“Şarkılar mübadiller için kültürel bir miras”

mubadele

20. yüzyılın en büyük göç hareketlerinden biri olan mübadele, yıllarca sadece bir kaç satır ile anlatılmış. Konuşulmamış, tartışılmamış, farklı mübadil gruplarının kültürlerine, geleneklerine önem verilmemiş. Bir mübadil torunu olan Gökçe Bayındır Goularas, bu göçün ve yol açtığı sosyo-ekonomik-kültürel değişikliklerin derin, detaylı, tarafsız bir şekilde araştırılması ve tarih anlatımında hak ettiği yeri bulmasından yana olmuş ve de konuyu derinlemesine araştırmaya başlamış. Kendisi ile Turkish Journal için görüştük… Özellikle, mübadil ve mübadele şarkılarının genel özellikleri, bu şarkıların yeniden değer kazanması ve Türk-Yunan ilişkilerinin gelişmesinde müziğin etkisi konularında merak ettiklerimi sordum… 

gokce

Gökçe Bayındır Goularas, 1979’da İstanbul’da doğmuş. 1998’de Galatasaray Lisesi’nden mezun olmuş. Lisans eğitimini siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler üzerine yapmış. Daha sonra yüksek lisansını Sorbonne ve Assas Üniversiteleri’nde Siyaset Bilimi ve Jeopolitika alanlarında yapmış. Paris’te Akdeniz ülkeleri ekonomik işbirliği konusunda çalışan bir sivil toplum kuruluşunda araştırma görevlisi ve bilimsel komite koordinatörü olarak çalışmış. Sonra işten ayrılıp, yine Sorbonne Üniversitesi’nde Prof. Georges Prevelakis yönetiminde doktora çalışmalarına başladığını öğreniyorum. Halen Selanik mübadilleri üzerine doktora yapıyor.

Çalışma alanlarını merak ettiğimde… Nüfus mübadelesi, Batı Trakya Müslüman Türk azınlığı ve İstanbul Rumları, Marmara Bölgesi’nde yaşayan farklı göçmen grupların analizi, Türk-Yunan ekonomik ilişkileri, Türkiye ve Yunanistan arasındaki turizm faaliyetleri, göç sosyolojisi, kültür analizleri, Türkiye ve Balkan ülkeleri arasındaki politik, sosyal ve ekonomik ilişkiler, Avrupa-Akdeniz Birliği gibi konular üzerinde çalıştığını söyledi ve ekledi: “Yunanistan’da mübadele ve mübadiller konusunda çok sayıda araştırma var. Umut ediyorum ki önümüzdeki yıllarda biz de geçmişimize daha çok sahip çıkar, bu konuda araştırmalarımızı çoğaltırız.”

2008’de İstanbul’a geri dönüş yapan ve Yunan vatandaşı Dionysis Goularas ile evlenen Gökçe Bayındır Goularas, eşi ile müzik-göç ilişkisi üzerine beraber çalışmalar da yapıyor.

İlk olarak, “Araştırmalarınız süresince hangi vakıflardan bilgi aldınız? Bire bir konunun uzmanı kişiler ile de iletişime geçme şansınız oldu mu?” diye sordum… 

“Araştırmalarımın birinci kaynağını Lozan Mübadilleri Vakfı (LMV) oluşturdu. LMV, Türkiye’de mübadele ve mübadiller konusunda çalışan ilk vakıf. Her ne kadar kuruluşu çok geç bir tarihe rastlasa da (2000) kısa sürede oldukça önemli çalışmalar yapmış bir vakıf. LMV yetkilileri bana bu konuda en gerçek bilgileri veren kişilerdir. Konunun uzmanları; çünkü birebir mübadillerle çalışıyorlar” dedi.

Savaş sonrasında düşmanlıklara son verme gerekçesiyle alınan mübadele kararı, sizce ne tür sonuçlara yol açtı?

