‘Madımak’ 13 Mart’ta zaman aşımına uğrayacak!
2 Temmuz 1993’te bir otel kuşatılmıştı, adı: Madımak. Otelin etrafını saran güruhun protesto ettiği, dört yüz yıl önce halkın ezilmesine karşı direndiği için asılan şair “Pir Sultan Abdal” adına yapılan etkinliklerdi. Otelin içindekilerse ülkenin yazarları, şairleri, araştırmacıları, ozanları, karikatürcüleri, tiyatrocuları, semahçılarıydı. Arda kalan: Madımak kıyımı ve hala söndürülemeyen bir yangın… Türkiye henüz Sivas ayıbı ile hesaplaşmadı… Gerçek suçlular cezalandırılmadı.
Sivas katliamı sonrasında emniyet kayıtlarına göre sayıları 15 bin olarak belirlenen saldırganlardan yargı önüne ancak 160 tanesi taşınabildi. Bunların bir kısmı yaş sınırından, bir kısmı hafifletici sebeplerden tahliye edildi. Uzun yıllar süren dava sonucunda 33 kişi idam cezasına çarptırıldı. 20 küsur kişi de 5-15 yıla varan cezalara çarptırıldılar. Süreç içinde tutuksuz yargılanmak üzere salıverilen sanıklar hala firari. Şu an sürmekte olan dava ise bu firari sanıkların zaman aşımı nedeni ile haklarındaki suçlamaların düşmesini talep ederek açtıkları davadır. Bu firariler arasında 18 yıl Interpol aracılığı ile arandığı halde Sivas’ta evinde ölen Cafer Erçakmak ve Polonya sınırında yakalandığı halde devlet tarafından iadesi sağlanamayan Vahit Kaynar da var.
Zeynep Altıok Akatlı ile dava sürecini konuştuk…
Altıok Akatlı, “Bu süreç içinde yargıya taşınan bir avuç sanık eylemcidir ve suçludur. Ancak tüm yargı süresince olayı örgütleyen, planlayan, azmettiren hiçbir sanığın yakalanıp yargılanmadığını unutmamak gerek” dedi ve ekledi:
“Devletin kanallarında canlı yayında saatler süren ve tüm ülkenin tanıklık ettiği bu katliama devletin ve devletin güvenlik güçlerinin neden müdahale etmediği sorusu da hala yanıtsız. Bu süreçte görevde olan hiçbir yetkili mahkeme önüne çıkmadı. Soruşturmalar yetersiz kaldı. Olayın perde arkası olması gerektiği gibi araştırılmadı. Bugün bu firari sanıklar zaman aşımından faydalanarak serbest kalmak üzere. Bugüne kadar tek zorlukları kaçak yaşamak olan bu kişiler, zaman aşımı kararı ile elini kolunu sallayarak ülkelerine dönecek ve bu katliam da tarihin tozlu raflarında yerini alacak. Bugüne kadar Interpol tarafından kırmızı bültenle aranması gereken ve arandığı söylenen firariler ile ilgili bir olumlu gelişme olmamışken sanıkların bazıları ülke sınırları içinde devlet dairelerinden ehliyet almış, evlenmiş, askerlik yapmıştır. Ülkemizde yakın tarihimizin kara lekeleri okullarda derslerde aktarılmıyor, öğretilmiyor.”
“Siyasi cinayetleri, katliamları anmak bile yasak”
“Sivas katliamının 18. yılında Sivas Valisi tarafından anma etkinliği yasaklanmış ve Madımak Oteli’nin olduğu yere göstermelik bir kültür merkezi yapılarak kapısına da yakanla yakılanın ismi birlikte yerleştirilmiştir. Oysa olması gereken orada insanlık suçlarını ve faili meçhul siyasi cinayetleri unutturmamak için bir müze / anıt yapılmasıdır. Ancak bugün karşı karşıya olduğumuz hukuksuzluk listesi içinde bu sorun en arkalarda kalmaktadır. Bu gün perdenin önündeki göstericilerin bir kısmının yargıya taşınmış olması yetkililerce yeterli görülmektedir ki, Polonya sınırında yakalanan firarı sanığın Türkiye’ye iadesi için bir çaba bile sarf edilmemiştir. Dava sürecimizde yakalanan sanıklar dönemin Adalet Bakanı tarafından ziyaret edilir tutukluluk koşulları iyileştirirken, her duruşmada mağdur aileler ve müdahillere saldırılmış, arbede çıkarılmıştır. Sanık avukatlarından 26 isim geçen 19 yıllık süreç içerisinde iktidar partisinin üst mercilerinde görevler almış, kilit mevkilere yerleştirilmişlerdir. Milletvekili, Bakan, Belediye Başkanı, Baro Başkanı, HSYK Üyesi olmuşlardır. Adaletsizliğin son noktası olarak bugün Sivas davası zaman aşımı ile karşı karşıyayız. Oysa insanlık suçlarında zaman aşımı söz konusu olamaz.”
Toplumsal Bellek Platformu aileleleri olarak, 6 Aralık Sivas davası zaman aşımı duruşması öncesinde 5 Aralık günü Meclis’e gittiğinizi hatırlıyorum. Talebinizi biliyorum ama bir kez daha paylaşmak ister misiniz?
