Notaları dans ettiren müzikal değerimiz: Burçin Büke

Burcin Buke

Her yıl Carnegie Hall’de konser daveti alan, Türklerin de Beethoven sonatları çaldığını ABD’deki dinleyicilere gururla ispatlayan Burçin Büke ile Turkish Journal için görüştük… 

1966’da İzmir’de doğmuş. İlk piyano derslerini müzisyen olan babasından almış. Daha sonra Ali Ersümer ile çalıştığını söylüyor. Halk önünde ilk konserini 10 yaşındayken vermiş. 1977’de açılan “Harika Çocuk” sınavını kazanıp Mithat Fenmen ve Gülay Uğurata ile piyano, İlhan Baran ile de teori ve kompozisyon çalışmalarını sürdürmüş. 1979 yılında Sofia Müzik festivalinde Türkiye’yi başarıyla temsil etmiş.

1982’de 11 senelik Ankara Devlet Konservatuarı’nın Yüksek bölümünü 5 senede bitirdikten sonra, açılan devlet bursuyla Almanya’nın Hannover şehrinde Müzik Akademisinde okumaya hak kazanmış. Burada sırasıyla Prof. Ebert, Goetzke, Szidon, Plagge ile çalışmış. İlk kez, 1990’da CD, Televizyon ve Radyo kayıtları yaptığını öğreniyorum. 1992’de Hannover Müzik Akademisi’nin solistlik sınavını birincilikle bitirmiş.

Londra’da Prof. Benjamin Kaplan ve İtalya’da da Prof. Marvullı ile özel olarak çalışan Buke’nin birçok uluslararası yarışmada ödüllendirilmesi, birincilikler alması kimseyi şaşırtmıyor artık. Müzik hayatına birçok önemli orkestra ile turneler yaparak, birçok festivalde başarılı konserler vererek devam ediyor.

2002’de New York’da Carnegie Hall’da verdiği konser New York basınında geniş yer almıştı. 1996’da Londra’da 2002’de de New York Steinway-Sons sanatçısı oldu.

2000 yılında sanatçı “My Dream”, 2004’de “ Personal Touch”, 2006’da “ It’s Time”, 2007’de “Mozart for Babies” ve “Secret Garden”, 2009’da “Haydn for Babies” albümlerini yaptı.

Uzun süredir beklenen “Hediye” albümü de Türkiye müzik marketlerinde yerini aldı. Albümde kontrabası Volkan Hürsever, Davulu Volkan Öktem, piyanoyu Burçin Büke çalıyor.

Usta piyanist ile Turkish Journal için görüştük…

İlk olarak, yurtdışında müzik eğitimi aldığı için, orada aldığı müzik eğitim ile Türkiye’dekini kıyaslamasını rica ettim…

“Benim Türkiye’de aldığım eğitimim son derece nitelikliydi. Harika çocuk statüsünde okuduğum için derslerimi teke tek yapıyordum. Avrupa’ya gittiğimde pek bir fark göremedim. Ama bu konuştuğum benim 1978-1983 arasındaydı.. Artık konservatuar eğitiminin bu kadar kaliteli olduğunu ne yazık ki düşünmüyorum” dedi.

Almanya ve İngiltere’de uzun yıllar bulundunuz, bu tecrübelerin çağdaş bir sanatçı olarak size sağladığı kolaylıkları bizimle paylaşmak ister misiniz?

Almanya ve İngiltere’nin en küçük köylerine bile gitseniz en azından oda orkestraları veya opera salonları var. Orada bulunduğum süre içinde bir çok değişik profesör ve şeflerle çalıştım. Müziğe bakış açım evrenselleşti diyebilirim. Bunun yanı sıra katıldığınız yarışmalardan aldığınız ödüller de size bir çok olanaklar sağlayabiliyor.

Hemen hemen her yıl ABD’de konser veriyorsunuz. İlgi nasıl?

Amerika’da Carnegie Hall konserimden sonra oradaki konserlerim de fazlalaştı. İlgi muhteşem. Her sene periodik olarak New York ve Miami’de konserlerim oluyor. Sanırım Türk olmam da onları biraz şaşırtıyor.

Neden?

Yeterince dışarıda Türkiye’yi doğru bir şekilde tanıtamazsanız insanların benim konserimden sonra şaşırmalarını pek yadırgamamalıyız. 30 senedir Türklerin yaptığı kebap kültüründen başka birşey pek yapılmamış ne yazık ki… Buradaki dış tanıtım eksikliğimizi ancak sanatçılarımızın tanıtımlarıyla yapabileceğimizi düşünüyorum. 20 sene Avrupa’da yaşadım ve uçak biletimi almaya gittiğimde seyahat acentasında yalnızca “Ölü Deniz”in fotoğrafı vardı. Bu resim daha da değişmedi. Oysa Türkiye’nin 7 bölgesinden neler çıkabileceğini düşünebiliyor musunuz?

