Meltem Gürle: “Edebiyat eve dönme arzusundan çıkar”

Meltem Gürle’nin kişisel deneyimlerinden yola çıkarak kurguladığı İrlanda Defteri raflarda yerini aldı. Can Yayınlarından çıkan kitabın önsözünde şöyle yazıyor:
“İrlanda’ya hayatımın zor bir dönemecinde vardım. Evimden uzak düşmüştüm. Geriye dönüp dönemeyeceğim belli değildi. Geriye dönsem bile evimi bıraktığım gibi bulacağım şüpheliydi. Hayatım belirsizlikler içindeydi. Ailemi, arkadaşlarımı, öğrencilerimi terk etmiştim. Suçluluk duygusu, özlem ve öfke arasında savrulup duruyordum. Dahası kurallarına ayak uyduramadığım bir ülkede, tanımadığım insanlar arasında uzun bir sene geçirmiştim. Yas tutmaya bile zamanım olmamıştı. Çok ama çok yorgundum.
Bir sabah yataktan kalkamadım. O gün yorganların arasına sığınmış yatarken içimden gelerek şunu diledim: Havası yumuşak, insanları sevecen bir yerde bir nefes boyu durmak istiyordum.
Bunlardan birincisini değil ama ikincisini tutturdum.
İrlanda Defteri böyle açıldı.”
Meltem Gürle’ye, İrlanda Defteri’ne dair merak ettiklerimi sordum.
İrlanda Defteri bir günce mi?
Bu kitapta bir yandan Dublin’de geçirdiğim senenin hikayesini anlatırken, bir taraftan da İrlanda edebiyatının sevdiğim köşelerini ziyaret ediyorum. Yani İrlanda Defteri bir tür edebi seyahatname sayılır. Hangi niyetle okuduğunuza bağlı olarak değişebilir gerçi. Bir günce, bir denemeler toplamı, bir yolculuk kitabı, hatta çağdaş İrlanda edebiyatına alçakgönüllü bir giriş. Bunların hepsi olabilir.
Belki de evi ararken yazıldı bu kitap, başka bir kültürde dile sarılırken… Peki ev dediğimiz şey ne? Gurbette olmayı nasıl tarif ederdiniz?
Yazmanın kendisi evi aramakla ilgili aslında. Bütün bir edebiyat eve dönme arzusundan çıkar desek yanlış olmaz. Ama haklısınız, bu kitabı yazarken evimden uzaktaydım. Her şey çok yeniydi, bu uzaklığı çok derinden hissediyordum. Zaten her yerde biraz eğreti duran biriyim ben. Tarif etmesi güç. Burası benimdir deyip kolayca yerleşemiyorum diyelim. Fakat aşina olduğum gündelik hayattan, dilimden, alışkanlıklarımdan uzaklaşınca, bu tedirginlik iyice katmerlendi. Bir süre durup dinlenebileceğim, yabancılığımı unutabileceğim bir yer aradım. Sonra bir tesadüf eseri kendimi Dublin’de buldum. Büyük bir sevecenlik ve şefkat gördüm orada. Benim için onarıcı, sağaltıcı bir sene oldu. Bu kitaba ilham veren Mary başta olmak üzere, beni konuk eden üniversitenin çalışanlarından tutun da yaşadığım mahalledeki komşularımıza kadar bir dolu insan bana kol kanat gerdi, dostluk gösterdi. Eski arkadaşlarım ziyarete geldi, onlara yeniden sarılabildim. Yeni arkadaşlar edindim, onların varlığıyla avunabildim. Hastalandığımda başımda bekleyenler, evimi özlediğimde beni deniz kenarına götürenler, seviyorum diye Türk kahvesi bulup getirenler oldu.
Buradan bakınca, İrlanda Defteri bir arkadaşlık hikayesi aynı zamanda. Bu kitap bütün arkadaşlarımın hatırına yazıldı. Benim bu dünyadaki evim onlardır.
Yazılarınızı okurken nereye baksanız edebiyat gördüğünüzü hissederim hep ve çok sürprizli bulmuşumdur. Sabırsızca sorayım, bizi ne gibi sürprizler bekliyor?
Kırmızı Kazak okuyucusu bu kitapta tanıdık bir ses bulacak. Yine gündelik hayat ve edebiyat bir arada anlatılıyor. O açıdan pek bir sürpriz yok. Ama burada bambaşka bir coğrafyanın insanlarıyla ve edebiyatıyla haşır neşir olacağız. İrlanda kültürü ve edebiyatıyla ilgilenenler için zevkli bir okuma olacağını düşünüyorum. Ama bence en büyük sürpriz, kitaba can veren kişiliği ile benzersiz bir karakter olan Mary. Bu kitap onun evinde pansiyoner olarak geçirdiğim harika senenin hikayesini anlatıyor. İrlanda Defteri biraz da Mary’nin kitabı sayılır.
Peki, Dublin’e gidersek bir gün eğer, Baggot Street’te sizi sorarsak neler duyarız?
Baggot Street beni hatırlıyor mudur acaba? Hiç dinmeyen yağmurun altında defalarca geçtiğim bu caddede bir iz bırakmış mıyımdır? Bundan emin değilim. Ama siz bir gün Dublin’e giderseniz eğer, hava koşullarına aldırmadan kanal kıyısında yürüyün ve İrlandalı şair Patrick Kavanagh’ın anısını yaşatmak için köprünün yakınlarında bir yere yerleştirilmiş o eski bankta muhakkak bir iki nefes dinlenin. Kanalın sakin sularını izlemek çok huzur verir insana. İşte orada bir yerde, suyun üzerine düşen grili yeşilli gölgeler arasında benim yansımamı da görebilirsiniz belki.
.