Luther College’dan siyaset bilimci Orçun Selçuk: “Kongre’ye yürüyen kalabalığın amacı Demokratlar’dan ziyade Cumhuriyetçiler’e gözdağı vermekti”
“Geleneksel olarak Amerikan siyasetinde seçimi kaybeden aday, kazanan adayı tebrik eder ve yasal süreç arka planda işler. Donald Trump’ın daha kampanya sürecinde kaybederse seçimin sonuçlarını tanımayabileceğini açıklaması Amerikan siyasetinde görülmemiş bir olaydı. 3 Kasım gecesi ilk açıklanan sonuçlara göre Trump’ın birçok kritik eyalette önde gözükmesi Cumhuriyetçi seçmende seçimin kazanıldığına yönelik bir algı yarattı. Oysa ki Trump’ın Pensilvanya, Michigan, Wisconsin ve Georgia gibi eyaletlerde önde olmasının sebebi posta yoluyla verilen oyların sayımının sona bırakılmasından kaynaklanıyordu. Posta oyları sisteme girildikten sonra Trump önde gözüktüğü kritik eyaletleri tek tek kaybetmeye başladı. Bunun üzerine, Trump ve destekçileri bu seçimlerde hile var söylemini iyice dillendirmeye başladı. Son iki ayda Trump kendi tabanına asılsız iddialarını sürekli yineledi. Trump’ın avukatları eyalet ve federal düzeyde birçok kez yargıya gitti. Açılan davaların hiçbirinden sonuç alınamadı. Son olarak Seçiciler Kurulu (Electoral College) da Joe Biden’ın zaferini onaylayınca Trump 6 Ocak tarihini işaret etti.
Amerikan siyasi sisteminde Kongre’nin görevi her eyaletin Seçiciler Kurulu’ndan gelen oyları tasdik etmekten ibaret. Trump ise bu süreci tamamen politize ederek başkent Washington’da destekçileriyle bir miting gerçekleştirdi. Mitingde özellikle Cumhuriyetçi Parti içinde Trump’ın iddialarına destek vermeyen siyasetçileri eleştirdi. Esasında Kongre’ye yürüyen kalabalığın amacının Demokratlar’dan ziyade Cumhuriyetçiler’e gözdağı vermeyi hedeflediğini düşünüyorum. Trump’ın aşırı sağ tabanında Demokratlar’a olduğu kadar RINO (Republican In Name Only) denilen yani sözde Cumhuriyetçilere de ciddi bir tepki var. Her iki grubu da küreselcilikle ve Amerika’yı ele geçirmekle suçluyorlar. Kendini ülkenin gerçek sahibi olarak gören bu aşırı sağ grubun polisin de zaafiyetinden faydalanarak Kongre binasının içine girdiğini anlaşılıyor. Ortada bir baskın planının olup olmadığı şu anda bilinmiyor. Her ne olursa olsun yaşananların bir numaralı sorumlusu Trump ve onun asılsız iddialarına destek veren siyasetçiler olduğunu düşünüyorum.”
Yaşanan olayların ardından Cumhuriyetçiler’in tavrını nasıl yorumladınız?
Yaşanan olaylar Amerikan kamuoyunda adeta şok etkisi yarattı. Cumhuriyetçi Parti’nin içinde özellikle senatörler arasında Mitt Romney ve Lindsey Graham gibi Trump’a net tavır alanlar oldu. Olaylara rağmen Josh Hawley ve Ted Cruz gibi Trump yanlısı senatörler seçimin meşruiyetini sorgulamaya devam etti. Temsilciler Meclisi’nde ise Cumhuriyetçiler’in yarısından fazlası seçim sonuçlarına itiraz etti. Her iki yılda bir seçime girmek zorunda olan Temsilciler Meclisi üyelerinin Trump ve tabanından daha çok çekindiğini (hatta korktuğunu) söyleyebiliriz. Eyalet bazında altı senede bir seçilen senatörler ise Trump’a karşı daha otonom bir tavır sergileyebiliyor.
Yaşananlar bir dönüm noktası olabilecek güçte miydi? Olanlar Trumpizm’in potansiyelini nasıl etkileyecek sizce? Trump tabanında ciddi bir kırılma olduğu konuşuluyor, bu saatten sonra Trump ne yöne gider?
Yaşanan olaylardan sonra Trump’ın dört senelik dönemini tamamlamadan görevden alınması dahi konuşuluyor. Şimdilik Cumhuriyetçi Parti içinden bu seçeneğe çok destek çıkacağını düşünmüyorum. Her ne kadar siyasi elitler arasında Trump’ın kışkırtıcı açıklamaları büyük destek bulmasa da seçmen düzeyinde Trumpizm’in son derece güçlü bir tabanı var. Geçtiğimiz beş yıl içinde Trump özellikle ırkçı ve beyazların üstünlüğüne inanan grupları güçlendirdi. Sosyal medya aracılığıyla yayılan komplo teorilerinin de desteğiyle aşırı sağ olarak görülen fikirler ana akımda yer bulmaya başladı. 6 Ocak günü Kongre’ye giren grubun içinde de QAnon başta olmak üzere komplo teorilerinden beslenen bir taban var. Elbette Trump’a oy veren herkes bu tarz gruplara mensup değil. Hayatı boyunca Cumhuriyetçi adaylara oy vermiş ve verecek milyonlarca insan var. Ancak, radikalleşmiş kesimin sesi herkesten gür çıkıyor ve Cumhuriyetçi Parti içindeki siyasetin alanını belirleyebiliyor. Bu olaylardan sonra “Trumpizm bitmiştir” gibi yorumlar için bence çok erken. Cumhuriyetçi Parti içinde en organize ve güçlü kanat hala Trump’a ve aşırı sağ fikirlere son derece bağlı.
