Çığır açacak bir araştırmaya imza atan ekipte yer alan Dr. Selin Gülgöz: “Trans çocukların hislerinin trans olmadan daha önce ortaya çıktığını gördük”

*** EXCLUSIVE - VIDEO AVAILABLE *** ROUND ROCK, TEXAS - JULY 07: Lilly Curran (far right), aged 11, who is transgender and is part of a group of male to female trans kids living in the Austin area. Photographed with trans friends Zuri Jones (2nd left), Fiana McKillop (2nd left), and Ruby Ryan (not trans - 2nd right) on July 07, 2018, in Round Rock, Texas. THREE pre-teens have become firm friends, united by the difficult journey that lies ahead for them - transitioning from male to female while still only children. Though they have not yet even begun high school, Lily, Fiana and Zuri have been diagnosed with gender dysphoria and will soon undergo medical intervention to prevent their bodies changing from that of boys to men. Lily, 11, from the Austin area of Texas, has already begun taking hormone blockers to prevent her going through male puberty - an irreversible change her parents wrestled with before undertaking. PHOTOGRAPH BY Adam Gray / Barcroft Images (Photo credit should read Adam Gray / Barcroft Images / Barcroft Media via Getty Images)

ABD’de yapılan yeni bir araştırmada genç trans çocukların hislerinin trans olmadan daha önce ortaya çıktığı görüldü. “Trans mı olmak çocuğun hislerini değiştirir yoksa çocuğun hisleri mi trans olmaya sebep olur” sorusuna cevap bulan araştırma geniş ilgi gördü. Bu araştırmayı yürüten isimlerden biri Washington Üniversitesi Psikoloji Bölümünden Dr. Selin Gülgöz. Gülgöz, yaptıkları araştırma sonucunun bize ne gösterdiğini ve aldıkları tepkileri Medyascope’a anlattı. 

İlk olarak, bazı terimlerin farklı kişiler tarafından farklı şekillerde kullanılabildiğinin altını çizen Gülgöz, kısaca birtakım terimleri tanımladı:

“Araştırmamızda iki tür çocuk var. İlki, toplumsal cinsiyet normlarının dışına çıkan çocuklar. Örneğin, genellikle kızların oynamayı sevdiği oyuncaklarla, örneğin bebekler, mutfak takımları oynamayı seven, elbise giymek isteyen bir erkek çocuğu gibi. Bu ilk gruptaki çocuklar kendini doğumdaki cinsiyeti olarak görmeye devam etmesine rağmen diğer cinsiyetle özdeşleşmiş şeylere ilgi duyuyor. İkinci grup çocuk ise, batı toplumlarında yeni görmeye başladığımız, trans çocuklar. Bu çocuklar, ailelerinin desteği ile sosyal dönüşüm geçirmiş ve doğumdaki cinsiyetlerinden farklı bir toplumsal cinsiyet içerisinde yaşamakta olan çocuklar. Yani, örneğin, doğumda erkek olan bir çocuğun, ailesinin desteği ile trans olması sonucu ismini Ali’den Ayşe’ye değiştirmesi, saçını uzatıp, toplum normlarınca kızlarla özdeşleşmiş kıyafetler giymeye başlaması, ve bulunduğu her ortamda bir kız olarak yaşaması gibi. Yani araştırmamıza katıldıklarında, ilk grup çocuk trans değil ama diğer cinsiyetle özdeşleşmiş oyuncak/giysi/aktivitelere ilgi duyuyor, ikinci grup ise bu tür ilgilere ilaveten doğumdaki cinsiyetinden farklı, halihazırda kendini ait olarak gördüğü toplumsal cinsiyet olarak yaşıyor. 

Bu arada burada önemli bir nokta -ve en azından ABD’de doğru bilinen bir yanlış olan nokta- çocuk yaşta sosyal dönüşüm geçiren trans bireylere yönelik herhangi bir hormonal veya ameliyatla müdahelenin olmadığı. Yani bu çocuklar sadece sosyal anlamda trans, herhangi bir fiziksel cinsiyet değişimi -henüz- söz konusu değil.” 

Bu araştırmada daha önce başka kimsenin yapmamış olduğu şey neydi?

Bu araştırmamız uzun dönemli bir araştırma olduğu için, ilk gruptaki çocuklarımızdan bir kısmı, birinci ziyaret ile ikinci ziyaret arasında (yaklaşık iki senelik bir süre sonra) trans hale geliyor. Dolayısıyla, bu durum biz araştırmacılara çok özel bir fırsat sundu ve üç karşılaştırma grubu yaratmış oldu: (1) ilk ziyarette toplumsal cinsiyet normlarının dışına çıkıyorken ikinci ziyarette trans olan çocuklar,  (2) her iki ziyarette toplumsal cinsiyet normlarının dışına çıkan ve trans olmayan çocuklar, ve (3) her iki ziyarette de trans olan çocuklar. Araştırma ziyaretlerinde çocuklara, çocuklarla toplumsal cinsiyet araştırmalarında sıklıkla kullanılan araçları vererek toplumsal cinsiyetlerini ve bu cinsiyetlerle alakalı tercihlerini ölçüyoruz.

