Günümüzde iyiyle popüler, derin ile çok izlenen film birbirine karıştırıladursun. İnan Temelkuran’ın son filmi “Made in Europe” hem iyi, derin hem de çok izlenen bir film olarak dikkatleri üzerine çekti. 

Hayat filme karışıyor…

İnan Temelkuran’ın hem senaristi, hem de yönetmeni olduğu ilk uzun metraj filmi “Made in Europe”, 15. Adana Altın Koza Film Festivali’nden en iyi yönetmen ve büyük jüri Yılmaz Güney ödülünu aldı, ayrıca filmin 18 erkek oyuncusuna en iyi erkek oyuncu ödülü verildi. Ödül töreni sonrası Temelkuran’a ulaşmayı başarsam da ropörtajımızı ancak şimdi yayımlayabiliyorum…

Amerika’da yaşayan göçmenler olarak bu filmde kendinizden çok şey bulacağınızı düşünüyorum. Ezen ile ezilen arasında gidip gelen Türk erkeğinin iç dünyasını başarı ile anlatan film üç parçadan oluşuyor ve her bir hikâye parçası birbirine başka birçok detayla birlikte ABD’nin Afganistan’a girdiği günlerde geçmesiyle bağlanıyor. İnan Temelkuran’ın kimseden maddi destek almayarak kendi çabası ve çok uluslu kolektif bir destekle ortaya çıkan, Avrupa’nın üç başkentinde çekilen, coğunluğu Türkçe olan filmde Almanca, Fransızca ve İspanyolca dillerini duyacaksınız.

“Made in Europe”ta, erkek dünyasındaki gerilimler anlatılıyor ve bu gerilimin sebeplerine inmeye çalışılmış. Film, aynı gece, Madrid, Paris ve Berlin’de çoğunlukla Türk göçmenler arasında geçen ancak diğer uluslardan insanların da içine girdiğı üç öyküden oluşur. Avrupa’da yaşayan Türk toplumunun küçük bir örneği olan gruplardaki insanlar ya oturma izni peşinde koşuyor ya da oturma izni olmadan, birer hayalet gibi, yıllardır Avrupa’da geziniyorlar. “Erkeklik”, “küçük düşme”, “güvensizlik”, “kadınlar”, “iş arkadaşlığı”, “ihanet”, “üstünlük” ve “kendine acındırma” gibi filmde var olan her şey göçmenlerin dünyasının şizofrenik doğasını oluştururken izleyiciye de, göçmenlerin Avrupa’da yaşayan “problemler” değil, yaşayan “insanlar” olduklarını hatırlatıyor.

Yönetmenimiz 1976 İzmir doğumlu, Bornova Anadolu Lisesi (BAL) mezunu. Sinemaya ilgisi küçükken başlamış ama sinema yapma fikri hukuk fakültesinde okurken doğmuş. 1998’de Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirmiş. Aynı yıl İspanyol hükümetinden burs kazanarak İspanya’da Franco dönemi ile ilgili araştırma yapmış. Araştırmasını bitirince akademisyenliğin ona göre olmadığını anlayan Temelkuran, Türkiye’ye dönüp, avukatlık stajını tamamlamış. Sonra, bir taraftan çalışıp bir taraftan da sinema okumak için tekrar İspanya’nın yolunu tutmuş. İspanya’da sinema yönetmenliği okurken bir dönem dönercilik bile yapmış. Son filmindeki başarısına belki de o dünyaya dışarıdan değil, içeriden bakıyor olmasının da payı vardır. TAI Görsel Sanatlar Okulu Sinema Yönetmenliği Bölümü’nden 2003 yılında mezun olmuş. İspanya’daki bir Türk düğünü ile ilgili kısa belgeseli Madrid Genç Sanat Yarışması’nda En İyi Belgesel Ödülü’nü almış. 2005’te Türkiye’ye dönmüş. 2004 yılında başlamış olduğu ilk uzun filmi Made in Europe’u 2007’de tamamlamış. Evli ve Max adında dünya tatlısı bir oğlu var.

