Anneler gününe özel: Anneannemin sımsıcak yakınlığı…
Annesi çalışan çocuklar anneanne sevgisini daha da doyasıya yaşadıkları için başkadır yakınlıklar. Saçlarını okşayan o pamuk elleri, başka kimde vardır? Naylon kahve fincanlarımı hazırlayıp, annemin takılarını gardrobun gizli bölmelerinden çıkarıp, bir de topuklu terlik takviyesi, ta tam evcilik merasimine hazırım işte. Anneannem hep hazırdır konuk veya ev sahibi olmaya.
“Ne anne günü ne de baba günü gördüm”
Abdullah, Lütfiye Bozkurt’un altı çocuklarının üçüncüsü olarak 1923’te Bünyan’da dünyaya gelen anneannemin adı İsmet Bozkurt. Annesinin menenjit olup hastalanması sonucu, babası onbeş yıl sürecek başka bir evliliğe yelken açmış. Onbeş yıl, anne ve baba ilgisinden uzak, zamanın belediye başkanı dedesi Nail Ağa ve babaannesi Firüzan Hanım’ın desteğiyle ayakta durarak, hasta annesine bakarak geçmiş. Yeni hanımın çocuğu olmaması Abdullah Dede için boşanma sebebi olmuş. Sonrasında dedemiz, çocukların tekrar anne sıcaklığına kavuşmasını sağlayan Kiraz Anne ile evlenmiş. Anneannemin melek kadın Kiraz Anne’den iki kardeşi daha olmuş.
“Kendimden büyük bir akrabam okulda biriyle anlaşıp, mektuplaşıyordu sonra da ona kaçtı, olan bizim okula oldu”
Babası Rüştiyeli, ailede herkes okumuş ama anneannemi, “kız olduğu için, başına bir şey gelir” diye okula göndermemişler. (Okuma yazma bilmiyor ama elinde her zaman gazete görebilirsiniz. Resimleri tatmin ediyordu çoğu zaman öğrenme isteğini. “Ah! bir okula gönderselerdi” der başka birşey demez. Olsun… Benim anneannem İngilizce de bilmiyor ama BBC’de ki yemek programını hiç kaçırmaz: “Kara çocuğu açsan da izlesek” modunda. Ege Üniversitesi’ni kazandığımda bana aferin çocuğum yerine, “Boğaziçi’ne girsen daha iyiydi” demesi hala gülümsetir beni tatlı tatlı. “Ya anneanne katsayıları da söylersen ben bittim” dediğimi hatırlıyorum. “Sen anneanneni ne sandın okuma yazma bilmiyorum da hiç mi bir şey bilmiyorum sanıyorsun” demişti.)
Okulun yerini, halı odası almış. Günlerini halı dokuyarak geçirmiş. “Ne iyilik, ne kötülük, ortada büyüdük. Annem bizi büyütmedi, biz onu büyüttük. Yatırırdım, kaldırırdım” diye anlatıyor o günleri.
Amcasının oğlu Kemal’le aynı evde büyümüşler. Birbirlerini sevmiş, anneannem 25 yaşındayken evlenmişler. İlk bebeklerini acı bir şekilde kaybetmişler. Sonra annem dünyaya gelmiş ve ardından iki kardeşi. Evi hep o idare etmiş. Halı dokuyarak bir yandan evi geçindirmeye yardım etmiş, bir yandan da disiplinliği ile çocuklarına iyi örnek olmuş. Evine bağlı, çocukları seven, emeğini esirgemeyen, güzel yemek yapan, misafiri eksik olmayan bir anne figürü o. Yaradılıştan ciddi bir duruşu olan, sert mizaçlı bir hatundur kendisi. Evdeki kedi bile onu görünce hazır ola geçermiş. Kendisi 58 yaşındayken dedemi kaybetmiş. Benim varlığım onu hayata bağlamış. Kucağında büyümüşüm.
“Anneler gününde annelere bir yazma hediye edilse, sevinirler”
Anneler gününe dair düşüncelerini soruyorum… “Anneler günü mü vardı ki eskiden, televizyon çıkalı herşey öğrenildi. Eskiden radyo ancak bir evde bulunurdu. Herkes başına toplanırdı.
Yaşlı bir teyzem vardı, “Radyoya sor bakalım, ben ne zaman öleceğim” diye sormuştu. Babam: “Radyo ne bilsin” demişti. Teyzem: “Niye? Yağmur yağdığını biliyor da, benim öleceğimi bilmiyor” diye kızmıştı. Ne alma vardı, ne satma. Eskiden anneler utandığından çocuklarına sahip çıkamaz, büyüklerinin yanında kucağa alamazlardı bile, bırak çocuğunun hediyesini almayı. Şimdi ne büyük belli, ne küçük. Biz analı babalı büyümedik sizin gibi. Ekmek yediğimizi çoksunurlardı” diyor.
Şu an baya uzaklardayım ondan, ama teknolojinin mekan ayrımını kısmen yok edişi sayesinde görüşebiliyoruz.
Ev içi koşturmaca, iş yoğunluğu derken büyüklerimizi ihmal edebiliyoruz. Artık bayramlarda bile kıyı sahillerimizdeki tatil köyleri ilk sırada. Hatta memleketine gidip, kendi evi dışında otellerde kalan insan örneği de her geçen gün çoğalıyor. Herkes kendi başının çaresinde türkülü bir zamanda yaşıyoruz biliyorum. Oysa o sımsıcak, ton ton büyüklerimizde bize katacak, kazandıracak ne çok şey var. Her torun alsın eline kamerayı, anneler gününe yakışır şekilde, anlattırsın eskileri tatlı tatlı.
Hatırlamalıyız ki geçmişlerimizi, geleceğimiz farklı ve de özel olsun.
Anneler gününüz kutlu olsun…
(Turkish Journal)