Onur Yeldan: “Animasyon, altın çağını yaşıyor”
Onur Yeldan, aslında Yıldız Teknik Üniversitesi’nde makina mühendisliği okumuş. Pek çok kişi gibi o da bilgisayar oyunları ve filmlerde gördüğü görsel efektlerden etkilenmiş. Okuldan kalan boş zamanlarında, kendi başına izlediklerinin benzerlerini yapmaya çalışırken animasyona olan ilgisi artmış.
Üniversiteden mezun olduktan sonra İskoçya’ya giderek Absolute Studios tarafından Nickelodeon için hazırlanan Blobheads adlı dizide animatör olarak çalışan Yeldan’ın Amerika macerası bir arkadaşının tavsiyesi üzerine başlamış.
“Absolute Studios’da çalışırken, o dönem Los Angeles’taki Blur Studios’ta bulunan ve şimdi Electronic Arts’ta olan arkadaşım Cemre Özkurt’un tavsiyesiyle Blur Studios’ta işe başvurdum” diyor. Çalışmaları beğenilmiş ve Blur’de çeşitli kısa film, reklam filmi ve oyun cinematic’lerinde animatör olarak görev almış. Son üç senedir de DreamWorks Animation’da çalışmaya devam ediyor.
“Amerika’da bulunmanın size sağladığı kolaylıklar neler?” diye soruyorum…
“Birçok animasyon şirketinin ve hatta dünyadaki en büyüklerinin Amerika’da bulunuyor olması büyük bir etken. Pek çok farklı ülkeden gelen insanla bir arada çalışmak da, bu farklılıkların getirdiği kazanımların, mesela farklı bir bakış açısının, deneyimlenmesini sağlıyor.” diye cevaplıyor ve uzmanlaşmanın önemine değiniyor: “ Amerika’da stüdyolar ve stüdyolarda görev alan pek çok insan uzun yıllardır bu sektörün içinde oldukları için herkes farklı bir alanda uzmanlaşmış durumda. Animasyonun daha tam olarak yerleşmediği yerlerde ya da şirketlerde animatörden modelleme, efekt ya da tasarım yapması beklenebilirken, burada herkes kendi yaptığı işten sorumlu. Bu da çalışanların yaptıkları işi daha iyi, daha güzel kıvama getirebilmeleri imkanını yaratıyor.”
DreamWorks animasyon konusunda iddialı bir şirket, çalışma koşulları nasıl?
DreamWorks’te çalışan herkes şirket tarafından önemsendiğini hissedebiliyor. Stüdyoda yönetim, prodüktörden animatöre, güvenlik görevlisine kadar herkese değer veriyor ve bunu maddi-manevi gözlemlemek mümkün. Genel olarak oldukça rahat ve huzurlu bir çalışma ortamı sağlanıyor. Çalışanların herhangi bir konuyla ilgili fikirlerini açıkça söylemeleri, yapılan projeyle ilgili yorum ya da eleştirilerini yöneltmeleri de hem yönetim hem de süpervizörler tarafından teşvik edilen bir davranış.
Bir animasyon filminin yapımı nasıl gerçekleşiyor?
Senaryo hazırlandıktan sonra filmdeki karakterlerin ve ortamların tasarımları yapılıyor. Daha sonra storyboard’lar çiziliyor ve senaryonun seslendirilmesi yapılıyor. Eş zamanlı olarak kullanılacak modeller, yani karakterlerin üç boyutlu figürleri hazırlanıyor. Her sahne animatörler tarafından anime edildikten sonra önce ışıklandırma bölümüne, sonra da efekt bölümüne iletiliyor. Bütün bu aşamalar bitince ses efektleri ve film müziği ekleniyor. Aslında bu aşamaların çoğu birbirine paralel ilerliyor, ama işlem sırasını bu şekilde ifade edebiliriz.
Bir animasyon filmini güçlü yapan unsurlar neler sizce?
Animasyon filmlerde de, diğer filmlerde olduğu gibi, en önemli unsur hikaye. Bunun dışında bir animasyon filminin başarılı olması, prodüksiyon kalitesiyle bağlantılı. Senaryo, seslendirme, animasyon, ışıklandırma, efekt ve diğerlerinin, en yüksek kalitede, zaman ve emek harcanarak üretilmesi gerekli. Ancak bu sayede başarılı diyebileceğimiz bir film ortaya çıkabiliyor.
