Yeni Söz: Gün Yeniden Doğsun Diye

Yeni bir şeyler söylenebileceği inancı ile yaklaşık iki sene önce kurulan, ilk zamanlar bir blogken bir sene kadar önce dikkatleri üzerine çeken “Yeni Söz ”de , Burak Cop, Mehmet Kancı, Mehmet Karlı, Sinan Altunç, Ulaş Bayraktar, Ümit Alan, Özgür Mumcu ve konuk yazarlar önemli makalelere imza atıyorlar.

“Cumhuriyet” ve “Vatan” bilincinin, demokratik değerlerle yeniden harmanlanması arzusu ile sosyal demokrasiye önemli görevler düştüğünün, ülkenin bir an önce refah düzeyinin artması ve bunun paylaşım ve dayanışma temelli gerçekleşmesi bilinciyle oluşturulan bu sitede “gün yeniden doğsun” diye çaba sarfediliyor.

Uğur Mumcu gibi önemli bir ismin oğlu olan, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde asistanlık yapan, halen Sorbonne Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde doktora programına devam eden “Yeni Söz” yazarlarından Özgür Mumcu ile Turkish Journal için görüşme şansı yakaladım. İşte röportajımız…

“Yeni Söz”ün felsefesini bizimle paylaşabilir misiniz? 

Sitenin bir «felsefesi» olduğunu söylemek çok iddialı olur. Memlekette bir sıkışma hali olduğu aşikar. Siyasi görüşler temel olarak iki kampa ayrılmış durumda. Muhafazakar neoliberal anlayışın da, ulusalcılığın da çıkmaz sokak olduğunu düşünen üç beş kişinin kurduğu bir tartışma alanı burası. Siteye ilk yayına girdiğinden bu yana “Atatürkçülük adına savunulan dar ufuklu ve yer yer çağdışı anlayış ile muhafazakârlık kisvesinde yürütülen acımasız neo-liberalizm ile din istismarı arasındaki alan sanıldığının aksine dar değildir.” anlayışı hakim. Bir de fikri tartışmanın erdemine inanç. Ancak salt, basit bir retorik ya da eski deyişle “hasbi tefekkür” amacını taşıdığı söylenemez. Sitede yazan Ulaş Bayraktar’ın deyimiyle: “Bu ülkede yıllardır hükmünü sürdüren şiddet devrini kapatmanın yolu, insanların tekrar birbirlerini duyabilmesini, dinleyebilmesini ve anlayabilmesini mümkün kılacak “Yeni Söz”ün bulunması, geliştirilmesi ya da icat edilmesi ile mümkün olacaktır.
 Hepimize kolay gelsin.”

“Ne kadar para, o kadar fikir” anlayışı hakimken iletişim dünyasına sizin gayretinizi görmezden gelmek mümkün değil, nasıl bir duruş sizinki? 

Yine sitede yazan Ümit Alan’dan alıntılayayım “sükut altınsa bile yastığın altındaki altının kimseye faydası yok. Varsın gümüş olsun sözümüz ama her yerde dillensin, harcansın, ama yeter ki, ağızdan ağıza, kulaktan kulağa geçsin, çoğalsın. Çünkü yalnızlığımızdan başka hiçbir silahımız yok bizim, ondan bir dil yaratmamız lazım.”

Düşünce buhranı yaşayan Türkiye için böyle bir oluşumun yeri ne olacaktır sizce? 

Sesi bu sitede duydukları sese yakın olan insanları bir araya getirmek, memleketin siyasi arafında yaşayanlara bir nebze umut vermek iyi bir yer olabilir. Bir de yazanların, yazdıkça kafa yormasına yol açıyor ki, bu da az buz iş değil.

Sesinizi yeterince duyurduğunuzu düşünüyor musunuz? 

İnsan elbette mümkün olduğunca çok kişiye ulaşmak ister. İlk başladığımızda sadece kendi kendimize mektuplaşır gibi yazmaktı hedefimiz. O noktadan çok ileride olduğumuz söylenebilir.

Yazar seçimini nasıl yaptınız? 

Önce birbirini tanıyan üç beş kişi başladı, zamanla okuyucular arasından da katılım oldu.

Yazarları tanıtmak ister misiniz?

Yazarların hepsi birbirinden merdanedir. Aslen derdi olan ve bundan bahsetmek isteyen insanlar diye tanımlanabilirler.

Son yıllardaki gelişmeleri gözlemlediğinizde nasıl bir Türkiye portresi ile karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorsunuz? 

Bir kaç satırla yanıtlamak mümkün değil bu soruyu. Cinnet hali denebilir belki.

Gençler “günün yeniden doğması için” ne kadar gayretliler sizce? 

Gençliği tek başına bir kategori olarak değerlendirmek zor. Tuzla’da ölen tersane işçisi de genç, cumhurbaşkanı’nın e-ticarette hızla ilerleyen 16 yaşındaki oğlu da. Denilebilir ki, memleket bir kargaşa halinde ve göğü de pus bulamış olduğundan, güneşi ya da ayı görecek takati kalmamış kimsenin.

Aynı yurdun insanı olma bilincini sizce nasıl hatırlayacağız?

Önce bu bilince hiç sahip olup olmadığımızı sorgulayarak, sonra da farklılıklarımızdan onur ve neşe duyarak.

Şu anda Türkiye’nin en önemli sorununu ne olarak görüyorsunuz?

İktidar, muhalefet ve diğer tüm siyasi kurumlarda görülen otoriterlik ve sosyal adaletsizlik. Geri kalan her sorun bu ikisinden doğmakta.

Okuyucularınıza gazete formatında ulaşma fikriniz var mı?

Öngörülebilir bir gelecekte, öyle bir plan yok.

 

(Turkish Journal)

Become a patron at Patreon!