Bu araştırmada kritik ve daha önce hiç yapılmamış olan, hem ilk grubun trans olmadan önceki ve sonraki toplumsal cinsiyetlerini, hem ilk ziyaretten itibaren trans olan, hem de her iki ziyarette de trans olmayan çocuklarla karşılaştırabilmiş olmamızdı.  Dolayısıyla “trans mı olmak çocuğun hislerini/tercihlerini değiştirir yoksa çocuğun hisleri/tercihleri mi trans olmaya sebep olur” sorusunu cevaplayabilmemiz mümkün oldu. Bizim araştırmamızın gösterdiği cevap, ikincisi. Çocuğun hislerinin trans olmadan daha önce ortaya çıktığı görülmüş oldu. Bu bulgu, trans çocukların aileleri tarafından trans olmasına izin verildikten sonra daha güçlü bir şekilde kendilerini farklı bir cinsiyet olarak hissetmeye başladıkları mitinin doğru olmadığını göstermiş oluyor. Yani trans çocukların, trans olarak yaşamaya başlamadan evvel de sonrasında da benzer toplumsal cinsiyet ve alakalı tercihler gösterdiğini görüyoruz.

ABD’nin Austin şehrinde yaşayan Lilly Curran (en sağda), 11 yaşında trans bir çocuk. Yanındaki Ruby Ryan trans değil, onun yanındaki Zuri Jones ve en soldaki Fiana McKillop da trans. (Kaynak The Atlantic.)

Bu araştırma şimdiye kadar sosyal medyada karışık tepkiler aldı. Bunun üzerine ne dersiniz?

Bu beklediğimiz bir sonuçtu. Trans bireyler veya toplumsal cinsiyet normları dışında yaşayan çocuklar birçok kültürde yüzyıllardır varolmuş olsalar da, trans çocuklar, yani biraz önce tanımladığım üzere, doğdukları cinsiyetten farklı bir cinsiyet olarak yaşayan çocuklar, en azından Batı toplumlarında yeni görülüyor. Dolayısıyla çok tartışmalı bir konu. Bir yandan trans çocukların aileleri ve trans yetişkinler, daha önce trans çocuklarla ilgili pek az, neredeyse yok denecek kadar az araştırma olduğu için araştırmanın yapılmış olmasından çok müteşekkir. Çünkü düşünün ki 5 yaşındaki çocuğunuz size gelip “ben erkek değilim, ben kızım ve kız olarak yaşamak istiyorum” diyor ve ortada böyle bir durumda ne yapmak gerektiğine dair veriye dayalı hiç bir bilimsel makale yok. Bazı klinisyenlere göre, böyle bir durumda çocuğa sevgi dolu yaklaşımı sürdürerek, yine de doğduğu cinsiyeti kendisine diretilerek, o cinsiyetle alakalı davranışları teşvik etmek gerekiyor. Son yıllarda bazı klinisyenler ise bazı çocukların sosyal dönüşümüne izin verilmesinin, çocuğun ruh sağlığı ve gelişimi açısından daha faydalı olduğunu düşünüyor. Ancak ortada her iki durumla da ilgili bilgi kısıtlı ve hangi çocukların dönüşüme teşvik edilmesinin faydalı olabileceği veya erken yaşta dönüşen veya dönüşmeyen çocukların gelişimlerinin uzun vadede nasıl olacağı henüz cevaplarını tam olarak bilmediğimiz sorular. Hem çocuğuna nasıl destek olacağına karar vermeye çalışan aileler hem de bu durumda ailelere ne önereceğine karar vermeye çalışan doktorlar için çok zor bir durum. Bu tür araştırmalar, halkın/hekimlerin/ailelerin/trans bireylerin güvenebileceği kaynaklar yaratmak için çok önemli. 

Peki bu araştırma kendi başına yeterli bir kaynak mı? 

Bizim bu araştırmamız tabii ki kendi başına yeterli bir kaynak değil ve hangi çocukların trans olacağını kestirmek için bir ölçüm aracı olarak kullanılamaz, ancak kaynakların birikmesi yönünde önemli bir adım attık. Bulgularımızı farklı araştırmalarla desteklememiz, her araştırmada olduğu gibi çok önemli.  

Araştırmanızı bilim dünyası nasıl karşıladı?