Buradaki klasik müzik dinleyicisi ile Türkiye’dekiler arasında bir fark görüyor musunuz? 

New York son derece hızlı bir şekilde Avrupa’yı takip ediyor diyebilirim. Türkiye’de ise ne yazık ki bir düşüş var. Türkiye’de uluslararası festivallerin dışında düzenli opera ve senfoni orkestralarının konserlerine katılım son derece az. Oysa New York’ta konsere gitmeniz için saatlerce sırada beklemek bir hayli normal…

Türkiye’deki klasik müzik dinleyicisi ne kadar bilinçli? 

Çok az bir kitle bilinçli diyebilirim.

Peki, klasik müziğin geldiği son noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Festivallerde bir atılım var. Ama ne yazık ki orada da bir takım kulis çalışmaları olduğu için hep aynı isimler sahne alıyor.

Klasik müzik konusunda Türkiye’deki son gelişmeler neler? 

Birkaç sene öncesine kadar “popüler müzik” güçlü bir yerdeydi. Ama yapılan çalışmalar bir hayli “arabesk” tarza yakın olduğu için insanlar bıkmaya başladılar. Kaset ve CD satışları oldukça negatif etkilendi. Klasik Batı Müziği zaten çok kısıtlı bir toplum tarafından izlendiği için pek yorum yapamayacağım.

Çalışma metodunuzu merak ediyorum…

Ben her sabah piyanoya oturduğumda amatör bir piyanist gibi oturuyorum ama akşamüstü piyanoyu bıraktığımda profesyonel bir piyanist olarak kalkıyorum. Konserlerimde çaldığım hemen hemen bütün repertuarımdaki konçertoları, piyano sonatlarını çalışırım. Dinlenme sırasında caz müziği dinlerim.

Konser öncesi stres yaşıyor musunuz?

Hiçbir zaman stres yaşamam. İşimi çok seviyorum.

Provalar ne kadar süre alıyor?

Orkestra ile yaptığım konserlerde 2 saat, solo resitalerimde bütün gün sürebilir.

Çalarken dikkatinizi neler dağıtır mesela?

Çalarken benim dikkatimi hiç bir şey dağıtamaz.

Piyano ile aranızdaki aşk?

Sonsuz aşk ve nefret diyebiliriz.

Etkilendiğinizi düşündüğünüz veya onu takip etmek beni geliştirdi dediğiniz biri var mı?

Babam ve Wladimir Horowitz.

Dünyada Haydn’ın 200. ölüm yılı anılıyor… Siz de “Haydn For Babies” albümü ile dikkat çektiniz. Albüm hakkında bizi bilgilendirebilir misiniz?

Haydn’dan önce de bebekler için Mozart albümü yapmıştım. Albüm kapağındaki resmi benim dünyanın önemli ressamlarından İsmail Acar yapmıştır. Bu çalışma anne karnındaki bebeklerinin zeka ve bedensel gelişmelerinde büyük katkıda olacağını düşünüyorum. Bunu devamı umarım gelecek. Haydn ve Mozart’ın önemli piyano sonatlarını çaldım. Birbirinden güzel bu piyano sonatlarını elbette yetişkinler de dinleyebilir.

Türkiye’de yetişen, adları belki hiçbir zaman duyulmayacak genç bestecilerin bestelerini bir albümde toplamak istediğinizi okumuştum. Bu proje ne zaman gerçekleşir dersiniz?

Ne zaman o genç besteciler ciddi bir çalışma içinde olurlarsa, ben her zaman hazırım.

Klasik müzik dalında ilerlemek isteyen gençlere önerileriniz var mı? 

Her gün çalışmak, çalışmak, çalışmak…

Müzik yeteneğini geliştirmenin yolları nelerdir? 

Sanatın bütün dallarında parmaklarının olması. Örneğin, opera, tiyatro ve sergi ziyaretleri çok önemli.

Başarınızın sırrını bizimle paylaşır mısınız?

Çalışmak, çalışmak, çalışmak…

Son olarak; “Burçin Büke kimdir?” sorusunun cevabını sizden alabilir miyiz?

Bunu cevabını aslında başkalarına sormak gerekir diye düşünüyorum. Ama iyi bir insan olduğumu söyleyebilirim.

Sanatçıyı ABD’de gerçekleşecek 2010 West Palm Beach konserlerinde dinleyebilirsiniz. Tarihleri önümüzdeki günlerde belli olacakmış. Ayrıntılı bilgi için: www.burcinbuke.com

(Turkish Journal)

Become a patron at Patreon!