Kurtların insanlarla dansı
Zürih Üniversitesi’nde popülasyon ekolojisi alanında araştırmalarını sürdüren Doç. Dr. Arpat Özgül’ün ekibi kurtların insan coğrafyasında yaşayabileceği alanları belirlemek için sosyo-ekolojik bir yöntem geliştirdi. Kurtlara uygun ekolojik koşulları ve kurtların nerelerde insanlar tarafından kabul edildiğini incelemek için hem ekolojik hem de sosyolojik bileşenleri içeren yöntem oldukça ilgi çekti.
Yoğun ormanlarla kaplı olan İsviçre’nin üçte birinin kurtlara ekolojik açıdan uygun yaşam alanları sunduğunu, ancak yerel halkın kurtları kabul ettiği alanların çok sınırlı olduğunu söyleyen araştırma ekibinin çalışmasına göre, uygun çevre koşullarının ve insanların kurtlara karşı olumlu tutumunun örtüştüğü bu sınırlı bölgeler, kurt popülasyonunun devamı için kilit öneme sahip.
Yaptıkları açıklama şöyle:
“19. yüzyılın sonlarına doğru Avrupa’nın büyük bir bölümünden silinen kurt popülasyonu, yasal koruma programları sonucu tekrar eski yaşam alanlarında çoğalmaya başladı. Batı Avrupa’nın en yüksek coğrafyası olan İsviçre’deki kurt yayılımı, ekolojik koşulların uygunluğuna rağmen, Avrupa’nın diğer bölgelerine göre büyük ölçüde yavaş. Bunun önemli bir sebebi yöredeki insanların kurtlara karşı olumsuz tutumu.”
İsviçre coğrafyasının kurtlar için ekolojik uygunluğunun belirlenmesinde ülke çapında bir coğrafi bilgi sistemi modeli kullanan araştırma ekibi, yerel halkın kurtlara karşı yaklaşımını belirlemek için de detaylı bir anket çalışması gerçekleştirdi. Rastgele seçilen on bin vatandaşa postayla gönderilen ankete, üçte bir oranında katılım gerçekleşti. Anketlere verilen yanıtları coğrafi bilgilerle birleştiren araştırmacılar bir “kurt kabul haritası” oluşturdu. Bu sosyolojik haritaya göre: dağlık kesimlerde ve özellikle küçükbaş hayvancılığın yoğun olduğu yerlerde kurt karşıtlığının arttığı; kurtların yaşam alanlarından uzak ve daha yoğun nüfuslu bölgelerde ise kurt karşıtlığının azaldığı görüldü. Halkın kurt karşıtlığının ana sebebi, kurtların insanlar için tehlikeli, hayvancılık ve yabanhayat için de zararlı olarak algılanması. Genç katılımcılar ve kurtların ekosisteme faydası olduğunu düşünen katılımcılar kurtlarla beraber yaşamaya daha olumlu bakıyorlar.
Makalenin başyazarı, yüksek lisans öğrencisi Dominik Behr, “Sosyolojik kabul haritamızı, yaşam alanı uygunluk haritasıyla örtüştürdüğümüzde, İsviçre coğrafyasının yalnızca yüzde altısının olumlu çevre ve sosyolojik koşullara sahip olduğunu gördük. Bu oran, ülke coğrafyasının ekolojik uygunluğu göz önüne alınırsa oldukça düşük.” dedi.
Araştırmanın danışmanı ve etobur ekolojisi uzmanı Dr. Gabriele Cozzi, ekip tarafından hazırlanan sosyoekolojik haritanın, kurt ve yerel halk arasındaki önemli çatışma bölgelerinin tanımlanmasını da sağladığının altını çizdi: “Örneğin, hangi bölgelerin kesintisiz bir kurt habitatı için önemli olduğunu ve bu bölgelerde çevre eğitimi ve ekonomik destek programlarının hangi konulara ağırlık vermesi gerektiğini gösteriyor. Olumlu çevre koşulları ve halkın olumlu tavrının örtüştüğü bölgeler, kurt popülasyonunun kısa vadede başarılı bir şekilde büyümesi için kilit bölgeler. Haritamızın gösterdiği önemli boşluklar ise – örneğin potansiyel koridor bölgeleri – kurt popülasyonunun kazanımına yönelik sosyoekolojik yönetim planlarının hedeflemesi gereken bölgelerdir.”
“İnsan coğrafyası ile doğal alanlar git gide daha fazla çatışıyor”
Popülasyon Ekolojisi Araştırma Grubu’nun başındaki Doç. Dr. Arpat Özgül ise, bir bölgenin herhangi bir tür için uygunluğunu belirleyen ekolojik etkenleri kestirmenin nispeten kolay olduğunu, ancak, insan coğrafyası ile doğal alanların git gide daha fazla çatıştığını ifade etti. Bu yüzden, yerel halkın tutumunun ekolojik uygunluğu nasıl etkilendiğinin de dikkate alınması gerektiğini belirtti: “Bu yaptığımız araştırma, ekolojik ve sosyolojik etkenleri birleştirmenin etkin bir yolunu gösteriyor.”
Özgül için araştırmanın en ilginç yanlarından birisi halkın anketlere katılım oranının yüksekliği:
“Posta yoluyla yaptığımız bu anket çalışmasına hem kurt-severlerden, hem de kurt karşıtlarından çok yüksek bir oranda katılım gerçekleşti. Normalde bu tür bir çalışmaya yüzde 5-10 civarında katılım beklenirken, anket gönderdiğimiz her üç kişiden birisinin cevap vermiş olması, İsviçrelilerin kendi hayatlarını ve çevrelerini etkileyen konularda ne kadar aktif rol aldıklarını gösteriyor.”
Yöntem Türkiye’de de kullanılabilir mi?
Tabii ki. Yeterli katılım sağlanırsa, benzer çalışmalar Türkiye’de insan-yabanhayat çatışmasının olduğu bölgelerin belirlenmesi ve bu bölgelerde etkili çevre yönetimi ve eğitim programlarının oluşturulması için de kullanılabilir.