Daha önce de bahsettiğim üzere, trans çocukların nasıl desteklenmesi gerektiği konusunda türlü türlü fikirler olsa da, bilim dünyasından araştırmamıza verilen tepki şu ana kadar sanıyorum olumlu, özellikle bilimsel metodu, kullanılan analizler, zorlu bir araştırma olması vs. sebebiyle. Ancak bizim araştırmamız da, makalede belirttiğimiz gibi ve hiçbir araştırmanın olmadığı gibi, mükemmel değil. İstatiksel açıdan görece ufak bir katılımcı grubumuz var. Yine de şu ana kadarki en büyük trans ve toplumsal cinsiyet normalarının dışına çıkan çocuk katılımcı grupları. Katılımcılar genellikle benzer sosyoekonomik koşullara sahip. Ayrıca, ikinci ziyaret ilkinden sadece iki yıl sonra gerçekleşti ve dolayısıyla çocukların durumlarının daha uzun vadede ne olacağı konusunda çok bir şey söylemek mümkün değil. Bunlar birçok araştırmada görülen kısıtlar, ancak araştırma sonuçlarını değerlendirirken göz önünde bulundurulması gereken şeyler. 

Toplumdan gelen tepkiler nasıl? 

Genel olarak karışık. Bir yandan trans çocukların tamamen beyni yıkanmış çocuklar ve aileler sonucu var olduklarına inanan ve dolayısıyla da bu konuda hiç bir araştırmaya tahammülü olmayan kişiler var. Bu inançlara sahip kişiler bu konunun moda bir konu olduğunu düşünüp çocukların akıllarına durup dururken sokulduğunu düşünebiliyor. Bu kesim ayrıca trans kimliğin bir hastalık olduğuna ve doğal olmadığına, aynı zamanda da çocuk yaşta kişinin toplumsal cinsiyetini bilemeyeceğine inanıyor. Bu fikirlerin bir kısmı gelecek araştırmalar için deneysel sorular oluşturabilir. Ancak bir kısmına cevaben, araştırma bulguları mevcut. Örneğin, (trans olmayan) çocukların cinsiyet ve toplumsal cinsiyetlerini çok tutarlı bir şekilde 2-3 yaşından itibaren bildiklerini gösteren sayısız araştırma var; trans çocukların da cinsiyetlerini erken yaşta bilmemeleri için bir sebep olabilecek herhangi bir veri şimdilik elimizde yok. Ayrıca, araştırmamızda ailelerin politik görüşlerinin, mesela daha liberal veya daha muhafazakâr olmalarının, çocukların toplumsal cinsiyetlerini etkilemediğini görüyoruz, ki bu da ailelerin çocukların cinsiyetleri üzerinde büyük ihtimalle sınırlı rolleri olduğunu gösteriyor. 

Öte yandan kişilerin ve çocukların özgür iradesine inanan bir kesim var. Bu kesim aynı zamanda eskiden gay’lerin de, hatalı bir şekilde hastalıklı olarak görüldüklerini ve zaman ilerledikçe bu yanlışın düzeltilmiş olduğunu düşünüyor. Bir de trans kişilerin destek görmedikleri ortamlarda yaşadıklarında ruh sağlıklarının kötüye gittiğini gösteren araştırmalar mevcut. Bunu da bilen bireyler, trans çocukların desteklenmesinden yana. Nasıl destekleneceklerini bilmek de bu tür araştırmaların birikimi sonucu olacak. 

Burada önemle belirtilmesi gereken bir nokta var: kişilerin inançları ne olursa olsun, ortada bir fenomen olduğu sürece bununla ilgili bilimsel araştırmaların yapılması engellenemez ve engellenmemelidir. Yani trans bireyler ve çocuklar var olduğu sürece, ki yüzyıllar boyu dünyanın çevresinde var olmuşlar, onlarla ilgili araştırma yapmak hem bu kişilerin gelişimlerini daha iyi anlayarak iyi olma hallerini garantileyecek ortamlar yaratmanın yollarını bulmak için, hem de daha genel olarak toplumsal cinsiyet kavramını her haliyle anlayabilmemiz için gerekli.   

Selin Gülgöz kimdir?

Koç Üniversitesi Psikoloji Bölümünde lisans eğitimini aldıktan sonra, 2015 senesinde Michigan Üniversitesinde Gelişim Psikolojisi alanında doktorasını tamamladı. Şimdilerde A.B.D. Ulusal Bilim Vakfından aldığı fonla  Washington Üniversitesinde doktora sonrası araştırmacı olarak çalışan Gülgöz, çocukların sosyal kategoriler ve özellikle de cinsiyet kategorileri hakkındaki kavramsal gelişimlerini inceliyor. Yürüttüğü başlıca araştırmalar arasında, çocukların sosyal güç ve cinsiyetler arası güç dengeleri algılarının gelişimi, çocukların trans kimlikleri algılayışı ile bu algıların trans bireylere karşı gelişen tepkilere etkisi, ve trans çocukların cinsiyet kavramlarının gelişimi bulunuyor. 

Söyleşimizde sözü geçen araştırma için tıklayınız.

Become a patron at Patreon!