Tarih: 2 Temmuz 1993 Gün: Cuma Yer: Sivas
Sivas yaramız hala kanıyor!!!
2 Temmuz 1993’te bir otel kuşatılmıştı, adı: Madımak. Otelin etrafını saran güruhun protesto ettiği, dört yüz yıl önce halkın ezilmesine karşı direndiği için asılan şair “Pir Sultan Abdal” adına yapılan etkinliklerdi. Otelin içindekilerse ülkenin yazarları, şairleri, araştırmacıları, ozanları, karikatürcüleri, tiyatrocuları, semahçılarıydı. Arda kalan: Madımak kıyımı ve hala söndürülemeyen bir yangın… Türkiye henüz Sivas ayıbı ile hesaplaşmadı… Gerçek suçlular cezalandırılmadı.
“Hala gizli tutulan güçlerin haince saldırıları neticesinde yakınlarını kaybeden” ailelerin oluşturdukları Toplumsal Bellek Platformu,Sivas katliamının 17.yılında biraraya geldi. Dosyaları hesapsız kapatanlara inat, Toplumsal Bellek Platformunun (TBP) bugün Sivas katliamına dair yaptığı hukuksal süreç ile Madımak Oteli’nin müzeye dönüştürülmesi konusundaki basın açıklaması dikkate değerdi.
“Dışarıdakiler “insandı?” Peki ya “içerdekiler?”
TBP, hem ölenler hem de kurtulanlar için bilançonun ağır oldugunu belirtti: “Sekiz saat boyunca otelde savunmasız ve yardım geliyor diye bekletilen şair, yazar, ozanlar ve gençleri göz ardı eden, ertesi gün böyle bir katliam yaşanmamış gibi Kırkpınar yağlı güreşlerini izlemeye giden dönemin Cumhurbaşkanı, “halkımızla güvenlik güçleri karşı karşıya gelmemiştir” dedi. Dönemin başbakanıysa, katliamın sonunda “halkımıza zarar gelmemiştir” yorumunu yaptı.”
TBP yaptığı açıklamada, polis tutanağına göre, 15.000 kişilik köktendinci güruhun, “Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu, Sivas’ta yıkılacak”, “Laiklere Ölüm”, “Yaşasın Şeriat” sloganlarıyla, insanoğlunun kendi eliyle bulduğu tarihin yazgısını değiştiren ateşi, büyük bir toplu katliamda kullandıklarını yineledi ve Sivas dışından gelen ve örgütlü bir biçimde eylem için orada bulunan kişi ve grupların kaçmalarına izin verildiği için bugüne kadar yalnızca 160 sanığın yargı önüne çıkartıldığının, tutuklanan sanıklar dışında eylemcilerin yakalanması yolunda hiçbir çaba harcanmadığının, katliamı engellemeyen ve araştırmayan güvenlik güçleri, jandarma, vali, diğer idari birimler hakkında bir ihmal soruşturması bile açılmadığının altını çizdi: “Tutuklanan sanıkların yargılanmaları sürecinde yaşananlar, sanıkların fütursuzca adeta mahkeme heyetini yok sayan tutumu, müdahillere saldırısı yüreklerimizdeki yangını her duruşmada yeniden alevlendirdi.”
Bu süreç içinde neler oldu merak ediyorsanız, işte TBP’undan aldığım bilgiler:
Sanıkların pek çoğu tahliye edildi.
Davanın en önemli sanıkları yakalanamadı.
Yurt dışına kaçmış sanıkların, Avrupa’nın hiçbir yerinde suç sayılmayan “gösteri ve yürüyüş yasası”na muhalefetten yargılanacaklarına dair yanlış bilgi verildi.
Yurt içinde yakalanamayan sanıkların ise zaman içinde resmi nikâhlandığı, askerlik yaptığı, ehliyet aldıkları ortaya çıktı.
Sivas davası avukatlarının esas hakkında mütalaasında tek tek sayılmış olan ve eylemi gerçekleştirdikleri bilinen örgütlerse hiç araştırılmadı.
Aradan geçen on yedi yıl boyunca Sivas’taki Madımak Oteli’nin akıbeti tartışıldı.
İnsanların diri diri yakıldığı yer yıllarca bir kebapçı dükkânı olarak hizmet verdi. Bu durum Sivas’ta öldürülen ailelerin yakınları, onları destekleyen Sivil Toplum Örgütleri, toplumun ortak akıl ve yüreğiyle engellendi. En sonunda Madımak Oteli’nin kamulaştırılması sağlandı.
Toplumsal Bellek Platformu , kamulaştırmanın yalnızca ilk adım olduğu inancını taşıyor, Madımak Oteli bir “Utanç Müzesi”ne dönüşmeden yüreklerinde 1993’de yakılan ve hala sürmekte olan yangının sönmeyeceğini bildiriyorlar. Sivas kentinin Cumhuriyete giden en önemli merkezlerden biri olduğundan hareketle, yapılacak müzenin aynı zamanda, demokrasinin temel taşları olan “Cumhuriyet”, “Laiklik” ve “Hukuk Devleti” kavramlarını pekiştireceğine inanıyor, böylece cehaletin ulaşabileceği yeni hareketlere bir daha geçit verilemeyeceğini ümit ediyorlar. Hem orada yaşamını yitiren insanlarımızın değerli anısına sahip çıkmak, hem de bir daha böylesi bir katliamın yaşanmasına izin vermemek adına, yapılacak müze düşüncesine kamuoyunun destek olması gerektiğini savunuyorlar. Ayrıca yaşamlarını yitiren aydınların yapıtlarının sergilenmesinin gelecek kuşakların bilinçlenmesi için önemli olduğunu düşünüyor, “Utanç Müzesi”nin kimilerinin iddia ettiği gibi ayrıştırıcı değil bütünleştirici olacağı fikrinde birleşiyorlar.
Dinlerin, bayrağın, ülkenin her karış toprağında yaşayanların, bize insan hayatının kutsallığını hatırlatması gereken bir günde, TBP’unun hak arayışına destek olmalıyız.
Yara çok derin, sustukça büyüyor!!!
(Turkish Journal)