Tabii. 2009 yılında platform olarak talep ettiğimiz faili meçhul bırakılmış siyasi cinayetlerin aydınlatılması için yetkileri arttırılmış bir komisyon kurulması talebimizi yineledik ve özellikle yeni anayasa ve yasal düzenlemeler arifesinde insanlık suçlarının zaman aşımı ve devlet sırrı uygulamalarından arındırılmasını istedik. Toplumsal Bellek Platformu, 1948 yılında öldürülen Sabahattin Ali’den başlayarak Hrant Dink cinayetine kadar geçen süreçte sistemli bir şekilde öldürülerek susturulan aydın, akademisyen, yazar ve gazetecilerin yakınlarının adalet arayışı için bir araya geldiği bir platform. Aydınlık bir gelecek için kamuoyunda toplumsal belleği diri tutmak ve farkındalık yaratmak istiyoruz. Kamuoyu desteği ile birlikte eşit hürriyet ve insan hakları konusunda adil hukuk süreçlerinin işletilmesi için bir vicdan ve baskı oluşturmaya çalışıyoruz.
Partiler üstü bir yaklaşımla tüm siyasi görüşlere eşit mesafede durarak milliyeti, fikri ve inancı ne olursa olsun tüm siyasi cinayetlerin aydınlatılmasını, araştırılmasını ve tüm süreçlerin insan hakları ve hukuk çerçevesinde işletilmesini talep ediyoruz. Bugüne kadar perde arkasında kalan karanlıkların “kim incinirse incinsin” aydınlatılmasını istiyoruz. 28 ailenin yer aldığı platform kayıplarının tümü aydınlatılmamış cinayetler. Bunlardan kiminin davası devam ediyor. Sivas davası gibi. Kiminin ise tetikçileri bulunmuş ve davalar kapatılmış. Ama tetikçilerin ardındaki güçler ve nedenler hala bilinmiyor.
Geçtiğimiz 2 yıllık süreçte değişen bir şey oldu mu?
2009 yılında Meclis’e yaptığımız ziyarette tüm partilerden randevu istemiş ve MHP dışında tümü talebimize yanıt vermişti. Tüm görüşmelerimiz olumlu geçmiş ve tüm partilerden yakınlık görmüş ve sonuca dair takipçi olacaklarına dair sözler almıştık. Geçtiğimiz 2 yıllık süreçte CHP ve BDP tarafından sunulan önergelerle taleplerimiz Meclis gündemine taşındı. Tam 17 kez salt AKP oylarıyla reddedildi. O zaman takipçi olacağız demiştik. Bugün yine tüm partilerden randevu istedik, taleplerimizi yinelemek ve 6 Aralık günü görülecek Sivas davasında zaman aşımı tehlikesine dikkat çekmek istedik. Bizi CHP ve BDP dışında kabul eden parti olmadı. Sanırım iktidar partisi, 17 kez reddettiği önerge ile ilgili bir görüşme daha yapmayı uygun görmedi. MHP, zaten geçen sefer de bize randevu vermemişti. Bu kez partiler dışında İnsan Hakları Komisyonu ve Meclis Başkanı’ndan da randevu istemiştik. Önce talebimiz reddedildiyse de insan hakları komisyonu üyesi CHP ve BDP’li vekillerin çabalarıyla randevu aldık. Meclis Başkanı da basın mensuplarının araya girişiyle bize randevu verdi. Görüşmelerimizde her zaman olduğu gibi CHP ve BDP’yi yanımızda hissettik. İnsan Hakları Komisyonu Başkanı ve Meclis Başkanı ile yaptığımız görüşmelerde ise iyi niyet cümleleri sarf edildiyse de iç tüzük ve mevcut koşulların böyle bir komisyon kurulmasına el vermeyeceği konusunda bilgilendirildik. Bunun dışında somut bir öneri yapılamadı.
İnsan Hakları Komisyonu Başkanı bir alt komisyon kurulmasını önerdi sanıyorum…
Evet, ama bu bizim ihtiyacımızı karşılar bir çözüm değil. Ertuğrul Kürkçü’nün önerisi ile İnsan Hakları Komisyonu’nun Anayasa Komisyonu’na bir öneri götürmesi gündeme geldi. Başkan da buna sıcak baktığını açıkladı. Ancak aradan geçen 2 aylık sürenin sonunda işte yine dava günü yaklaştı ve bize ulaşan herhangi bir yeni bilgi yok. Bir kanun düzenlemesi, sağduyulu bir açıklama da yok.
Zaman aşımı?
Sivas katliamı zaman aşımına uğrayacak, oysa İç İşleri Bakanımız nefret sloganları atan gruplarla 20 yıl önce başka bir ülkede gerçekleşen Hocalı katliamını sözde kınayarak kendi ermeni vatandaşlarını ayaklar altına alıyor. Ve biz bu ileri demokrasi cumhuriyetinde hak arıyoruz!
Uluslararası hukuk kuralları uyarınca insanlık suçları zaman aşımı kapsamında tutulamaz. Bu içerikte bir yasal düzenleme Türkiye’de 2005 yılında yapıldı. Ancak Sivas, 1993 yılında gerçekleştiği için bu düzenlemeden yaralandırılmıyor. Uluslararası örneklerde olduğu üzere geriye dönüşlü olarak uygulama için taleplerimiz var. Ancak ne yazık ki görünen o ki; bugünün Türkiye’sinde bu mümkün olamayacak ve Sivas kanamaya devam edecek!
İnsanlık suçlarında zaman aşımına hayır demek için 13 Mart salı günü Ankara Adliyesi önündeyiz. Bu kez sadece biz olmayalım. Bu kez sadece aleviler olmayalım. Tüm mazlum, hakkı yenmiş, adaletsiz bırakılmış ve vicdan sahibi insanlar yan yana duralım isteriz. Siz de gelin!
(T24)