Dostum, sırdaşım, birlikte en çok güldüğüm insan

Ozailesi

“Anneler Günü” vesilesiyle anneme özel… 
SecimOz

Tek çocuk olmak nedir, olanlar bilir… Her ne kadar üstünüze titrenmemiş gibi yapılsa da pamuklar içinde büyütülmüşsünüzdür. İşte o çocuklardan biriyim ben. Müthiş varlıklı bir aile değildik, ekonomik olmak ne demek, istekleri kontrol etmek küçük yaşta öğretilmişti bana ama manevi olarak bir dediğimin iki edilmediği, el üstünde geçen bir çocukluktu benimki.

Tek çocuk iki anne 

Annemin benden başka okulda da onlarca çocuğu olduğundan, o okuldaki çocukları ile ilgilenirken evde benim annem, anneannemdi. Hal böyle olunca iki koldan karşılıksız sevgiyi doyasıya yaşayarak geldi geçti yıllar… Yani ben kendisini çok şanslı hissedenlerdenim.

“Dostum, sırdaşım, birlikte en çok güldüğüm insan” 

Üniversiteyi kazanınca benim için düzen değiştirecek kadar ömrünü bana adayan ailem ile yollarımı Amerika ayırdı. Artık kendi hayatımı çizmem gerektiği gerçeği ağır basmıştı. Annem hissettirmemeye çalışsa da bu ayrılık çok dokundu ona. Evde babamla bir başına kaldılar. Ben bir yandan yeni bir ülkeye alışmaya çalışıyor bir yandan da kendi yaşam tecrübemin adımlarını ürkek de olsa atıyordum. Annemle her konuşmamda bu ayrılığın onlar için de iyi olacağını belirtiyor, artık kendini mutlu etmek için yaşaması gerektiğini söylüyordum. Zamanla kızının büyüdüğünü iftiharla izledi ve de “Yeter artık dön!” cümleleri yerini yalnız başına ayakta duran evlat yaratmanın, kendi yalnız kalsa da, gururuna bıraktı.

Bugüne özel annemin kişisel tarihini kaleme almak istedim, onu ne çok sevdiğimi bir kez daha vurgulamak için. 

Annem 1951 Bünyan doğumlu. Kemal ve İsmet Bozkurt’un kızı. Sülalenin lakabı Nail Ağalar. Kim masal, hikaye biliyorsa çocukların toplanıp o kişinin yanına gittiği, hikaye anlatmaktan ve dinlemekten zevk alan bir mahallede büyümüş annem. Bir yandan okula giderek, bir yandan halı tezgahında annesine yardım ederek iki göz odada, kayısı ağaçlarının altında geçen bir çocukluk onunkisi. Seyahat etmek bir lüksmüş. Kayseri’ye gidince bile büyük sevinç yaşarlarmış. Bayramlarda bayramlık almak ise yılın olayıymış.

Latife Tekin’in “Sevgili Arsız Ölüm”de anlattığı birçok karakterin annemin yaşamında da yeri var. Özellikle Bayraktar’lı hikayeleri anlatmaya satırlar yetmez.

Yaşıtları küçük yaşta evlenmek için hayaller kurarken, onun aklı fikri önce okumaktaymış. Zaten zamanına göre geç sayılabilecek 27 yaşındayken evlenmiş. Başarılı bir öğrenciymiş ama o zamanlar kız başına başka şehirde okumak kolay olmadığından ortakuldan sonra Kayseri Kız Öğretmen Okulu’na kayıt olmuş. Yaşı daha:16. Yani yaşını iki yıl büyütmüşler de öyle okullu olabilmiş. Öğrencileri kendinden büyükmüş… Üç yıl yatılı okumuş. Okulda dışarı çıkma yasağı varmış, yemekhanenin yemeklerini beğenmediği, ekmek arası tuz, biber ile geçiştirdiği çok gün olmuş.

Geçenlerde 55 yaşlarında bir kişi annemin yanına gelip, “Beni hatırladınız mı hocam?” diye sorduğunda, yaşadığı şoku gülerek anlatıyor. 27 yıllık bir öğretmenlik mazisi, arda kalan güzel hatıralar. Hala birçok öğrencisi ile iletişimde, onların başarılarına sevinip, mutsuzluklarına üzülüyor.