Animasyon filmi yapmak diğer tür film yapmaktan daha mı zor? Daha fazla teknik ve formasyonel bilgi gerekiyor sanırım, doğru mu?
Genel olarak daha zor diyemem, ama bazı aşamalarının daha uzun zaman ve emek aldığını söyleyebilirim. Örneğin, 4-5 saniyelik bir sahnedeki karakteri hareketlendirmek için tek animatörün bir haftaya yakın çalışması gerekebiliyor. Diğer tarafta, gerçek aktörlerin verdiği zaman, birden fazla kayıt yapılması gerekse bile, çekilen sahnenin uzunluğuyla eş oluyor.
Animatörlük için çizimlerin iyi olması ve teknolojiyi çok iyi kullanabilmek yeterli mi sizce?
Tabii ki ikisi de çok önemli unsurlar, fakat birkaç şey daha eklenebilir. Animatörün oyunculuktan anlaması çok önemli ki üzerinde çalıştığı karakterlerin farklı kişiliklerini çalışmasına yansıtabilsin. Bunun yanında animasyonun temellerini iyice kavramak, özümsemek de önemli. Canlandırılan karakterin fizik kurallarına uygun hareket etmesi, karakterin ve filmin inandırıcılığı sağlaması açısından gerekli.
Peki, bir animasyon sahnesinin planını harikulade hale getiren nedir?
Karakterler gerçekten de içinde bulundukları duruma uygun olan güzel bir oyunculuk sergiledikleri zaman, benim için seyretmesi en zevkli animasyon oluyor. Karakter filmin o aşamasında ne durumda? Ne hissediyor? Ne düşünüyor? Amacı nedir? Sonuçta içinde bulundukları ruh haline göre hareketleri ve tepkileri tamamen farklı olabilir. Daha yavaş, daha heyecanlı, daha sinsi, daha mutlu, daha abartılı olabilir.
Bir animasyon filmi izlerken karakterlerin ve içinde bulundukları ortamın göze hoş gelmesi ilk dikkat ettiği şeymiş. Bu yüzden filmin tasarım aşamasının da oldukça önemli olduğunu vurguluyor: “Seyirci ilk başta izlemekten zevk almalı ki filmin anlatmak istediği hikayeye şans tanısın.”
Çalışma metodu
“Bana verilen sahnenin filmdeki amacını düşünürüm öncelikle. O sahneden yönetmenin beklediği nedir? Seyirciye verilmek istenen nedir? Karakterin daha önce seslendirilmiş repliğini tekrar tekrar dinlerim ve karakterin nasıl bir şekilde ve ne tempoda hareket edeceğini kafamda canlandırmaya çalışırım. Sonra o sahneyi çeşitli şekillerde canlandırarak, durumun parodisini yaparak kendimi video kamera ile kaydederim. Performansın nasıl olacağına karar verdikten sonra da animasyona başlarım. İlk başta kaba bir animasyon hazırlayıp yönetmene gösteririm. Yönetmenden gelen yoruma göre değişiklikleri yapıp sahneyi tamamlarım.”
Ayırması zor belki ama, “işte bu benim favorim” dediğiniz çalışmanız hangisi?
En son çalıştığım Monsters vs. Aliens filmindeki çalışmalarım en sevdiklerim arasında. Özellikle de Susan ve Link karakterlerinin animasyonunu yapmak hoşuma gitti.
Başarınızın sırrını paylaşabilir misiniz bizimle?
En başta, kişinin sevdiği ve yapmak istediği şeyin ne olduğunu bilmesi önemli sanırım. Ondan sonrası moralini bozmadan, sabırlı bir şekilde bol bol çalışmak. Fırsatları görüp şans vermek de çok önemli.
“Keşke bu projede ben de olsaydım” dediğiniz bir film var mı?
DreamWorks’un şu anda prodüksiyonda olan ve olacak bütün filmlerinde çalışmak isterdim açıkçası. Ama aynı anda birkaç film yapıldığından birini seçmemiz gerekiyor.
“Bee Movie”de Jerry Seinfeld ve birçok tanınmış isimle çalıştınız. Tanınmış isimlerle çalışmanın avantaji var mı?
Seinfeld gibi televizyonda görmeye alıştığınız bir karakteri sürekli animasyon toplantılarında görmeye başlamak, doğal olarak, ilginç oluyor. İnsanın alışması biraz zaman alıyor. Tanınmış insanlarla aynı filmde çalışıyor olmak tabii ki de büyük bir motivasyon sağlıyor. Sanırım en büyük avantajı bu.
