Dilbayrami

Türk Dil Kurumu’nun 12 Temmuz 1932’de kuruluşunun ardından toplanan ilk dil kurultayı, o günü yaşayanlardan kimileri için de bugünkü arı, duru Türkçemizin muştusu gibiydi. İşte o tarih, 26 Eylül, 1933’ten beri, yine ilk kurultayla alınan kararla Dil Bayramı olarak kutlana gelmektedir. 

Türkiye’de birçok ilde 75. Dil Bayramı çeşitli etkinliklerle kutlandı. Türkiye kamuoyunun dikkatini, günlük yaşamda ve Türkçede artarak süren bozulma ve kirlenmeye çekmek, öğretim dilinin Türkçe olması; eğitim, bilim, sanatta Türkçenin etkinliğinin artırılması çalışmalarına katkıda bulunmak, Türkçenin doğru, özenli, iyi kullanılması çabalarını çoğaltmak, benzeri çalışmalara destek olmak, Türkçeye saygının; yaşama, bütün değerlerimize, emeğe saygı oluşunu yeniden vurgulamak, Türkçenin çoşkun akan ırmağından daha geniş kesimleri haberli kılmak, Türkçenin kimi sorunlarını tartışmak; yapılabilecekleri araştırmak, bu alandaki çaba ve önerileri ortaya çıkarmak, duyurmak ve yaygınlaştırmak için bu gibi etkinliklerin yapılması büyük önem taşıyor.

Türkçenin doğru ve özenli kullanılması gerektiğini her çalışmasında ortaya koyan Dil Derneği İzmir Temsilcisi, Gazeteci, Öğretmen Y. Bekir Yurdakul, İzmir’de, Konak Belediyesiyle birlikte düzenledikleri etkinlikler sonrası yazdıkları sonuç bildirgesini bizlerle paylaştı.

75 yıl! Dile kolay! 

Dil Devrimine yalnızca 6 yıl önderlik ve tanıklık edebilen Atatürk’ün “Dil efendiler, dil!” son sözleri, 69 yıl öteden duyuluyor, sanki bugün bile.

O devrimci çemberin içinden kimileri, dönüvermiş ilk karşıdevrim yelinde: anayasayı, ezan çağrısını Arapçaya çevirmeyi ilk işleri bilmişler.

Dahaca bu dilin büyük yazınsal verimleri ortada yokken, onca yoksulluk varken kurulabilmiş halkevlerinin kütüphane ve kitaplıklarının bir milyon kitabını darmadağın etmenin yolunu göstermiş, yol haritasını çizmişler! Halkı kitaplıktan yüzgeri, kitapları evlerden kapı dışarı etmişler!

Dışalım ürünlerinin adının ille de Türkçeden konmasını zorunlu kılan yasayı geçersiz kılmış; yabancı ürünü yabancı adla sokağa salmayı, başkasının dilinde yazılanı yine onun gibi okutmayı “gelişme”den saymışlar.

Üç büyük yasaklama; ikisi, 1967 ve 1975’te, milli eğitim bakanlığının; öteki 1983 yılında, altında TRT’nin imzası var. İçeriği: “Aşırı Türkçedir bu kelimeler, uzak durula! Kullanılmaları kat’iyetle yasaktır!” Yasaklayanın soyadı “evren” de yasak listesinde! Sökmemiş! O günlerin yasak koyucuları bugün o yıllarda yasakladıkları sözcüklerle konuşur olmuşlar!

“Yaşayan Türkçe” çığlıklarıyla bilinçleri bulandırmayı, Türkçenin coşkun akan ırmağının önünü kesmeyi, halkın bağrından yazın dağarcığına koşan söz varlığımızı yok etmeyi denemişler!

Bin yıllardır yaşayan kendi öz söz değerlerimize “uydurukça” derken, kendi uydurduklarını, “Kurum’un işidir!” diye el altından ortalığa salmışlar!

Yetmemiş bütün bu işler! Kalıt hukukunu çiğnemişler; bu güzel ülkenin kurucusunun kalıtyazısını/ Atatürk’ümüzün vasiyetini ellerinin tersiyle bir kıyıya itmişler, Türk Dil Kurumu’nu (kardeş kuruluş Türk Tarih Kurumu ile birlikte) kapatmışlar! “Biz bu bayrağı yere düşürmeyiz; adına Dil Derneği der, çeker, yürürüz!” diye yola düşenlere bin ayıplı “Yassah hemşerim!”ler çekmişler!

Kendi beceriksizliklerini, gerçek ereklerini “Türkçeyle bilim, düşün olmaz!” yargısının ardına gizleyip çocuklarımızı eğitimde de acımasızca, bir yabancı dilin, İngilizcenin boyunduruğuna bırakmışlar!

Tabelaların, işyeri adlarının dilinin bizden olmasını, yine aynı yıllarda, gereksiz saymışlar! Türkçemizin kovulduğu tabelaları, kimseler okumaz/ anlamaz oldukça büyütmüşler; dükkânlardan büyük etmişler!

Türk Dil Kurumu’nun, 51 yılda, büyük emeklerle var ettiği Türkçe Sözlüğü, Yazım Kılavuzu’nu bozup dağıtmış; darmadağınık, karmakarışık etmişler!

Bütün bu işler olup biterken dil devrimine inanmış bilim insanımız, aydınımız, sanatçımız, kendi sözünü söz varlığımıza taşıdığımız halkımız da boş durmamış! Hepsi değilse de çoğu boşa çıkmış bu anlamsız, saygısız işlerin!

Bir “Aydın”ımız, bir başına, bir solukluk zaman diliminde, oylumlu bir bilişim sözlüğü koymuş ortaya. Bir başkası tiyatro diline kocaman emeğini sunmuş Türkçe bir saygıyla.

Türk Dil Kurumu, 100’ü aşkın dalda Türkçe terimler sözlüğü yayımlamış ardı ardına.

Yazarlarımız dilimizin olanaklarını her dizede, her satırda yeniden ortaya koymuşlar; gönlünde, gölgesinde çoğalmış; yükseklere çekmişler ses bayrağımızı.

Bilim insanlarımız, dilimize güvenmişler, onu bilimin her alanında yeterli görmüşler, her başarılı yola onun açtığı kapıdan girmişler.

Sanatçılarımız, önce Türkçemizi sevmişler bir güzel!

Eğitimcilerimiz, Atatürk’ün türettiği sözcüklerle öğretmişler çocuklarımıza matematiği…

İzmir’den sesleniyoruz!

“Aşkımız, işimiz, düşümüz Türkçe” duygusuyla bugün olduğu gibi yarın da başımız dik olacaksa;

“Ses bayrağım”ızın altında, dünya ulusları arasında onurlu bir yerde durmanın erincini duyumsayacaksak;

İnsanlığa yaşamı zehir eden düşmanlığa, savaşa, saldırganlığa, gözyaşına karşı durmaksa erdem…

Özgür olmanın kendi aklımızla düşünmekten, yapmaktan geçtiğini unutmayacaksak…

Seçimimiz, dünyanın bütün dillerine saygı olsun, kendimizi ortaya kendi dilimizde, Türkçemizde koymak olsun, gerçek yurdumuzda (dilimizde) gönlümüzce yaşamak olsun…

Sevelim Türkçemizi, bizimdir diye değil; bizdendir, “biz”dir diye!

75. Dil Bayramımız kutlu olsun! 

 

(Turkish Journal)

Become a patron at Patreon!