Georgia sonuçları sonrası önümüzdeki iki seneye baktığınızda neler söylersiniz?
Georgia sonuçları Demokratlar açısından çok büyük bir zafer. On seneden sonra ilk kez Demokratlar hem Temsilciler Meclisi hem de Senato’yu kontrol edecek. Biden’ın önümüzdeki yapacaklarını merakla bekliyorum. Bir yandan partinin ilerici kanadı sağlık sigortası, göçmen politikası ve iklim değişikliği gibi konularda Biden’ı etkilemeye çalışacak. Diğer taraftan da partinin ılımlı kanadı Biden’ın fazla sola kaymasını engellemek isteyecek. Kısacası, Cumhuriyetçiler’de olduğu kadar Demokratlar da önümüzdeki dönemde parti içi çekişmelere gebe. Biden ve Harris partinin her iki kanadını da mutlu etmek zorunda. Kolay bir iş değil. Partinin içinde Batı Virginia Senatörü Joe Manchin gibi muhafazakar siyasetçiler de var, Alexandria Ocasio-Cortez ya da Ilhan Omar gibi genç yenilikçi siyasetçiler de. Temsilciler Meclisi’nde Demokratlar’ın sandalye kaybını genç ve ilerici tayfanın radikal görülen fikirlerine bağlayan birçok kişi var. Amerika’da çok partili bir sistem olsaydı Romney ile Trump ya da Omar ile Manchin büyük ihtimalle aynı partide olmazdı.
ABD’de hala, “Dünyanın örnek demokrasisiyiz biz” diyenler var, yorumunuz ne olur?
En azından son beş senede olanlara rağmen akademik çevreler ve gazeteciler Amerika’yı dünyada konumlandırmakta zorlanıyor. Karşılaştırmalı siyaset çerçevesinden baktığımızda Amerikan demokrasisinin ciddi sorunları var. Bir kere şu son yaşananlar da gösterdi ki Amerika doğru düzgün ülke seviyesinde seçim bile yapamıyor. Ülkede Yüksek Seçim Kurulu gibi bir kurum dahi yok. Seçimler eyalet bazında yapılıyor ve halkın oyu bire bir sonuca yansımıyor. Temsilciler Meclisi seçimlerinde birçok seçim bölgesini hangi partinin kazanacağı neredeyse önceden belli. Seçim sistemi dışında da hak ve özgürlükler bağlamında Amerika’nın çok ciddi sorunları var. Irk ve sınıf eşitsizlikleri son döneme kadar doğru düzgün sorgulanmıyordu. Aşırı sağcı gruplar Kongre’de cirit atarken ücretsiz sağlık sigortası ve eğitim gibi meseleler aşırı sol fikirler olarak görülüyor. Trump döneminde basın özgürlüğü konusunda da ciddi bir gerileme var. Cumhuriyetçi Parti destekçileri arasında önemli bir kesim medya organlarını halkın en büyük düşmanı olarak görüyor. Tüm bunlar yaşanırken Amerika’yı dünyanın örnek demokrasisi olduğunu düşünenler gerçekten biraz aynaya bakmalı. Biz muz cumhuriyeti ya da üçüncü dünya ülkesi değiliz demek yerine Amerikan demokrasisinin yapısal sorunlarını derinlemesine incelemek gerekiyor.
2024 için öngörüleriniz nedir?
2024 seçimleri için net bir öngörü yapmak zor. Önümüzdeki iki sene içinde Biden’ın nasıl yöneteceğine bağlı biraz. 2022’de ara seçimler var. Eğer ara seçimlerde Cumhuriyetçiler Senato’yu ya da Temsilciler Meclisi’ni tekrar ele geçirirse sistem tekrar tıkanır. Trump görevden ayrıldıktan sonra Cumhuriyetçi Parti içinde açıktan bir kimlik arayışının başlayacağını düşünüyorum. Partinin muhafazakar ve aşırı sağ kanatlarının mücadelesini izleyeceğiz gibi duruyor. Her ne kadar elitler düzeyinde muhafazakarların eli güçlü gibi gözükse de radikalleşmiş ve motive Trumpçı seçmen ön seçimlerde kritik öneme sahip. Eninde sonunda Amerikan siyasetinde sonuçları hangi kesimin sandığa gittiği belirliyor. Trump kendisi 2024’te aday olmasa bile onun desteklediği adayın parti içinde ciddi şansı olur diye düşünüyorum.
Orçun Selçuk kimdir?
Lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamladı. Aynı üniversitede Atatürk Enstitüsü’nde Türk Hava Yolları ve dış politika üzerine tez yazarak yüksek lisans derecesi aldı. Doktora eğitimini Florida Uluslararası Üniversitesi’nde (FIU) siyaset bilimi alanında yaptı. Doktora tezi Latin Amerika ve Türkiye’de kutuplaştırıcı popülist liderleri ve kutuplaşmanın demokrasiye etkilerini inceliyor. Son iki senedir Luther College’da siyaset bilimi öğretim görevlisi olarak çalışıyor. Demokratikleşme, popülizm, muhalefet partileri ve kutuplaşma alanlarında dersler veriyor ve akademik dergilerde yayınları var.