“Erdoğan’ın demokrasiye indirdiği her darbe, Batı aşırı sağı için bir zaferdir”

IMG_6029

Berkeley Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cihan Tuğal’dan Medyascope için bilgi aldım. Türkiye’deki mevcut protestoların henüz Gezi kadar büyük olmasa da halkın dayanıklılığını gösterdiğini söyleyen Prof. Tuğal, “Bu, dünyanın geri kalanındaki insanlara 23 yıllık aşırı sağcı yönetimden sonra bile mücadelenin bitmek zorunda olmadığını hatırlatıyor.” dedi. Farklı dinamikleri olan diğer aşırı sağcı rejimlerin Türkiye olaylarını yakından izlediğini, Gezi’den, darbe girişimlerinden ve Erdoğan’ın seçim yenilgilerinden ders çıkardıklarını bugünkü olaylardan da ders çıkaracaklarını ifade etti: “Erdoğan kendisi için savaştığında, çıkarları her zaman uyuşmasa bile Trump, Meloni, Modi, Bolsonaro, Milei ve Orbán için de savaşıyor. Öğrenciler ve sokaktaki diğerleri Erdoğan ile savaştığında, dünyanın geri kalanı için de savaşıyorlar.”

Prof. Tuğal’ın, önce çeperlerde, sonra merkezde sağ yükselişin küresel seyrine dair söyledikleri şöyle:

“Geçtiğimiz bir yıl, aşırı sağın ardı ardına zaferlerine şahit olduk. Sağ partiler her yerde bekledikleri verimi almasalar bile, tarihlerindeki en büyük sıçrayışa imza atan birçok parti var aralarında. Almanya’da beklediği oyu toplayamayan ama, yine de siyasi haritayı kökten değiştiren AfD gibi. Dikkatler çoğunlukla Batı ülkelerine odaklansa da, aslında aşırı sağın (rekabetçi sistemlerde) en güçlü olduğu ülkeler klasik olarak “Batı” denilen bölgelerin dışında kalıyor. Bunların en başında da Türkiye, İsrail, Macaristan ve Hindistan var. Bu ülkelerdeki aşırı sağ hareket ve partilerin işleyişleri dünya kamuoyunu (genellikle sansasyonel şekilde tartışılan İsrail aşırı sağı dışında) çok meşgul etmese de, dünya sağının gidişatını bir parça bu coğrafyaların hareketleri belirliyor. Örneğin Amerika’da bir iki yıldır üniversitelere karşı yapılan saldırılar, Macaristan, Hindistan ve Türkiye’deki saldırıları andırmaktan öte, birebir taklit öğeleri içeriyor. Türkiye’de hükümet çevrelerinin de kahramanı olan Trump’ın, Columbia Üniversitesi’nin üç bölümüne kayyum ataması gibi.”

“Batı sağı Türkiye’yi takip ve taklit etse de bunu her zaman açık açık söylemiyor”

“Bunlar yaşanmadan çok önce Amerikan sağı, Türkiye’de daha çok liberal çevrelerce temelleri atılmış ama daha sonra sağın ana silahı haline gelen “derin devlet” kavramını üzerinde bir iki rötuş yaparak Amerikan liberalizmine karşı repertuarının bir parçası haline getirmişti. Batı sağı Türkiye’yi takip ve taklit etse de bunu her zaman açık açık söylemiyor. Zira Müslümlar’ı aşağı bir varlık biçimi olarak gördükleri için, bunu yapmayı kendilerine yakıştıramıyorlar. Kendileri kadar olmasa da İslamofobi’den muzdarip daha merkez-sağ güçler nezdinde imajlarını da zedeliyor bu. Ama Macar ve İsrail aşırı sağı ile alışverişlerini gizleme ihtiyacı duymuyorlar. Hülasa, ideolojik ve taktik silahlar dünya sisteminin çeperlerinde geliştiriliyor, ancak sonradan hayal gücü ve mücadele tecrübesi daha kıt olan Batı aşırı sağınca ithal ediliyor.