Türkiye’deki 3D sektörünün gelişimini nasıl buluyorsunuz?
Çok güzel işler yapılıyor Türkiye’de. Bütçeleri kısıtlı da olsa, kalitesi yüksek ürünler çıkıyor. Sektörde çalışan çok yetenekli insanlar var. Zaten DreamWorks’te çalışan benim dışımda başka Türk arkadaşlar da var. Özgür Üstündağ, Evrim Akyılmaz, Can Yüksel ve Zeki Melek. Türkiye’de de yakın zamanda daha da etkileyici işler göreceğimize eminim.
Erişkin Türk izleyicisinin animasyona duruşu hep mesafeli, animasyon çocuklara daha çok hitap ediyor diye genel bir düşünce var. Animasyonların genelinin çıkış noktası fantaziler olduğu için mi bu böyle, yoksa neden sizce?
Sinemaya gelen animasyon filmlerin çoğu aslında yetişkinleri eğlendirecek filmler oluyor. Sanırım böyle düşünenlerin animasyon filmlerine biraz şans vermesi gerekiyor. En az diğer filmler kadar hoşlarına gideceğine eminim.
Animasyon dalında ilerlemek isteyen gençlere önerileriniz var mı?
Bu dalda eğitim alabiliyorlarsa, tabii ki çok güzel olur. Ama fırsatı olmayanlara da ellerinden geldiğince kaynak bularak kendi kendilerine çalışmalarını tavsiye edebilirim. İnternet sayesinde animasyonla ilgili birçok kaynağa ulaşmak kolay. Örneğin, animasyonun prensipleri ile ilgili birçok site var bilgi edinmek için. Çok güzel kitaplar da mevcut. “Animator’s Survival Kit” adlı kitabı özellikle tavsiye ederim. Animasyon filmlerini sahne sahne inceleyerek seyretmek de çok yardımcı olacaktır.
Öğrenme aşamasındayken, yapılanları inceleyip benzerlerini yapmaya çalışmak iyi bir yöntem yani…
Kesinlikle çok yararlı bir yöntem. Her ne kadar başta kopyalamak gibi görünse de, öğrenmek için çok faydalı. Seyrederken fark etmediği şeyleri, benzerini yapmaya çalışırken daha rahat görüyor insan. Öğrenme süresini oldukça kısaltan bir yöntem, özellikle de yeni başlayanlar için.
Princess Mononoke benim en beğendiğim animasyon film diyebilirim, yönetmen de Miyazaki kuşkusuz… sizinki hangisi?
Evet, benim de çalışmalarını çok sevdiğim bir yönetmen kendisi, filmleri gerçekten ilham verici. Totoro benim favorim. Bunun dışında KungFu Panda ile Brad Bird’ün Iron Giant ve Incredibles filmlerinin benim için yeri ayrı.
Animasyon film endüstrisinin geldiği noktayı nasıl değerlendirdiğini merak ediyorum…
“Gerçekten de çok büyük bir sektör. Animasyon film bütçelerinin, diğer büyük ölçekli filmlerden hiç de geri kalır yanı yok. Animasyon son on yıldır yeni bir altın çağı yaşıyor diyebiliriz. Teknoloji açısından da çok hızlı gelişmeye devam ediyor. O kadar hızlı değişiyor ki 4-5 sene önce yapılmış bir filmin genel görünüşü hemen fark gösterebiliyor.”
Son olarak; “Onur Yeldan kimdir?” sorusunun cevabını kendisinden alıyorum: “Boş zamanlarında fotoğraf çekmeyi, masa tenisi oynamayı, çalışırken sürekli film müzikleri dinlemeyi seven, çikolataya bayılan, arkadaşları ile güzel vakit geçirmeyi seven bir animatördür diye özetleyebilirim sanırım.”
Şu an Shrek’in 4. filmi üstünde çalışıyor. Film hakkında bilgi almak için uğraşsam da henüz yapım aşamasında olduğundan ser verip sır vermedi. Önümüzdeki mayıs ayında gösterime gireceğini öğrendim, o kadar. O zaman biz de gider filmi izleriz…
Başarılı animatör hakkında daha detaylı bilgiye www.onuryeldan.com internet adresinden ulaşabilirsiniz…
(Turkish Journal)