ABD’de Türkiye’nin yüzünü ağartan doktor

Dr. Hakan Kaya, Türkiye’de doktorluk yapsa, birkaç bin Türk hastaya yardım edecekti belki ama kendisinin ABD’de yaptığı lobi çalışmalarıyla, verdigi hizmetler ile Türkiye’de yaşayan milyonlara yararı oluyor. Dr. Kaya, “Türkiye bundan daha güzel nasıl tanıtılabilir!” dedirtiyor… 

Uzmanlık alanı bir çeşit kemik iliği kanseri “myeloma” olan Dr. Hakan Kaya’nın adını ilk olarak CBCE denilen bir eğitim kuruluşunun, ABD’de yaşayan onbinlerce onkolog arasında myeloma konusunu en iyi bilen 50 onkoloğu seçmesi sayesinde duymuştum. Özel olarak seçilen, myeloma konusunu en iyi bilen hekimler, belli aralıklarla ülkenin değişik yerlerine seyahat edip diğer kanser uzmanlarına myeloma konusundaki son yenilikleri öğretiyorlar. Hemen tamamı Harvard Üniversitesi ve Mayo Klinik gibi dünyaca ünlü merkezlerde çalışan hekimlerden oluşturulmuş bu 50 kişilik öğretim üyeleri kurulu arasında Ankara Tıp Fakültesi mezunu bir Türk doktorun bulunması gurur verici.

Geçtiğimiz hafta da yüzbinlerce insan tarafından takip edilen CHS (Community Health Services) nisan ayı dergisinde kendisine özel yer ayrıldı. Makaleyi okuduktan sonra Dr. Hakan Kaya ile Turkish Journal için görüşmek istedim ve sağolsun bizi kırmadı.

Kendisi ile görüşme şansı yakaladığımda ilk sorduğum soru basitti: “Kanser nedir?” 
“İnsan vücudunda organlar, hücre denilen çok küçük birimlerden oluşurlar. Hücrelerin çoğalmaları belli bir düzene bağlıdır. Kanser, vücut hücrelerinin kontrolsüz bir şekilde çoğalmaları ve normal dokulara zarar veren kitleler oluşturması sonucu gelişen bir hastalıktır” diye cevapladı…

Peki Myeloma nedir?

Kemik iliğinde bulunan bir çeşit hücre türüne plazma hücreleri denir. Bilinmeyen nedenlerden dolayı plazma hücrelerinin kontrolsüz bir şekilde çoğalmaya başlaması myeloma hastalığını oluşturur. Tedavi edilmezlerse myeloma hastaları kısa bir sürede yaşamlarını kaybederler.

Kemoterapi nedir?

Çoğalan hücrelere karşı seçici, öldürücü etkisi olan ilaçlardır. Bu ilaçlar kanser hastalarına verildiğinde kanser hücrelerine ek olarak diğer çoğalan hücreler de (örneğin saç, kemik iliği, vb) ölürler.

Kemoterapi tedavisi şart ise; kemoterapinin zararlarını gidermek için kök hücre tedavisine ihtiyaç var sanıyorum, yanılıyor muyum? Kendinden kök hücre nakli nasıl yapılıyor?

Myeloma veya lenfoma (lenf düğümü kanseri) tanısı olan bir hastaya çok yüksek düzeyde kemoterapi verilirse kanser hücrelerine ek olarak kemik iliğindeki tüm normal hücreler de ölürler. Kemik iliğindeki bu normal hücreler olmazsa insan yaşayamaz çünkü bu normal kök hücreleri insanın kan hücrelerini yaparlar. Kendinden kök hücre naklinde, hastaya bir hafta boyunca hergün kök hücrelerinin kemik iliğinden kana geçmesini sağlayan bir iğne yapılır. Bir haftanın sonunda kök hücreleri, bir makineye bağlanan hastanın damarlarından toplanır. Sonra bu kök hücreler dondurulup, saklanır. Birkaç hafta sonra hasta hastaneye yatırılır. Yüksek dozda kemoterapi verilip tüm kanser hücreleri öldürülür. Bu kemoterapi hastanın kemik iliğini de tamamen öldürür. Önceden toplanan kök hücreler hastaya geri damardan verilir. Bu kök hücreler kemiklerin içine girip tekrar kemik iliği yaparlar. Böylece hasta, kanseri yok olmuş bir şekilde nakil olan kök hücreleri sayesinde yaşamaya devam eder.