Mübadele son derece acı bir olay. Birkaç devlet adamı karar veriyor, yüz binlerce insanın kaderi değişiyor. Yüzyıllarca aynı topraklar üzerinde yaşamış insanlar bir anda sadece din farklılığından dolayı onlara uygun görülen vatanlara gönderiliyor. Bu insanların fikrini soran yok. Tabii başka bir bakış açısıyla yaklaştığımızda mübadelenin yıllarca süren savaşlar sonunda alınmış bir karar olduğunu söylemek de yanlış olmaz. 1923’e kadar savaşlar nedeniyle zaten binlerce, yüz binlerce insan göç etmiş. Bu göçler belki “zorunlu” olarak adlandırılmamıştır ama insanın canı ve malı tehlikedeyse zaten zorunlu oluyor bir yerden bir yere göç etmesi. İşte mübadele, bu göçlere hukuki boyut kazandıran bir karar. Mübadele olmasaydı dönemin şartlarında kaç kişi göç etmez, doğduğu topraklarda kalırdı bilemiyorum.
Bu büyük zorunlu göçün sayısız ekonomik, sosyal ve kültürel sonucu var. Ancak bence sosyolojik boyutu da çok önemli mübadelenin. Göç edenler öncelikle bildikleri, tanıdıkları ve alıştıkları düzeni bırakmış oldular, bir taraftan da hiç bilmedikleri “anavatan” a ayak uydurmak için yıllarca uğraştılar. Yerli halk tarafından her zaman iyi karşılanmadılar. Farklı gelenek, görenekleri, bazen farklı dilleri ya da aksanları onları toplumun diğer gruplarından ayırdı. İşte bu toplumda gerek ekonomik gerekse sosyal yer edinme telaşında mübadil kimliklerini, kültürlerini bir kenara bırakmak zorunda kaldılar. Kanımca mübadelenin en önemli sonuçlarından biri de işte bu zengin kültürlerin uğradığı kayıptır.

Türkiye’de mübadele tarih kitaplarında yer almıyor sanıyorum, yanılıyor muyum? Sizce neden?

Mübadele, Lozan Barış Konferansı’nda alınan kararlardan biri. Ancak aynı konferansta alınan diğer kararlar, dönemin şartlarına göre daha önemli görülmüş olabilir. Çünkü bu kararlar Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğini belirleyen, uluslararası alanda bağımsızlığını ve sınırlarını belirleyen kararlar. Bu denli önemli konuların yanında birkaç yüz bin insanın yer değiştirmesi ikinci planda kalmış olabilir. Tabii aynı zamanda bu zorunlu göç, normal olarak görülmüş de olabilir.

Tarih kitaplarının aksine edebiyatta mübadele ile ilgili birçok esere rastlanıyor artık, bu mübadillerin kendi kimliklerinin peşine düştüğünü mü gösteriyor? 

Mübadelenin üzerinden 86 yıl geçti. Bu 86 yılda da birçok şey değişti. Eskiden farklı olmak herkes tarafından iyi karşılanmıyordu. Homojen toplum, ideal toplumdu. Günümüzde kültürel farklılıkların dile getirilmesi daha kolay ve bu farklılıklar da ilgi çekiyor. Yani artık, nereden geldiğimizi söylemek normal bir şey oldu. “Kimiz” araştırmaları yoğunlaştı. Yeni kuşaklar geçmişlerini araştırmaya, sahip çıkmaya başladılar. Yazar Ahmet Yorumaz’in dediği gibi, “Birinci kuşak yeni yerine alışmaya çalışır, ikinci kuşak kazanmaya bakar, üçüncüsü ise köklerini aramaya çıkar.”

Ortak kültür mirasını koruma konusunda müzik anahtar bir öğe sanıyorum, ne dersiniz? 

Bildiğiniz gibi mübadele ile yeni vatanlara doğru yolculuğa çıkan mübadillerin bir kısmı hiç bir şey getiremeden topraklarından ayrıldılar, bir kısmı ise bu yolculukta yanlarında bir kaç parça eşyalarını getirebildiler. Bir vatandan diğer vatana yolculuk eden bu eşyalar, zaman içinde kayboldu, kırıldı ya da halen aile bireyleri tarafından saklanmakta. Ancak sosyo-ekonomik statüsü ne olursa olsun, tüm mübadiller aynı zamanda beraberlerinde kültürlerini ve anılarını de getirdiler. Mübadil hafızaları belki de mübadil valizlerinin en değerli parçalarını oluşturmaktaydı. Türkçeden farklı bir dil, farklı aksanlar, farklı yemek kültürleri ve müzik kültürleri mübadil hafızalarında yolculuk eden bu soyut eşyalara örnek olarak sayılabilir. Yerleşilen yeni yerlerdeki şartlara ve topluma gerek sosyal gerek ekonomik uyum sağlama kaygılarının şiddetine bağlı olarak kimi kültür öğeleri unutuldu, kimileri ise kuşaktan kuşağa aktarılabildi. İşte şarkılar, belki de bu aktarılan öğelerin en başında geliyor.