Bu tür taklitlerin de ötesine giden yapısal ortaklıklar, zemindaşlıklar var. Bunların en önemlisi, servet temerküzünün liberal-burjuva kalıplardan çıkıp, (kiminin neo-feodal, kiminin oligarşik dediği) yeni bir evreye geçmiş olması. Aralarında birçok sürtüşme olsa da, oligarşik ailelerin ve bireylerin katlanarak artan serveti ve aşırı sağın milliyetçi-mukaddesatçı projeleri, şimdilik birbirini besleyerek ilerliyor. Türkiye ve Hindistan aşırı sağ parti ve hareketlerinin avantajı, sürtüşmeleri yerleşik kitle örgütlenmelerinin de yardımıyla yumuşatacak bir sürü araca sahip olmaları. Macaristan ve Türkiye’nin Hindistan’a nazaran bir avantajı, “devlet kapitalisti” uygulamaları da devreye sokarak, oligarkların ve oy tabanlarının çıkarlarını bir parça da olsa aynı potada birleştirebilmeleri. Amerikan sağının tüm bu araçlardan görece yoksun olduğunu görüyoruz ve bu yüzden Trump-Musk iktidarının ömrünün Erdoğan ve Orbán’ınki kadar uzun olması zor. Bazı araçlar daha yapısal ve bunların Batı sağınca taklidi, üniversitelere yapılan saldırıların taklidi kadar kolay olmayabilir. Yine de, bunlar taklit edilemese bile, Erdoğan, Modi ve Orbán gibi liderlerin uzun ömrü ve dirayeti, Batı sağına ilham vermeye devam edecek.”

“Türkiye’de yaşananlar dünya aşırı sağı için büyük bir öğrenim deneyimi oluşturacak”

“İslam’dan ne kadar nefret ederlerse etsinler, deri rengi kendileriyle tutmayan Hinduları ne kadar hor görürlerse görsünler, Erdoğancılar ve Modiciler kazandıkça Batı aşırı sağının hem bilgisi ve görgüsü artıyor, hem hareket alanı genişliyor. Tersi de geçerli. Trump ve kabinesindeki Hegseth gibi isimler sayılamayacak kadar çok kere İslam’a ve Müslümanlar’a ne kadar çektireceklerini, alanlarını ne kadar daraltacaklarını, hepsini ya da bir kısmını ortadan kaldırmaya ne kadar hevesli olduklarını ifade ettiler. Buna rağmen AKP medyası Trump kazanınca kendini korkunç bir zafer sarhoşluğuna kaptırdı. Rahip Brunson vakasını unutan, Erdoğan’la Trump’ın çıkarlarının bir olmadığını görmezden gelen, gerçekliği reddeden delüzyonal bir tavır mıydı bu? Belki sadece kısmen. Ama gayet isabetli bir yanı da vardı haftalarca atılan zafer naralarının. Trump ve Musk tarafından şekillenen bir dünyada, Erdoğan gibi liderlerin daha da başına buyruk davranabileceği, buna daha çok müsamaha gösterileceği doğru çünkü. Ancak zafer sarhoşluğunun yan etkileri de var. Trump seçildiğinden beri neredeyse her işi rast giden Erdoğan, yakaladığı momentumun rakiplerinin tabutuna son çiviyi çakmayı çok kolaylaştırdığını düşünüp, son bir büyük savaş başlattı. Şimdilik savaş çok lehine gitmiyor, en azından görüntü bu. Fakat sonuç ne olursa olsun, yaşananlar dünya aşırı sağı için büyük bir öğrenim deneyimi oluşturacak. Tüm bu nedenlerden dolayı, Erdoğan’ın her yenilgisi ve her zaferi, Batı aşırı sağı tarafından takip edilmeye devam edecek. Çıkarları her zaman uyuşmayabilir. Alaşağı etmeyi bile düşünebilirler zamanı gelince. Sonuçta, bunlar ya düşüşteki (Trump) ya da yükseliş hevesindeki (Erdoğan) emperyalist güçlerin liderleri, ve elbette emperyalistler arası rekabet onları karşı karşıya getirecektir. Fakat Erdoğan’ın demokrasiye indirdiği her darbe, Batı aşırı sağı için yine de bir zaferdir.”

Fotoğraf: Ali Kemal İpek

Become a patron at Patreon!