Virolog Dr. Semih Tareen ve immünolog Dr. Esen Şefik ile söyleşi: “Koronavirüs konusunda şanslıyız çünkü en azından etkin ve güvenli aşılar var, ancak toplumdaki bilgi kirliliğinin önüne geçilmeli”

COVID-19 Vaccine

Dünya genelinde aşılama seferberliği sürerken aşıların sağladığı antikorların ne kadar süre koruma sağlayacağını bilmemek aşılara karşı çekimser olanların sayısını da artırmışa benziyor.

Bilim insanları ve halk sağlığı uzmanları, yeni bir farmasötik ürünün etkinliği hakkında, onu destekleyecek kanıtlar olmadan açıklama yapmaktan yana değil genelde, hal böyle olunca da çoğu insan neden aşılanmaları gerektiğine anlam veremiyor. Çoğu endişelenebiliyor, kendilerine ve başkalarına çok az fayda sağlayacağını düşündükleri yeni bir tıbbi ürünü deneme konusunda çekimser davranabiliyor. Peki ne yapmalı?

Daha önce de çok kez bilgi aldığımız, ABD’nin Seattle kentinde bir biyoteknoloji şirketinde üst düzey yönetici olarak çalışan virolog Dr. Semih Tareen, halkın ve hükümetlerin virüsler ve gerçekçi riskler konusunda bilinçlendirilmesinin çok önemli olduğunu söylüyor. Eksik veya hatalı bilgilendirmeler sonucunda insan sosyal yaşantısına ve psikolojisine zıt kararlar verilebildiğinin altını çiziyor.

Verdiği örneklerden biri, Türkiye’de 65 yaş üstüne uygulanan sokağa çıkma yasağı. Dr. Tareen, “Bu yasakların 65 yaş üstünde yarattığı hareketsizlik ve psikolojik etkileri biliyoruz, bilinçli bir şekilde o yaş grubu sokağa çıkmaya, temiz hava almaya ve spor yapmaya teşvik edilebilir” diyor.

Bilim dünyası açık havadan korona bulaşmadığı hatta tenha yerlerde maskeye gerek olmadığı konusunda net epeydir. Dr. Tareen de koronavirüse sebep olan SARS-CoV-2 virüsünün insanlar arasında yayılmasına en büyük etkenin kapalı ortamlarda solunum yoluyla diğer insanlardan olduğunu, bu riski maske, sosyal mesafe, hijyen ile azaltabildiğimizi, ayrıca açık ortamları tercih ederek odalardaki insan yoğunluğunu azaltarak ve odaları havalandırarak bu riski daha da aza indirebildiğimizi hatırlatıyor.

Koronavirüs salgınında bazı laboratuvar  verilerinin halka yanlış lanse edilmesinden söz açınca, Dr. Tareen, şunları söylüyor: “’Virüs havada şu kadar saat, yüzeylerde bu kadar saat kalıyor’ dendi ve insanlar alışveriş poşetlerini balkonlarda bekletmeye başladı. İnsanlara bu tür verilerin kontrollü laboratuvar şartlarında olduğu ve belki de gerçek hayatta salgında çok büyük bir risk teşkil etmediği pek açıklanmadı. Buna benzer örneklerde olduğu gibi halka ve hükümetlere bilimsel verilerin doğru açıklanması, gerçek riskin ne olduğu doğrultusunda o gerçek riskleri azaltacak önlemlerin alınması, insanların sosyal ve psikolojik hayatlarına zarar verecek gereksiz önlemlerin (bazı yaş gruplarına sokağa çıkma yasağı gibi) yapılmaması çok önemli.

“Koronavirüs için şanslıyız”

Geçen sene bu zamanlarda ilk COVID-19 (koronavirüs) vakaları yayılırken salgının pandemi boyutunu ve aşısı olacak mı olmayacak mı bilmiyorduk. Her virüse aşı bulunamıyor çünkü her virüsün biyolojisi ve konak canlı ile ilişkisi farklı. Örneğin; HIV, RSV, HCV ve HSV2 gibi virüslere henüz aşı yok her ne kadar onlarca senedir aşı araştırması yapılsa bile. Fakat COVID-19 için şanslıyız çünkü etkin ve güvenli aşılar var. Hem de global olarak birden çok aşı var. Aşıların klinik deneylerinin hükümetler ve bilim insanları tarafından halka şeffaf biçimde açıklanması çok önemli. Bunun en iyi örneklerini Moderna ve Pfizer COVID-19 aşılarında FDA ile olan görüşmelerinde gördük: Sekiz saatlik bilimsel kurumun aşı verileri değerlendirmesi halka açık bir şekilde YouTube üzerinden gösterildi. Bu örnek diğer ülkeler için de Türkiye’de Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu için de umarız bir ilham kaynağı olur. Bu verilerin halka açıklanması, COVID-19’un riskinin herhangi bir aşı riskinden kat kat fazla olduğunun halka hatırlatılması, uzun dönem COVID-19 semptomlarını (saç dökülmesi, kalıcı koku ve tat kaybı gibi) yaşayan genç insanların hikayelerinin öne çıkarılması, COVID-19 aşısı risklerinin ne olduğu ve bunların ciddi olmadığının halka hatırlatılması, İsrail gibi COVID-19 aşılaması başarılı yürüyen ülkelerde ciddi vakaların düşüşünün konuşulması gibi hareketlerle halka aşının toplum üzerindeki olumlu etkisi açıklanmış olur.”

