Kocatepe’den İzmir’e yürüyen Cırık: Gezi’de kaybettiklerimiz onurumuzdur
Kocatepe’den İzmir’e yürüyen Önder Cırık, T24’e konuştu
Polis şiddetini, yüzde 10 seçim barajını ve doğa katliamını protesto etmek için Kocatepe’den İzmir’e yürümeye başlayan Önder Cırık, dikkat çekmeyi başardı.
Önder Cırık, 10 yıldır Türkiye’nin farklı bölgelerinde yaban hayatı koruma çalışmalarında bulunmuş, doğa korumacı bir aktivist.
Kendisine ulaştığımızda, bu rotanın uzun zamandır yapmak istediği bir rota olduğunu öğrendik, yalnız şu an yola çıktığı sebepler için değil. Cırık, Büyük Taarruz’un başladığı 26 Ağustos sabahı saat 04:30’da Kocatepe’den yola çıkıp, 9 Eylül’de İzmir’de olmayı planlandığını söyledi.
Bu yürüyüş kararını kesinleştirmesine neden olan iki şeyi şöyle açıkladı:
“Ali İsmail Korkmaz’ın dövülerek öldürüldüğü görüntülerin ortaya çıkması ve Gezi direnişinde hayatını kaybeden, yaralanan, sakat kalanlar için Antalya’dan yola çıkıp 45 günde İstanbul’a varan adalet yürüyüşçüsü 4 gencin Gezi Parkı’na girmesine izin verilmeyerek 6 otobüs dolusu polisin acımasızca bu gençlere saldırması…”
“Yürüyüşünüzün amacı nedir?” sorusunu ise,
“Gezi direnişi esnasında yaşanan polis şiddetine, sorumluların cezalandırılmamasına, hatta ödüllendirilmesine dikkat çekmek istedim. Gezi direnişi esnasında kaybettiğimiz Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz, Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş, Medeni Yıldırım, Mustafa Sarı hepimizin onurudur, aileleri ailemizdir ve sahipsiz değillerdir.
Sevgili Aylin Kotil’in İstanbul’dan Ankara’ya Meclise yürüyerek gerçekleştirdiği yüzde 10 seçim barajının düşürülmesi eyleminde bayrağı devralmak da bir amacım. Darbelerle mücadele ettiğini, askeri vesayeti bitirdiğini iddia eden AKP hükümeti 1980 darbecilerinin yapmış olduğu milletvekili seçilme kanununu ısrarla değiştirmek istememektedir. Muhalefetin verdiği yüzde 10’luk seçim barajı yasa değişikliği kanun tasarıları defalarca AKP hükümeti tarafından reddedilmiştir. Bu baraj nedeniyle milyonlarca insan parlamentoda demokratik bir şekilde temsil edilememektedir. Tıpkı dünyanın en pahalı benzini gibi en yüksek seçim barajı oranı da bizdedir. Bu oranın demokratik birçok ülkede olduğu gibi yüzde 3 oranına çekilmesi gerekir.
Özellikle son 10 yıldır ülkemiz dev bir şantiyeye dönüştü. Her yerde bir maden, yol, konut, HES, RES, vb. inşaat projesi var. Cumhuriyet tarihi boyunca böyle büyük çaplı bir doğa, kültür ve tarih katliamı yaşanmadı. Yaşanmaya da devam ediyor. Şehirde yaşayan sıradan insanın 10 senedir süren katliamın farkına varması için parklarından birkaç ağacın sökülmesi gerekti ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük kalkışması böyle başladı. Bu hassasiyet zirve yapmışken ülkenin dört bir tarafında yapılan doğa katliama da dikkat çekmek istedim.” diye yanıtladı.
Cırık, günde ortalama 30 km yürüyor. Bugün 6. Gün ve yola çıkalı 152 km yürümüş. Sabah erken ve akşam saatlerinde yürüyor, gün içinde dinleniyor, o güne dair yaşadıklarını sosyal medya ve blog vasıtası ile paylaşıyor.
Her gün yol üzerinde ilham aldığı bir konuyu (bozkır, orman, yol, vb.) seçip takipçilerine anlatıyor. Bugüne kadar Afyon’un meşhur kaymak ve sucuğunun hangi doğal alanlara borçlu olduğunu, birbiri ardına açılan mermer ocakları ve kesimhanelerinin habitat ve yeraltı suyu üzerindeki etkilerini, bozkırları, her geçen gün yok olan ve meralara bağlı olarak kötüye giden hayvancılığı, plansız, programsız, ekolojik dengeleri gözetmeden yapılan duble yolları, ormanları, kötü orman yönetimini, yol ve madencilik faaliyetleri nedeniyle yapılan orman tahribini anlattı.