“Şarkılar bir toplumun ya da topluluğun yansıması”

Şarkılar, eski ve geleneksel değerler ile günümüz arasında güçlü bir bağ oluşturuyor. Şarkılar geçmişin bugüne kalıntıları. Aynı bağlamda mübadiller ve mübadil çocukları için bazen bir şarkı veya şarkının sadece bir sözü, geçmişe açılan bir kapı oluşturuyor, bazen onları doğdukları topraklara götürüyor, bazen o topraklarda yitirilen bir aile ferdini anımsatıyor. Her şarkının anlamı ve hissettirdiği duygular farklı da olsa şarkılar mübadiller için kültürel bir miras olarak karşımıza çıkıyor. Bu nedenledir ki kuşaklararası aktarımda en belirgin öğelerden biri müzik.

Bu durum mübadeleye tabi tutulan her iki ülke halki için de geçerli mi? 

Evet, geçerli.

Şarkıların mübadillerin yaşamlarıyla ve de mübadele ile doğrudan bağlantısı olduğunu söylemek dogru olur mu?

Yanlış olmaz, ancak burada bir açıklama yapma gerekliliği hissediyorum: bahsettiğimiz şarkıların hepsi mübadele acısını ya da vatan özlemini konu alan şarkılar değil. Bir tarafta karşımıza mübadele acısını, üzerinde doğulan toprakların hasretini, kısacası zorunlu göçü ve duygusal etkilerini anlatan şarkılar çıkıyor. Diğer taraftan, mübadil şarkıları diyebileceğimiz, aşk, kadının güzelliği, ayrılık, evlilik gibi farklı temalara sahip şarkıları ikinci bir grupta toplamak mümkün. Kimileri çok bilinen, kimileri ise sadece belirli mübadil grupları tarafından bilinen şarkılardan oluşan bu grup şarkıların mübadele ya da sonuçları ile bağlantısı dolaylı da olsa mübadiller için zorunlu terk edilmiş topraklarla aralarında görünmez bağları oluşturuyorlar.

Bu ayrımın dışında, bu mübadele ve mübadil şarkılarını etki ettikleri çoğrafi bölge ve döneme göre ayırmak mümkün mü? 

Evet, mümkün. Ben araştırma yaparken, mübadele ve mübadil şarkılarını, bölgesel şarkılar, ortak şarkılar, İzmir ve Rebetiko şarkıları ve mübadele sonrası şarkılar diye dört ayrı gruba ayırdım.

Bölgesel veya geleneksel olarak adlandırabileceğimiz şarkılardan kısaca bahsedebilir misiniz?

Bölgesel veya geleneksel olarak adlandırabileceğimiz şarkılar kısıtlı bir coğrafi bölgede ortaya çıkmış ve genelde yalnızca bu bölge halkı tarafından bilinen, söylenen şarkılardır. Bu tür şarkıların bölgeyle, köy yaşamı ve gelenekleriyle, komşulukla ve güncel hayatla ilişkisi diğer gruplardaki şarkılara oranla daha belirgindir. Genel olarak bu tür şarkılar mübadele öncesi yazılmış ve söylenmiştir, bu nedenle nadiren mübadele, özlem ve göç acısı konularını içerir. Ancak mübadele üzerine yazılmışları da vardır. Bölgesel şarkılarda ön plana çıkan temalar biri de evliliktir. Kız verme, kız alma, düğün, nişan, konulu birçok bölgesel şarkı mevcuttur.
Mesela, Gurbete Gidiyorsun isimli bir Girit türküsü var. Bu türkü Giritli mübadiller tarafından Yunanca söylenmektedir:

Kimin evine gurbete gidiyorsun
Evin temelleri de ağlıyor
Kız kardeşlerin de ağlıyor
Minicik kızlar gibi

Gelinimiz pek tatlıdır
Ama doğrusu damadımız da
Köyümüzde ondan iyi
Delikanlı yoktur

Bir örnek daha verelim. Aslı Makedonca (ya da Slavca) olan istemediği biri ile evlendirilen bir kadının türküsü var:

Ezandan ezana sıkıntılıyım
Yabancılar geldi beni almaya
Kandırdılar beni çıkardılar dağlara
A deli bekçi al tüfeğini
Kaçalım dağlara doğru
Geniş ovalara yüksek dağlara

Bu şarkılar LMV tarafından derlenmiştir. Bu şarkıların bir kısmı, bölgesel olmaktan çıkıp daha geniş bir dinleyici kitlesine yayılmıştır. Örneğin Samiyotissa, yani Sisamlı kız, ya da Kanarini mou gliko yani Tatlı kanaryam hemen hemen tüm mübadillerin bildiği bir parçadır.

Ortak şarkılar?

Ege’nin her iki yakasında da söylenen, diğer bir deyişle hem Türk hem de Yunan halklarının bildiği, dinlediği ya da söylediği şarkıları ortak şarkılar olarak adlandırabiliriz. Bu tür şarkıların güfte ve besteleri de iki halkın ortak yapımı olabilir, kökenleri Türk, Yunan, Ermeni, Yahudi ya da anonim olabilir. Sonuç olarak bu şarkılara yüzyıllarca aynı topraklar üzerinde yaşamış farklı dinden ve dilden insanların ortak eserleri demek kanımca yanlış olmaz.

Bu şarkıların ana teması nedir?

Ana temayı aşk oluşturur. Bu şarkılar bence mübadele şarkıları değildir, ancak göç acısını anlatanlarına da rastlamak mümkündür. Ortak şarkılar Ege’nin bir kıyısından diğer kıyısına yolculuk etmiş, değişikliğe uğramış ve farklı müzisyenler tarafından farklı yorumlanmış şarkılardır.

Bu şarkıların ortak kimlikleri biliniyor mu?

Aslında çok fazla bilinmez ya da önemsenmez. Bu şarkılar Türkiye’de Türkçe söylenir ve Türk şarkıları olarak bilinir. Birçoğu Türk Sanat Müziği eserlerindendir. Aynı şarkılar Yunanistan’da Yunan şarkıları olmuştur, Yunanca söylenirler. Ancak Türkiye’nin aksine Yunanistan’da bu şarkıların bazılarının kimi sözleri halen Türkçe söylenmektedir. Yunanca ve Türkçe sözler nadiren aynı anlamı taşırlar.

Bu şarkılara örnek verebilir misiniz?

Tabii ki… Telgrafın telleri, Darıldın mı gülüm bana, Gemilerde talim var, Küçük yaşta aldım sazı elime, İndim havuz başına, Ödemiş kavakları, Bir dalda iki kiraz gibi şarkılar sayılabilir.

Ortak şarkılar, sadece belirli bir bölgede tanınan ve söylenen şarkılar mı?

Hayır değiller. Kırsal kesimde de kentlerde de bilinenleri var. Günümüzde halen çalınıp söyleniyor, en çok ilgiyi de orta yaş ve üstü dinleyicilerden görürler.

İzmir ve Rebetiko şarkıları?

Mübadele acısını, zorunlu terk edilen yerlere duyulan hasreti, özetle zorunlu göçten kaynaklanan duyguları anlatan şarkılara en iyi örnekleri İzmir ve Rebetiko şarkılarda görüyoruz. O halde bu grubu giren şarkılara mübadele şarkıları demek de yanlış olmaz. Ancak burada bahsettiğim Rebetiko şarkıları 1922-1932 yılları arasında yazılmış olan 1. dönem Rebetiko şarkılarının bir kısmıdır. Birinci dönem Rebetiko şarkılarında ana temalarını göç acısı, sefalet, aşk, kadın, özellikle de İzmirli kadınların güzelliği, nostalji, terk edilen yerlerin güzelliği ve sık sık esrar oluşturur. Bu şarkıların bir kısmı da aynı zamanda mübadil şarkıları ve mübadil şarkılardır.