Bu tedavi ne kadar sürede gerçekleşiyor? 

Hastalar 2-3 hafta hastanede kalıyorlar. Eskisi gibi izole bir ortamda olmaları gerekmiyor artık. Yakınları hergün onları ziyaret edebiliyorlar. Hatta isterlerse geceyi aynı odada geçirebiliyorlar. Hastaneden taburcu ettikten sonra hastaları ilk önce haftada iki kez, daha sonra daha az sıklıkta olmak üzere 3 ay takip ediyorum. Üç ay takipten sonra kemik iliği biyopsilerini ve diğer testleri tekrarlayıp, şifa bulduklarına emin olduktan sonra kendi kanser doktorlarına gönderiyorum. Ondan sonraki tüm kontrolleri kendi onkologları yapıyorlar. Kök hücre naklı yaptığım hastalar yılda bir kez beni görmeye geliyorlar. Eğer bir sorunları olursa onkologları beni arıyor ve hastayı hemen görüyorum.

Dr.HakanKayavehastasi

Kök hücre nakli esnasında yaşanacak riskler var mı, bu konuda bizi bilgilendirebilir misiniz? 

Kök hücre nakli sırasında birçok risk var. Bu risklerin başında ölüm riski geliyor. Son yıllarda tıp alanında yenilikler sayesinde ölüm riskinin yüzde 3’e indirmeyi başardık. Ayrıca enfeksiyon, kanama, ağızda yaralar, bulantı-kusma gibi yan etkiler de olabiliyor. Bu nedenlerde hastaları çok yakından takip ediyoruz. Bizim ünitemizde şu ana kadar 30’a yakın hastaya kendinden kök hücre nakli yaptık. Hepsi de başarı ile sonuçlandı. Yukarıda saydığım yan etkiler az düzeyde idi ve kimse ölmedi.

Kök hücre nakli konusunda Türkiye’de yapılan çalışmaları da takip etme şansınız oluyor mu?

ABD’deki uluslarası toplantılarda Türkiye’den gelen meslektaşlarımı hep görüyorum. Türkiye’de yapılan çalışmaları takip etme fırsatım da oluyor. Türkiye’de kök hücre nakli çok iyi durumdadır. Tam anlamıyla dünya standartındadır. Türkiye’de yaşayan onkologlarımız ve hematologlarımız bilgi ve becerileri ile Amerikalı hekimlerin önündedirler.

10 yıl içerisinde dünyadaki kanser tedavi metodları değişecek diye bir öngörü var, sizin bu konuda fikriniz nedir? 

Önümüzdeki yıllarda kanser tedavisi çok değişecek. Artık kanser hücrelerinin belli bölümlerini hedef alan çok özel tedaviler ortaya çıkıyor (targeted therapy). Bir kanser hastasına kemoterapi verdiğinizde kanser hücrelerine ek olarak çoğalma durumundaki normal hücrelerde öldürülür. Bu durum yan etkilere yol açar. Örneğin çoğalma durumundaki mide hücreleri kemoterapiden zarar gördüğü için hasta da bulantı/kusma olur. Bu yeni hedefini seçebilen tedaviler normal hücrelere zarar vermeden sadece kanser hücrelerini öldürebiliyorlar. Bundan 20 yıl sonra yetişen yeni nesil onkologlar bizi normal hücreleri de öldüren ilaçlar kullandığımız için çok yadırgayacaklar. Verdiğimiz tedavileri çok ilkel bulacaklar.

Şu an üzerinde çalıştığınız bir proje var mı?