“Bilgi kirliliğinin salgındaki rolü”

“COVID-19 sosyal medya döneminin ilk pandemisi olduğu için doğru bilgiden kat kat fazla yanlış, eksik, hatta düpedüz yalan bilgiler paylaşılıyor. Bu bilgi kirliliğinin salgındaki rolü önemli çünkü yersiz yere bilim karşıtlığına ve aşı karşıtlığına sebep olabiliyor. Bunun nasıl olduğunu, komplo teorilerinin nasıl ortaya çıktığını, sosyal psikologlar çok iyi ele alıp anlatıyorlar. Bu psikolojinin farkında olarak sosyal medyada yayılan haberlerin doğru veya yanlış değerlendirmesini yapabilmek çok önemli. Ben ve meslektaşlarım bu yüzden sosyal medyada hiçbir maddi karşılık olmadan saatlerimizi ayırıp, halkı eğitmeye ve bilimin gösterdiği yolda yürütmeye çalışıyoruz. Umarım emeklerimiz bir işe yarıyordur.”

Geçenlerde, Massachusetts Institute of Technology’nin (MIT) paylaştığı bir makalede şöyle yazıyordu: “Çocuklar aşı olmadığı sürece sürü bağışıklığı için yol uzun.” 

Dr. Esen Şefik: “Toplumun yüzde 70-75’inin aşı olması salgını yenmek için yeterli”

Salgın boyunca çok defa  bilgi aldığım Yale Üniversitesinde çalışmalarına devam eden immünolog Dr. Esen Şefik’in bu konu üzerine ne düşündüğünü merak ettim. Dr. Şefik, Moderna ve Pfizer aşıları düşünüldüğünde herkesin aşı olmasına gerek olmadığını, yüzde 70-75’lik bir dilimin yeterli olabileceğini söylüyor. Dr. Şefik, okullardaki bulaşma oranını inceleyen verilerin yuva yaş grubunun lise yaş grubuna göre bulaşmada az katkısı olduğunu gösterdiğini belirtiyor. Bu etkinin de muhtemelen yuva yaş grubunun çevreyle az kontakları olmasından kaynaklandığını ve yetişkinler üzerinden başkalarını hasta ettiklerini düşünüyor. Sözkonusu Sinovac aşısı ise herkesin, çocuklar dahil aşı olmak zorunda olduğunun altını çizerek tabii.

Bu arada Moderna’nın ve AstraZeneca’nın çocuklar için de klinik çalışmalara başlayacağını duyuralım. Henüz diğer aşılardan bir haber yok.

Dr. Şefik’e, aşının yanı sıra yeni çıkan mutasyonları da sordum, yanıtı net: “Aşılama ne kadar hızlı olursa virüs o kadar çabuk kontrol altına alınır. Ama uzadıkça aşılanması gereken insan sayısı da artacak.  Aşılar korusa da aşılanmış biri hâlâ virüsü özellikle mutasyonlu virüsü yayabilir. Virüs popülasyonda dolaştıkça evrilecek. Öncelik insan ölümlerini ve ciddi hastalanmayı engellemek olmalı. Ve tüm aşılar bunun için en etkili yöntem. Maskeler ve diğer tüm korunma yolları artı aşı, çocuklar aşılanmasa bile virüsü kontrol altına alır. Sürü bağışıklığı olmasa da…”

Geçen nisan ayında Dr. Tareen ile “sürü bağışıklığı”  üzerine söyleştiğimizde, “Zamanla koronavirüs hastalığına sebep olan SARS-CoV-2 koronavirüsü büyük ihtimalle insanlığın bir parçası olan mevsimsel bir koronavirüsüne dönüşecek (ki bunun gibi dört tane koronavirüs çeşidi zaten var, isimleri NL63, OC43, 228E, HKU1)” demişti. Daha yenice Nature’da yayımlanan bir makale de bu tahmini doğruladı.

Aşı seferberliği sayesinde koronavirüsün zamanla daha az tehlike oluşturabileceği söyleniyor. 

ABD’de virüsler ve bağışıklık sistemi üzerine araştırmalar yapan Prof. Dr. Derya Unutmaz, geçen yıl mart ayında haberleştiğimizde şöyle demişti: “İnsanlık tarihinin en zor günlerinden birini yaşıyoruz, panik yapmadan hepimizin bu büyük zorluğu bir savaş olarak görüp elbirliği ile fedakârlıkla göğüs germemiz gerekecek çünkü hiç kimsenin ‘bana ne’ deme lüksü yok!”

Umarız az kaldı.

Become a patron at Patreon!