Neden?

Çünkü, Küçük Asya’dan, özellikle de İzmir’den Yunanistan’a gitmişlerdir.
İzmir şarkıları olarak adlandırdığımız şarkılar, mübadele öncesi çok kültürlü bir dokuya sahip olan İzmir’de birçok müzik akımının etkisinde kalmış şarkılardır. Özellikle batı müziğinden ve dönemin opera akımlarından etkilenmişler. Terk edilen yerlerin güzelliği ve eski vatana hasret İzmir şarkılarının da ana temalarındandır. Ancak bu şarkılarda bazen geri dönme umuduna da yer verilmiş.

Mübadele sonrası şarkılar?

Bu şarkılar tam olarak mübadil şarkıları değildir. Daha çok mübadele acısını ve eski vatana duyulan özlemi anlatan şarkılardır. Çoğunda Türk ve Yunan halkının geçmişte kardeşçe yaşadığı belirtilmektedir. Genelde 1970 yılı sonrası yazılmış ve bestelenmiş olan bu şarkıların örnekleri Yunanistan’da daha çoktur. Ancak bu gruba mübadeleden yıllar sonra Yunanistan’a gitmek zorunda kalan İstanbul Rumlarının şarkılarını da dahil etmek yanlış olmaz. Çünkü dediğimiz gibi tema hasret ve acıdır. Bir örnek verelim: Maria Rita Epik, Thalassa adlı şarkısında şöyle der:

Geçmiş in kiliseleri bize
Camiler size seslenir
Ninemin bağları sana üzüm
Tarlan bana tütün verir
Zeytin sakız gibi iç içeyken
Bir karayelle savrulduk
Sonunda ölülerimiz ve biz
Bu şarkıda buluştuk.

Georges Dalaras’in seslendirdiği Dostluk Şarkısı (orijinal adıyla Mes tou Vosporou) yine bu grup şarkılara bir örnek olabilir. Bu şarkıda da yine halkların kardeşliği vurgulanmaktadır.

Ben Türk’üm, sen Rum
Ben de halkım sen de halksın
Senin inancın İsa, benim ki Allah
Ama ikimiz de düşen ah ile vah
Biraz sevgi ve biraz şarapla,
Sen de sarhoş olursun ben de
Al iç tasımdan
Can dostum ve kardeşim

Bu şarkıların yeniden değer kazanması için yapılan çalışmalar nelerdir? 

Bu şarkıların yeniden değer kazanması bir yandan her iki ülkedeki mübadil vakıf ve derneklerinin bir yandan da şarkıcı ve müzisyenlerin aracılıyı ile olmuş. Dernekler ve vakıflar, müzisyen ve şarkıcılardan farklı olarak bölgesel, geleneksel şarkıların yeniden derlenmesi amacı ile de çalışıyorlar. Ancak bu grup şarkılar ticari getirisi yok denecek kadar az olduğundan sanatçılar tarafından gereken önemi görememişler.

Lozan Mübadilleri Vakfı’nın yaptığı çalışmalar dikkate değer, değil mi?

Tabii ki. zaten vakfın kuruluş amaçlarının başında mübadillerin; kültür, sanat, folklorik değerlerini korumak, yaşatmak var. Türk mübadillerin bölgesel ve geleneksel şarkıları ile ilgili en detaylı çalışma şu ana kadar LMV tarafından yapılmıştır. LMV farklı mübadil gruplarıyla sözlü tarih çalışmaları gerçekleştirmiş ve bu çalışmaların sonunda Belleklerdeki güzellik: Mübadele türküleri adlı bir kitap ve mübadillerin kendilerinin seslendirdiği kısa şarkılardan oluşan bir cd hazırlanmıştır. Bu kitapta mübadil türküleri söylenildiği dillere göre ayrılmış: bu diller Makedonca, Yunanca, Türkçe, Pomakça ve Ulahçadır. LMV’nın mübadil türküleri derleme çalışmaları devam ediyor.