Şu anda başka merkezlerde çalışan ve benim gibi myeloma ile ilgilenen onkologlarla beraber yeni myeloma ilaçlarını deneyen klinik çalışmalar yapıyoruz. Biz onkologlar genellikle birçok yeni ilacı ancak çok büyük klinik çalışmalarla yararları kanıtlanır ise hastalarımıza uygulamaya başlarız. Myeloma tedavisi o kadar çabuk değişiyor ki, bu yeniliklerden şu andaki hastalarımızın yararlanabilmesi için yıllar sürebilecek büyük çalışmaların bitmesini beklemeden, eğer ön, küçük çalışmalar bir ilacın yararını kanıtlamışsa ve benim de zaten o ilaçla ilgili deneyimim varsa hemen kullanmaya başlıyorum. Bu durum bizim diğer merkezlerden farklı olarak en yeni myeloma tedavilerini yapmamızı sağlıyor.

Dr. Kaya’dan hayat öyküsünü de dinliyorum ve onun bu önemli mevkiye gelişinin hiç de tesadüf olmadığını anlıyorum.

Gelin bu başarılarla dolu merdivenin basamaklarını onunla birlikte tırmanalım.

Evlilik, ihtisas, Amerika

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdiği yıl, 1993’te eşi ile yeni evlenmişler ve de Amerika’ya gelmişler. Kanser uzmanlığı ihtisası yapmayı üniversite yıllarında aklına koyan Dr. Kaya, Oklahoma Üniversitesi’nde iç hastalıkları ihtisasını yaparken kök hücre konusunda klinik araştırmalara başlamış. İç Hastalıkları bölümünün en iyi asistanlarından birisi seçilmesine ek olarak, kök hücre araştırmalarıyla yerel Tabibler Birliği’nden ödül almış. Halen 13 yaşında olan kızları Oklahoma’da doğmuş. Kaya ailesi 1996’da Carolina eyaletine taşınmışlar. Dr. Kaya orada üç ihtisas birden yapmış: Onkoloji (kanser), hematoloji (kan hastalıkları) ve kok hücre naklı ihtisasları.

Trafik kazasıyla gelen seçim

Başarılarla, ödüllerle geçen dönemde, ihtisası daha bitmeden ABD’deki tanınmış üniversitelerden öğretim üyeliği iş teklifleri gelse de Kaya ailesinin aklının bir köşesinde Türkiye’ye dönme fikri varmış. 2000 yılında ihtisası bittiğinde Dr. Kaya ve eşi Türkiye’ye dönmek ile ABD’de kalmak arasında karar verme aşamasındayken bir gün büyük bir trafik kazası geçirmişler. Dr. Kaya beyin kanaması, sayısız kemik kırıkları ve derin yaralar ile yoğun bakım ünitesine yatırılmış. Durumu çok ciddiymiş. Birkaç hafta komada kalmış. O sırada sadece 32 yaşında olan bu genç doktorun ölmesine kesin gözüyle bakılırken, nasıl olduysa ölmemiş. Derin yaralarından dolayı sayısız ameliyatlardan geçmiş. İki aya yakın hastanede yattıktan sonra taburcu edilmiş ama hala çok hastaymış. Geçirdiği felç nedeniyle yürümekte zorluk çekiyor ve sağ elini hiç kullanamıyormuş. Aylar süren fizik tedavi ile kazadan tam 7 ay sonra Dr. Kaya, doktorlarının mucize diye nitelendirdiği bir şekilde normale dönmüş. Ailece yedi ay boyunca o kadar maddi ve manevi sıkıntılar yaşamışlar ki, Dr. Kaya çalışabilecek duruma gelince, ailecek kurulmuş düzenlerini bırakıp 1993 yılından beri ayrı oldukları Türkiye’de yeni bir hayata başlamak için ne güçleri ne de cesaretleri kalmış. Tam anlamıyla mecburiyetten burada kalmışlar. Birkaç yıl çalışıp, kendimizi toparlayalım, sonra gideriz; demişler.

“Kaza ailece bize çok acılar verdi ama sonradan bu zor deneyimin yararlarını da gördüm, hala görüyorum. Örneğin hastalarıma en kötü durumda bile umutlarını yitirmemelerini söylerim. Kendimden örnek veririm. Cerrah meslektaşlarımdan birisinin kanseri çok ilerlemiş hastalarını hep bana gönderdiğini fark edince nedenini sordum. Meslektaşımın yanıtı çok ilginçti: “Sen onlara umut veriyorsun!”

