Murat Palta, “Gods, Monster & Men” kişisel sergisiyle İstanbul’da

İlk olarak, “Minyatür Tekniğiyle Film Afişleri” isimli lisans bitirme tezi ile karşımıza çıkan, geleneksel (Osmanlı) motifleri ve çağdaş Batılı sinemayı karıştırdığı deneysel çalışma ile ilgi çeken Murat Palta, dördüncü kişisel sergisi ile İstanbul’da. Bu sergilerden ilki Bagnacavallo, İtalya’da, ikincisi x-ist’te, üçüncüsü ise St.Petersburg’da oldu.

Murat Palta’nın x-ist’te gerçekleşecek olan ikinci kişisel sergisi “Gods, Monster & Men”, 1 Şubat – 3 Mart 2018 tarihleri arasında görülebilecek.

Sanatçıdan son çalışmaları hakkında bilgi aldım. T24 için yaptığımız kısa söyleşi şöyle:


Eserlerde Türkiye’nin siyasi-toplumsal atmosferinin etkilerini görecek miyiz?

Evet, göreceğiz. Fakat, serginin ana teması bu değil. Genel olarak dünyada gerçekleşen gelişmelerle alakalı pop kültür öğelerini de içine alabilecek şekilde harmanlanmış işler var. Doğal olarak kıyısından geçtiğim Türkiye de bu anlatımlarda yer almakta. Hatta açıkçası en siyasi-toplumsal kısım burası. Bu tip konulara doğru bir şekilde yaklaşmak da özen gerektiren bir şey. Sırf bir olayla alakalı bir iş yapacağım derken yapmacık görünebilmek de var. Bu yüzden anlatım dili de önemli. Ben kendimi en yakın görebildiğim kısmıyla anlattım: Doğu- batı ilişkisi. Şu an kültürel olarak birbirimizden o kadar uzaklaştık ki neredeyse batıyı canavar olarak görmeye başladık. Bu da bizi Don Kişot paranoyaklığına itiyor bir noktadan sonra.


Sergiye gelenler ne gibi sonuçlar çıkarsın, nasıl hissetsin, ne düşünsün isterdiniz?

Keyif alacaklarına inanıyorum, çünkü işler çok eğlenceli. Yalan olmasın, birkaç yerde insanı biraz üzüp canını sıkabilecek konular var. Fakat bu benim elimde olan bir şey değil. Hatta ilk bakışta birbirleriyle büyük zıtlıklar gösterebilecek derecede yelpaze genişleyebiliyor ama günün sonunda bir Murat Palta olarak olan bitenlerle alakalı nelere değinebileceksem onlardan bahsettim. Serginin adı olan “Gods, Monster & Men” aynı zamanda değindiğim konuların anahtar kelimeleri. Bu üçlü her ne kadar mitolojinin vazgeçilmez esasları olsalar da anlatım bakımından varlıklarını hala sürdürmekteler. İnsanlar hala varlıklarını sürdürüyorlar, buna şüphe yok. Fakat öte taraftan, insanların arasından göğe yükselmiş, her şeyden kendini soyutlamış tanrıların varlığı da söz konusu. Bu tanrılar, kimsenin ulaşamayacağı bir grup insan da olabiliyor, herkesin uğruna ölebileceği idealler ya da insanlığa büyük faydaları olan şahıslar da… Tamamiyle nasıl gördüğünle alakalı. Öte taraftan canavarlar da var. Bunlar ise yine kendini “insan” olarak tanımlayanların ötekileştirdiği, dışladığı, kendilerinden uzakta tuttuğu topluluklar. Ya uzak oldukları için canavarlar ya da canavar oldukları için uzaklar. Bu sergide değindiğim filmler de yine bu üçlü üzerinden hareket ediyor.

Ezber bozacak mı bu yeni çalışmalar?

Ezber bozup bozmayacağı hakkında yorum yapabilecek bir birikime sahip değilim. Bunu zaman gösterecektir fakat, hem kendi adıma hem de geleneksel sanatlar adına kalıpların dışına çıktığımı gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Bu sadece minyatür anlamında değil. Gölge oyunu ve geleneksel halılar içeren işler de var.

