‘Neden iktidar sürekli tanınmak ve pohpohlanmak istiyor?’

ayca_alemdaroglu

 

1 Şubat’ta web odaklı haber portallarından ve onu takip eden günlerde geleneksel medyadan, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi son sınıf öğrencisi Mikail Boz’un, Dekan Prof. Dr. Yusuf Devran hakkında Ekşi Sözlük’e yazdığı eleştiri içeren iki entry nedeniyle bir yarıyıl okuldan uzaklaştırıldığı haberini duymuşsunuzdur. Rektörlük, bir açıklama ile öğrenciyi “üniversite öğrencisine yakışmayacak iddialarla üniversitenin manevi şahsını tahkir ve tezyif etmekle” suçladı, bu konuda yapılan bütün eleştirileri de “karalama kampanyası” olarak gördüğünü belirtti. Bu haber sonrası, internetin ve web odaklı sosyal medya, mikroblog ve sözlük ortamlarının özgür kullanımını savunan, yeni medya aracılığıyla ifade özgürlüğü konusunda ulusal ve uluslararası çapta çalışmalar sürdüren  Alternatif Bilişim Derneği, üniversite öğrencilerinin internet ortamında ifade özgürlüğüne ve eleştirel dijital okur yazarlık kültürü inşasına yönelik çağrıda bulundu. Şu hususlara ivedilikle dikkat çekti:

“Üniversitelerde özerklik ve demokratik bilinç idealini düşünerek yazılan bir eleştirel metnin, eleştirilen üniversite yönetimi tarafından tehdit olarak algılanıp öğrenci hakkında soruşturma açılmasını esefle kınıyoruz. Zira üniversitelerin bu anlamda ibret üreten kanallar değil, örnek teşkiledenkurumlar olması gerektiğini düşünüyoruz.

Öğrenci kendini savunurken önce hukuki yolların kullanılıp yazının hakaret içerip içermediğinin belirlenmesi gerektiğini vurgulasa da üniversite yönetimi tarafından bu talebi, “mahkemenin çok uzun süreceği” gerekçesiyle reddedilmiştir. Bu bağlamda, üniversitelerin hukuki sürece bağlılığı konusunda kamuoyu şüpheye düşmüştür.

Öğrencinin eleştirisinde hakaret nitelikli içerik sorgulaması yapılmadan polis soruşturmasına ve üniversite yönetim kurulu nezdinde soruşturmaya tabi tutulması ve tüm bunların sonucunda bir yarıyıl okuldan uzaklaştırma cezası almasının, ölçüsüz ve ağır olduğunukabuletmek gerekir. Ayrıca bu uygulama, polis devletinin yüksek öğretim erkine müdahalesinin açık ispatıdır.

Son günlerde yaşanan bu ve benzeri olaylar, üniversitelerdeki atama kıstaslarının, YÖK’ün 1985 tarihli Disiplin Yönetmeliği’nin ve üniversite özerkliğinin sorgulanma gerekliliğini netlikle ortaya koymaktadır.

Yeni medya alanlarının farklı ve dönüştürücü doğası sürekli risk olarak algılanmamalıdır. Bu algıyla engellenmeye çalışılan şey, toplumun bütününü dönüştürebilecek bir potansiyeldir. Bu potansiyel en başta üniversiteler tarafından görülmeli ve kullanıcılar arasında eleştirel dijital okuryazarlık yaygınlaştırılmalıdır.”

Son olarak, Türkiye’deki tüm üniversite camiasını, bu konuyu tartışmaya ve benzeri örneklerin yaşanmaması adına çözüm odaklı politika üretmeye davet ettiler…

 

Konu ile ilgili, Stanford Üniversitesi’nden Dr. Ayça Alemdaroğlu ile kısa da olsa görüşme şansı yakaladık…

 

“Bu geldiğimiz noktayı nasıl değerlendirirsiniz” diye sorduk…

Dr. Alemdaroğlu, “Düşüncesini açıkladığı için üniversite kararı ile eğitim hakkı elinden alınan Boz, eleştirel düşüncesinden dolayı cezalandırılan yüzlerce öğrenciden sadece bir tanesi. Ama onun durumu Türkiye’de muhalif kesimlere uygulanan gözetim ve baskının ilerleyen derecesini göstermektedir. Birileri Boz’un bir rumuz ile Ekşi Sözlük’te yazdıklarını yönetime deşifre etmiş. Artık her söylenen söz, her yazılan şey soruşturma ve ceza nedeni olabiliyor. Özellikle gençlerin ve gazetecilerin düşüncelerini paylaştıkları bloglar, facebook, tweeter veya Ekşi Sözlük tahkikatin nesnesi haline geldi. Bu geldiğimiz noktayı anlamak açısından önemli. Ekşi sözlük’te hakında eleştirel bir madde yazılan ilk akademisyen veya üniversite yöneticisi Yusuf Devran değil son da olmayacak.” dedi.

Boz’un Ekşi Sözlük’te yazdığı maddelerin Ceza Yasası’nda tanımlanan hakaret suçu tanımlamasına girmediğini düşünen Dr. Alemdaroğlu, şu açıklamayı yaptı: “Yazdıkları düşünce ve ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmeli. Herhangi bir öğrenci veya akademisyenin kurumun işleyişi ile ilgili eleştiri yapabilme, soru sorabilme hakkı olmalı. Üniversite yöneticilerinin nasıl atandığı konusu önemli ve tartışılması gereken bir konudur. Muhtemelen Marmara İletişim Fakültesi özelinde de bu konu tartışılmakta. Boz’a verilen ceza, aslında diğerlerine bir gözdağı olarak da okunabilir. Devlet, üniversite gibi kurumlara veya türklük gibi soyut kavramlara hakaret suçlaması, düşünce ve ifade özgürlüğününün önünde büyük engel.”

Dr. Alemdaroğlu, “Neden iktidar sürekli tanınmak ve pohpohlanmak istiyor?” diye sordu ve ekledi: “Boz ve birçok öğrenciye verilen ceza bize iktidarın acizliğini de gösteriyor. Bir öğrenci tarafından yazılan iki tane Ekşi sözlük fıkrası koca Marmara Üniversitesi’nin manevi sahsını yaralamaya yetiyor. Bu iktidarın veya iktidarların biz alttakiler tarafından ne kadar tanınmaya muhtaç olduğunun da göstergesi.”

 

(T24)

Become a patron at Patreon!