“LMV mübadil bestekarlarla ilgili araştırmalar da yapıyor”

Müzik alanındaki diğer önemli etkinlik ise Lozan Mübadilleri Derneği tarafından 2005 yılında kurulan Mübadil korosudur. Bu koro, mübadil çocuk ve torunlarından oluşmaktadır, ayrıca halen birinci kuşak Yanya mübadili de koronun en önemli elemanıdır. Koronun birçok repertuarı var ancak bunlardan en önemlileri Rumeli şarkıları repertuarı, mübadil türküleri repertuarı ve ortak şarkılar repertuarıdır. Koro ortak şarkıları Türkçe ve Yunanca söylüyor. 2005’ten bu yana Türkiye’nin farklı şehirlerinde ondan fazla, Yunanistan’da ise iki konser vermiş. Koro çalışmalarına devam ediyor.

Bu tür girişimler Yunanistan’da da var mı? 

Evet, Yunanistan’da da mevcut. Atina’daki Küçük Asya Araştırmaları Merkezi mübadil şarkılarını arşivlemekte, birinci kuşak mübadillerin kayıtlarına sahip. Bu merkezde aynı zamanda Küçük Asya müzik aletlerinin koleksiyonu bulunuyor. Merkez geleneksel şarkılarla ilgili birçok çalışma yayımlamış. Bu merkezin dışında Yunanistan’ın birçok şehrinde mübadil dernekleri mübadele ve mübadil şarkıları üzerine çalışıyor. Bu derneklerin korolarında da ortak şarkılar ve geleneksel şarkılar repertuarı oluşturuyor.

“Rebetiko müziği Türkiye’de 1980 öncesi neredeyse hiç bilinmeyen bir müzik dalıdır” 

Şarkıcı ve müzisyenlerin çalışmalarına değinmek ister misiniz?

Son yıllarda mübadil şarkılarına verilen önem şarkıcı ve müzisyenler için de arttı. Şarkıcı ve müzisyenler ortak şarkıları tekrar yorumlayarak Türk müzik kültürüne katkıda bulunuyorlar. Ortak şarkıları hem Yunanca hem de Türkçe seslendirmişler. Böylece yıllardır Türk şarkıları olarak bildiğimiz şarkılar ortak kültür mirasına dönüşmüş. Candan Erçetin, Buzuki Orhan Osman, Melahat Gürses, Cihat Aşkın, Yeni Türkü ve tabiî ki en başta Muammer Ketencoğlu bu alanda çalışma yapan sanatçılardandır. Yunanistan’da bu tür çalışmalar Türkiye’den daha önce başlamış. En önemli şarkıcılardan biri Stelio Kazancidis, İstanbul ve Anadolu şarkılarını yorumlamış, tamamı Türkçe olan cdleri de mevcut. Haris Alexiou, Glykeria ve Georges Dalaras da bu müziklere emeği geçen önemli sanatçılardandır.

Rebetiko müziği ise Türkiye’de 1980 öncesi neredeyse hiç bilinmeyen bir müzik dalıdır. Rebetiko’yu Türkiye’ye Muammer Ketencoğlu tanıtmış. Günümüzde sayıları durmadan artan rebetiko cdleri ve konserlerine rağmen bu müziğin dinleyici kitlesi halen kısıtlı.

Türk-Yunan ilişkilerinin gelişmesinde müziğin etkisini nasıl yorumlarsınız?

Ortak şarkıların çoğu son yıllarda Yunanistan’da ve Türkiye’de yeniden gündeme gelmiş. Kanımca şarkılara tekrar değer kazandırılması, 1999’dan bu yana gerek Helsinki zirvesi gerekse her iki ülkede de yaşanan deprem felaketindeki ertesinde başlayan, son dönem Türk-Yunan yakınlaşmasının müzik alanında verdiği meyvelerdir. Yeniden yorumlanan bu şarkılar bir yandan genç kuşakların da ilgisini çekmiş; diğer yandan da iki halkın ortak kültür mozaiğinin parçaları olduğunun hatırlanmasına yaramıştır. Gördüğümüz gibi şarkılar mübadiller ile doğdukları topraklar arasındaki görünmez bağlar. Mübadele şarkıları, mübadil şarkıları, ortak, bölgesel ya da Rebetiko şarkıları aralarındaki tematik ve müzikal anlamdaki farklılıklara rağmen aslında Türk ve Yunan halkları arasında da görünmez bağ oluşturan şarkılar.