Çalışmalarınızın medyada kontrolünüz dışında kullanılması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ticari bir amaca yönelik olmadığı ya da orjinalini bozacak şekilde değişiklik/oynama yapılmadığı sürece bir problem görmüyorum. Fakat eğer bir web sitesi bir kurumu temsil ediyorsa, sitede yer alan görseller için kaynak belirtmesi etik açıdan doğru olandır.
Yıllar önce üniversite bitirme tezi olarak hazırladığım klasik filmlerin Osmanlı minyatürü tarzında resimlemeleri internette çokça yer buldu. Bunlar yüzde 95 oranında  ismim belirtilerek paylaşılmıştır. Fakat, bunların arasında yer alan Alien filmi için yaptığım çalışma, internette “Evliya Çelebi hikayelerinde geçen doğaüstü olaylar” başlıklı yazının görselleri arasında dolaşmaya başladı. Aslında çok şaşırtıcı bir durum değil. Öncelikle, yazı için bulunabilecek en yakın görsel bu çalışma. İkinci olarak, bunun bana ait olduğunu herkes bilemez. Bunu da anlayabiliyorum. Şaşırtıcı olan şey, Türkiye’de önde gelen,  kurumsallaşmış bazı basın-yayın organlarının bu konuyu sitelerinde virgülüne dokunmadan paylaşmaları. Amatör sitelerden çıkan bu tarz yazıları doğruluğunu veya kaynağını sorgulamadan haber siteleri paylaşıyorsa, amatör site ile kurumsal haber sitelerini ayrıştıran şey ne olabilir, insan bunu sorguluyor. Öte taraftan, aynı sitelerde aynı
görsel, haber ya da röportaj olarak önceden yer almış durumda. Neyse ki bir tanesi düzeltti, kendilerine çok teşekkür ediyorum. Fakat hepsi böyle olamayabiliyor. Hatırlarsanız sizinle yaptığımız bir önceki röportaj, Brezilyalı bir derginin isteği üzerine benim Gezi olaylarıyla alakalı hazırladığım kapak illüstrasyonu ile ilgiliydi. O sıralar gazetenin biri sitesinde,“Brezilya’dan Türkiye göndermesi” tarzında bir yazıyla bunu haber yapmıştı. Kendilerine durumu hem e-posta hem de okuyucu yorumu olarak açıklamama rağmen hiçbir değişiklik yapmadılar.

 

Murat Palta, 2012 yılında Dumlupınar Üniversitesi Grafik Tasarım bölümünden mezun olduktan sonra İstanbul’da çeşitli reklam ajanslarında çalıştı.

2013 yılında Cezayir, Tlemcen’de Minyatür ve Tezhip Sanatı atölye çalışmasına katıldı, Nour Festival of Arts (Londra) ve Cinephiliac: Art Transcending Technology & Motion (Philedelphia) gibi farklı uluslararası sanat festivallerinde yer aldı.

2014 yılında ilk solo sergisi olan “Murat Palta: Cult Hollywood movies as Ottoman miniatures” (Bagnacavallo Şehir Müzesi, Bagnacavallo, İtalya) sonrasında 2015 yılında “Tasvir-i Beyaz Perde” isimli ikinci kişisel sergisini x-ist’te açtı. 2015 yılında Savina Gallery’deki (St. Petersburg, Rusya) “Incarnated By Words” adlı kişisel sergisinde yapıtlarını sergiledi.

Art Dubai 2016 ve Contemporary İstanbul 14, 15 & 16’da yer aldı.

Palta, “x-tension” (Office 4200, Bursa, 2015),  “Bir Endülüs Köpeği üzerine çeşitlemeler” (x-ist, 2015) ve “Kitsch ou pas kitsch” in ICI (Institut des Cultures d’Islam, Paris, France) grup sergilerinde yer aldı.

Become a patron at Patreon!