Benim dinlemekten en çok hoşlandığım hatıralar ise annemin ilk öğretmenlik yıllarına dair. Bünyan’ın bir köyü olan Zerezek’de geçen zorunlu hizmet yılları. Susuz, elektriksiz, tuvaletin evin dışında olduğu bir köy ortamı… Öyle bir ortam düşünün ki köyün erkekleri yazın çalışıp, kışın boş geziyorlar, sabaha kadar silah atmak en büyük zevkleri. Şimdi Bünyan’dan on dakikada gidebileceğiniz köye o zamanlar belki iki saatte ulaşamıyormuşsunuz.

Bir anı

Köyde üç genç öğretmen aynı evde kalıyorlarmış. Annemin bir akrabası ölmüş. Arkadaşlarından biri bunu öğrenmiş ama bir türlü anneme söyleyemiyormuş. Annem gaz lambasının ışığında korku romanı okuyup sakin bir gece geçirirken, rüzgar uğultusuna dışardan gelen bir ağlama sesi eşlik etmiş. Arkadaşı dışardaki sesi taklit etmeye başlamış. Bağırarak ağlama takliti yaparken, birden içindeki acıyı paylaşamadığı için sanırım siniri bozulmuş ve ağlamaya başlamış, sonrasında da bayılmış. Annem ev sahibine gitmiş, tüm köy ayaklanmış. “Küçük öğretmen ölmüş” diye herkesi bir telaş almış. Sabahı zor etmişler sonra doğru Bünyan’a baba evine. Annem yaşadığı en tuhaf gece olarak anlatır hep o geceyi, benim de en güldüğüm hikayelerinden biridir bu…

Şimdilerde sineması olmayan Bünyan’da o dönem iki ayrı sinema varmış, en büyük keyfi arkadaşları ile buluşup sinemaya gitmekmiş.

Kendinden küçük iki erkek kardeşi var. Onların birbirine bağlılığını gözlemledikçe keşke benim de kardeşim olsaymış diye çok düşünmüşümdür.

Ozailesi

1977’de babam ile evleniyor ve de bir yıl sonra ben dünyaya geliyorum.

“Dışardaki silah seslerine adeta alışmıştık” 

O dönemi, “Kapılara çarpı işareti koyulduğu, çarpının iyiye mi kötüye mi işaret olduğunu bilmediğimiz uykusuz geceler geçirdik, arkadaşlarımın vurulmasına tanık olduğum acı dolu günlerdi” diye anlatıyor. Köyde sağcılar solcu öğretmenlere baskı yaparmış, “12 Eylül öncesinde herkesin tayinleri başladı, büyük baskılar olmaya başlamıştı. Bir gün sabah altıda okula gitmek için kalktığımda heryerde askerleri görünce radyoyu açtım, ihtilal olduğunu öyle öğrendik. Düzene gireceğiz diye sevindik. 12 Eylül olunca herşey düzelecek sandık ama umduğumuzu bulamadık” diyor…

Hayatında yaşadığı en büyük acı ise babasını 60 yaşındayken kaybetmesi. Bir sene kendine gelemediğini anlatır hep. Babasının ölümü ile annesine sıkı sıkı sarılmış ve o gün bugündür hep beraberler.

Öğretmen bir gün içinde öğrenci oldu 

1986’da kendi durumundakilere üniversite mezuniyet şansı doğmuştu. Bu haktan yararlanarak Anadolu Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği Önlisans Bölümünü bitirerek yüksek okul mezunu oldu. O hep öğrenmeye meraklı, akıllı bir anne figürüdür benim için.

Kapağı hep kapalı duran şekerliklerle süslü, kapısı ancak misafir geldiğinde açılan soğuk misafir odaları olan, suyun idareli harcandığı, odadan çıkar çıkmaz ışıkların söndürüldüğü bir evdi bizim ev… Annem için eşin dostun mutluluğu kendi mutluluğundan daha önemli oldu hep ama lüzumsuz bilgiler, basmakalıp fikirlerle doldurmadı evimizi. Hep hoşgörülü, bağışlamanın kin tutmaktan, paylaşmanın kıskançlıktan üstün olduğunu öğretti.

Birçok sağlık problemi, acı tatlı anı ile geçti yıllar…

secim_ismet

Şimdilerde anneannem biraz rahatsız, annem bütün düzenini anneannem için değiştirdi ve de annesinin bir dediğini iki etmeyerek, onun başucundan ayrılmayarak annesini ne özel sevdiğini kanıtlıyor.

Sevgiyle önce anne ve anneannemin, tüm annelerin gününü kutluyorum…

 

 

(Turkish Journal) 

Become a patron at Patreon!