“Onlar, yüzyıllarca aynı topraklar üzerinde yaşamış halkların günümüze kalan deyişleri. Mübadele ile yok olan çok kültürlülüğün belki de son temsilcileri” 

Müziğin halkları yakınlaştırıcı etkisini savunabiliriz. Tarihi yeniden yorumlamada ortak noktalar ve paylaşılan duygular bize yol gösterebilir. Bu iyimser görüşle, müzik sadece cdlerden dinlenerek değil, aynı zamanda müziğe bağlı birçok faaliyet ile örneğin ortak konser organizasyonları, ortak müzik konulu konferans ve seminerler, müzik ile ilgili ortak yürütülebilecek araştırmalar karşılıklı anlayışı geliştirebilir ve birleştirici bir etki sağlayabilir. Ortak müzik kültürümüzün hatırlanmasının ve yeniden değer kazanmasının iki ülke halkı yakınlaşmasında önemli bir etken olacağı kanısındayım.
Ünlü udi Nikos Saragoudas’in da dediği gibi, “Türk ve Yunan halklarını ayıran sınırlar, aynı şarkılarla duygulanmamıza engel olamaz. Dilimiz, dinimiz, soyumuz farklı olabilir. Ama aynı coğrafyanın insanlarıyız, aynı duyguları paylaşıyoruz.” Ya da şöyle de diyebiliriz: Dedemin en sevdiği şarkının Yunan arkadaşlarımın dedelerinin de en sevdiği şarkı olması sizce de bir yakınlık duygusu uyandırmıyor mu?

Peki, mübadele sonrası mübadil müziklerinde değişim var mı?

Mübadil müziklerinde değişim var ve yok aynı zamanda. Bu bahsettiğimiz mübadil gruplarına ve farklı müzik türlerine göre değişiyor. Örneğin bölgesel şarkıların birçoğu zamanında kaydedilemediği için unutulmuş ya da unutulmaya yüz tutmuş. Eski geleneklerin günümüzde devam ettirilmediği şehir yaşantısında düğün şarkıları da bir kenara bırakılmış. Diğer bir taraftan birçok mübadil köyünde, özellikle düğünlerde geleneksel şarkılar önemini koruyor. Örneğin Dramalı mübadiller düğünlerine Drama şarkılarını icra edebilecek müzisyenler çağırırlar, ki bunların çoğu da mübadil Çingenelerdir. Bu düğünlerde mutlaka söylenmesi gereken birçok şarkı vardır.
Ancak mübadil müziğindeki en önemli değişim Yunanistan’da yaşanmış. Rebetiko şarkılarının çoğu değişime uğramış, bu müzik dalında kullanılan enstrümanlar bile değişmiş. Bu müzik, zamanla mübadil müziği kimliğini kaybetmiş, yeni kimlikler kazanmış.

“Mutlu göç yoktur” derler, hüzünlü bakış açısı şarkılara yansımış demek doğru olur mu? 

Daha önce de belirttiğim gibi mübadil ve mübadele şarkıları illa da mübadele ve göç acısını konu almazlar. Bence hüzünlü bakış açısı şarkılara yansımış dediğimizde bunu en net olarak Rebetiko ve İzmir şarkılarında görürüz. Tabii bir de şarkıların hissettirdikleri var. Melodisi neşeli de olsa, sözleri göç ile ilgili olmasa da bir mübadile ya da mübadil çocuğuna hissettirdikleri hüzünlü olabilir. Çünkü bu şarkılar artık var olmayan bir köyle, bir evle, bir hayatla ilişkilidir.

Araştırmalarınızı kitap olarak yayımlayacak mısınız?

Doktora tezimi sunduktan sonra tabii ki Türkçe yayımlamak istiyorum. Tezimden sonra da mübadele ve mübadiller üzerine araştırmalarıma devam edecegim.

 

(Turkish Journal) 

Become a patron at Patreon!