Çok yerleşim yeri olmadığından, 5 gün boyunca sadece bir gün hariç çadır kampı yapan, bir gün de Uşak’ta konaklayan Cırık’a karşılaştığı insanların bu yürüyüşü nasıl yorumladıklarını sorduk…
“Genelde şaşkınlıkla karşılıyor ve bana deli gözüyle bakıyorlar. Onlara büyük taarruzu yapan dedelerimizin bu benim elimi kolumu sallayarak yürüdüğüm mesafeyi savaşarak kat ettiğini hatırlatınca şaşırdıkları için utanıyorlar.
Yürüyüşüm esnasında en büyük desteği kamyon şoförleri veriyor. Her 5 kamyondan biri illaki korna çalıp selam veriyor. Yol kenarında üzüm satan köylü “sen Türkiye için yürüyorsun” deyip çantama 2-3 kilo üzüm katmaya kalkıyor. En farklı, en beklemediğim ve en hoşuma giden tepkiyi ise Banaz’da traş olmak için gittiğim berber verdi. Ne yaptığımı, neden yürüdüğümü söyleyince sakin bir şekilde bana;
“İnsanların idealleri olması güzel şey. Daha da güzel olan ise senin gibi bunu gerçekleştirebiliyor olmak. Ben askerlik hariç hayatımda hiç Banaz’dan dışarı çıkmadım. Ne mutlu sana”” diye yanıtladı.
Yürürken hep birşeyler düşündüğünü, yazacaklarını, takipçileri ile paylaşacağı konuları kurduğunu söyleyen Cırık, bazen de istatistik tuttuğunu belirtti ve ekledi: “Normalde şehirde yürürken ya da trafikte sıkışmışken yaptığım bir şeydir istatistik tutmak. Araçlarda emniyet kemeri takma oranına bakarım. Şunu kesin bir dille söyleyebilirim ki uzun yolda halkımızın emniyet kemeri takma hassasiyeti çok yüksek. Şehir içinde emniyet kemeri takma oranları yüzde 30’u geçmemiştir hiç tuttuğum istatistiklerde. Ama iki gün önce Dumlupınar – Banaz arasında 100 binek araç üzerinde tuttuğum istatistik uzun yolda emniyet kemeri takma oranının yüzde 86’ya kadar çıkabildiğini gösterdi bana.
Bazense yolda bir şey görüyorum ve o şey beni derin düşüncelere salıyor. İki gün önce Dumlupınar’dan Banaz’a doğru yürürken 4 tane rengarenk saka gördüm. Yol kenarında kuru dikenlerin tohumlarını yiyorlardı. Sakacılık da bize Rumlardan miras bir gelenek. Eskiden İstanbul’a ökse tuzakları bile Sakız adasından gidermiş. Bize de Girit’ten gelme sakacılık. Ama şu saka azat etme geleneği biz Türklere ait birşey olmalı.
Adını şimdi hatırlayamadım. 17. yüzyılda İstanbul’da Venedik Büyükelçiliği yapan kişinin hatıratında okumuştum. Sanırım bugün bile halen geçerliliği var dediklerinin. Diyor ki:
“Türklerin vicdan olayını anlamıyorum. Her gün meydanda tezahüratlar eşliğinde sayısız idam izliyorlar, cellat yağlı ilmeği sıktıkça ve kurban can çekiştikçe kalabalık zevke geliyor. Bu adamlar az sonra gidip çarşıda esaretini vicdanen onaylamadığı bir sakanın azatlığının bedelini ödüyor ve saka kuşunu özgürlüğüne kavuşturuyor.”
“Sonra o dediği şeyin Ali İsmail, Ethem, Abdo, Mehmet, Medeni, Mustafa ortadayken Mısır’a, Suriye’ye yalandan ağlıyor olmamıza ne kadar da benzediğini keşfediyorum.”
Cırık, son olarak, “Şu an programımın önünde gidiyorum. Hiçbirşeyi son dakikaya bırakmak istemiyorum. Umarım yürüyüşüm geniş kesimlere ulaşır, ses getirir ve sahiplenilir. Yürümeye ve anlatmaya devam edeceğim. Eylemimle ilgili beni @ondercirik twitter adresinden takip edebilir, her günümü ve işlediğim bir konuyu www.ondercirik.com adresinden okuyabilirler.” dedi.
(T24)