Hakan_Kaya,_WTF_certified_Black_Belt[1]

O, Dünya Teakwondo Federasyonu sertifikalı 1. Dan Tekvandocu. Felç geçirecek kadar büyük bir trafik kazasından sonra yaşıtlarından daha da sağlıklı hale gelmiş olmasına hala arkadaşları şaşırıyormuş. Aktif bir şekilde tekvando ve aikido yapıyor olması hastalarının çok hoşuna gidiyormuş. Meslektaşlarının toplantılarda kendisine söylediklerine göre ABD’deki siyah kuşaklı tek onkolog olma şansı oldukça fazla.

Kendisinin ülkeye ilk girdiği vize J-1 adı verilen özel bir vize olduğu için, yeşil kartını alıp, ABD’ye yerleşebilmek için 3 yıl ABD federal hükümeti için çalışması gerekiyormuş. Ailece daha adını bile yeni duydukları Amerika’nın en kuzey batısında, Kanada sınırına birkaç saat uzakta Spokane denilen küçük bir şehire taşınmışlar. Küçük bir şehirden ABD kuzey-batı bölgesindeki tüm federal hastanelerin kanser bilirkişisi seçilen ilk hekim olan Dr. Kaya, 2004 yılında mecburi hizmeti bitince büyük bir üniversite hastanesine dönme planları yapmış ama ailece bu şehri çok sevince, hayatlarını burada geçirmeye karar vermişler.
İlk iş olarak Dr. Kaya, bölgenin en büyük kanser merkezine katılmış. Aynı zamanda Washington Üniversitesi’nde yarım zamanlı öğretim üyesi olarak tıp öğrencilerine ve asistanlara ders vermeye başlamış. Bölgenin ilk myeloma/lenfoma ve kök hücre nakli programını 2005 yılında kurmuş. Bu programın önemine şöyle değiniyor: “ABD’nin iç kuzey batı bölgesi (Inland Northwest), en yakın kök hücre nakli merkezi Seattle’dan 400 kilometre uzaklıkta. Eskiden bu bölgede yaşayıp kök hücre nakline ihtiyacı olan hastalar Seattle’a gönderiliyorlarmış. Ayrıca Seattle’da 3 ay kadar kalmaları zorunlu tutuluyormuş. Üç ay evlerinden ve yakınlarından ayrı kalmak bu bölgenin hastalarında çok fazla maddi ve manevi zorluklara yol açıyordu kuşkusuz. Artık hastalar 400 km uzağa gidip, 3 ay boyunca ailelerinden ayrı olmak zorunda kalmıyorlar. Bu program, birkaç eyaleti içeren geniş bir bölgeye hizmet etmeye başladı.”
Bu program sayesinde hayata tutunan hastalardan duyduklarımız, Dr. Kaya’nın ne derece önemli bir hizmete imza attığının kanıtı…

Dr. Hakan Kaya’nın San Francisco’da 2008’de düzenlenen, dünyanın en büyük hematoloji kongresinde yaptığı sunum aynı anda dünyadaki tüm kanser merkezlerine naklen olarak internetten yayınlanmış. Sunuşunu yaptıktan sonra davetliler arasında Ankara Tıp’tan eski hocasıyla karşılaşmış. Hocasının, “Türkiye bundan daha güzel nasıl tanıtılabilir!” demesini gururla hatırlıyor…

Türkiye sevgisi

2001’de Spokane şehrine vardıklarında şehirde sadece birkaç tane Türkün yaşadığını öğrenmişler. “Daha geldiğimiz hafta şehrin ana gazetesi SpokesmanReview’in başyazarı 24 Nisan’da Türk ve Ermeni sorunu ile ilgili Türkleri kötüleyen bir yazı yazdı. Hemen kaleme sarıldım, editöre şiddetli bir kınama mektubu gönderdim. Mektupta “Bu bölgede yaşayan Türk toplumu olarak sizi kınıyoruz” yazdım. Editörün, “bu bölgede yaşayan Türk toplumu”nun sadece 3 kişilik Kaya ailesi olduğundan haberi yoktu tabii ama o günden beri (8 yıl içerisinde) gazetede bir daha Türkiye’yi kötüleyen yazı çıkmadı” diyor.
Dr. Kaya Spokane’e taşındıktan bir süre sonra bu bölgedeki Türklere ulaşıp, onları örgütlemeye başlamış. Yaşadıkları şehirde küçük bir Türk toplumu oluşturmuşlar. Sonra çevredeki küçük şehirlerde yaşayan Türkleri de toplayıp, bir Türk derneği kurmuşlar. Beş saat uzaklıktaki Seattle şehrinde yaşayan, Dr. Kaya’nın “hayatımı değiştiren insan” diye tanıttığı Türk toplum lideri, şu andaki Türkiye Cumhuriyeti Fahri Başkonsolosu Ufuk Gökçen ile tanışmış. Ufuk Gökçen’de nasıl toplum lideri olunacağını, Türklerin ve Türkiye’nin Amerikan toplumuna en iyi şekilde nasıl tanıtılacağını görmüş. Ayrıca ABD’de yaşayan Türkleri örgütleme isteği Ufuk Gökçen örneği ile daha da artmış. Aynı yıllarda tanıştığı zamanın ATAA Başkanı Ercüment Kılıç ve ondan sonraki ATAA Başkanı Vural Cengiz’i “Ağabeylerim” diye nitendiriyor. Onların Türk toplumu için yaptığı fedekarlıkları görmüş. Gördükleriyle olgunlaşmış. Artık sadece kendi bölgesinde değil, çok uzaklara ulaşan bir Türk Amerikan toplum lideri olduğu fark ediliyormuş. Bir süre ATAA Başkan Yardımcılığı görevini yürütmüş. Kazadan sonraki ilk yıllarda Türkiye’ye dönemediği, çok sevdiği memleketine hizmet edemediği için üzülürmüş. Sonradan fark etmiş ki aslında ABD’de yaşayan bir Türk olarak Türkiye’ye çok daha yararı olabiliyor. “Türkiye’de doktorluk yapsam, birkaç bin Türk hastaya yardım edecektim ama ABD’de yaptığımız lobi çalışmalarıyla Amerika’nın Türkiye ile ilgili bir politikasını bile değiştirebilsem, Türkiye’de yaşayan milyonlara yararım olur” diyor.

Her fırsatta ABD başkanından, senatörlere kadar mektuplar gönderip, birçok konuda Türk tezini anlatmaya çalışıyor. “Birkaç yıl önceydi” diyor ve ekliyor: “Eşim postadan yine Beyaz Saray’dan gönderilmiş bir mektup getirdi. Kızarak yüzüme baktı ve “Böyle yapmaya devam edersen bizi ülkeden atacaklar” dedi. Amerika’nın Türkiye ile ilgili bir politikası ile ilgili gönderdiğim mektuba Başkan Bush’un adına bir danışmanı yanıt veriyordu. Gayet kibar bir yanıttı. Yazdıklarınızı göz önünde bulunduracağız diyorlardı. Kanser merkezinin resmi kağıtlarına, tüm ünvanlarımla yazıp Beyaz Saray’a ya da senatörlere gönderdiğim mektuplar hiç karşılıksız kalmaz. Ne kadar işe yarıyor bilmiyorum ama en azından gönderdiğim sayısız mektuplarla Washington’daki yetkililere bu ülkede Türklerin de yaşadığını, ayaklarını denk almaları gerektiği mesajını biraz olsun verebiliyorum.”

Yaşadığı şehirdeki bir okulda yıllarca 23 Nisan’ın çocuk günü olarak kutlanmasını sağlayan Dr. Kaya, Amerikalı çocuklar arasında Atatürk ile ilgili kompozisyon yarışmaları bile düzenlemiş, Seattle’daki TC Fahri Başkonsolosu Ufuk Gökçen Atatürk’ü anlatan Amarikalı çocuklara sertifikalar gönderip onları kutlamış.
Kısaca Amerika’nın bu uzak bölgesinde çok iyi bir Türkiye imajı var.

 

(Turkish Journal)

Become a patron at Patreon!