Hukuk kariyeri sonrası İspanya’ya İspanya sinema tarihi ile ilgili araştırma yapmaya gittiği zaman sinema okumaya karar veren İnan Temelkuran’a, “Türkiye ile kıyaslamanı istesem, İspanya’da sinema eğitimi almanın sana kazandırdıkları nelerdi?” diye soruyorum… Temelkuran: “Estetik olarak daha dolgun olduğumu ve estetik bilgisini ekrana yansıtabildiğimi düşünüyorum. Şimdi bu öyle bir şey ki bu filmde çok fazla belli olmuyor. Üstelik hıç parasız yaptığımız bir iş olduğu için de her istediğinizi yapamıyorsunuz. Aranızdan herhangi biri 23 ülkeden değişik pasaportların renkli fotokopisini bulmaya kalksın, o zaman ne dediğimi anlarsınız. Bir de onları teslim ettiğiniz kişi onları kaybetsin o zaman her şey daha kolay anlaşılır” diyor.

Made in Europe?

Tam anlamıyla bir imece filmi, filmin bir derdi de mitleri yıkmak.

Ödülü aldığında hissettiklerini, o anı tasvir edecek düşüncelerini bizimle paylaşır mısın?

Çok samimi söylüyorum kendimi kurtardığımı , borçlarımı ödeyebileceğimi falan düşündüm, gerisi bir boşluk… Yani öyle göğe erme gibi bir şey olmuyor.

Senaryo oluşturma sürecinden biraz bahseder misin?

İlk önce Madrid bölümü öykü olarak vardı. Yaşadığımız bir çok geceyi bir araya koyarak oluşturduğum bir öykü. Sonra başka Avrupa şehirlerinden başka öyküler aradım. Kolektif bir iş olsun istiyordum ama uyuşturucu mafyası, birinci kuşak ikinci kuşak çatışması, uyum sorunları olmasın istiyordum. Bulamadım. O zaman ben de oturup kendim yazdım.

Filmi çekerken yaşadığınız komiklikler, zorluklar nelerdi?

Ayrı bir kaç film konusu çıkar diyelim.

Filmde gönüllü olarak oynayan, şöhretli Türkiyeli ve yabancı oyuncular var, oyuncu seçimi yaparken nelere dikkat ettin?

Karşılaşmalar, karşılaştığınız kişilerin arkadaşları, dil bilme ve benzeri nedenler diyebilirim…

Amerika’daki festivallerde “Made in Europe”ı izleyebilecek miyiz?

Sanırım izleyemeyeceğiz. Zira festival takip etmekten yoruldum. Olur da bir davet gelirse gönderirim ama onun ötesinde artık bu filmin geride kalmasını istiyorum.

Etkilendiğini düşündüğün bir yönetmen var mı?

Çok var. Jim Jarmusch, Eric Zonca, Peter Bogdanovich, Luis Bunuel bunların başında geliyor diyebilirim.

Türk sinemasının geldiği noktayı nasıl buluyorsun?

Gayet iyi. Benim kuşağım çok politik ve iyi işler yapacak. Tabii bunda teknolojinin de payı var.

Son yazışmamızda tez hazırladığını söylemiştin. Tezin hangi konu üzerine, hangi okula devam ediyorsun?

Tez bitti. Tezin konusu; “Lümpen davranış biçimleri ve şiddete yöneliş”ti. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Sinema Televizyon Ana Sanat Dalı’nda yüksek lisans yaptım. Şimdi de sanatta yeterlilik (Master of Fine Arts) üzerine yüksek lisans yapıyorum.

Sinema öğrencilerine neler önerirsin?

Çok çalışsınlar. Yokluklarda suç aramasınlar.

İleride kendini görmek istediğin yer neresi?

Böyle iyi. Hiç gişe kaygısı olmadan kendi kendime film yapabilmek, heyecan ve extasis neredeyse orada olabilmek. Her ne kadar çocuk sahibi olarak bunu yasasam da…

Gelecek projelerinden bahseder misin?

“Küçük Park Cinayeti” diye bir film çekmeye çalışıyorum, mart ayı gibi başlarız umarım. Film ile ilgili fazla bilgi vermeyeyim. Bir diyalog örneği, film hakkında ipucu verecektir:
– Çaycıdan mı korkuyon oğlum?
– Öyle deme abi, Demirel cenazesine çelenk gönderdi.

“Made in Europe” hakkında detaylı bilgiye www.madeineuropemovie.com adresinden ulaşabilirsiniz…

 

(Turkish Journal)

Become a patron at Patreon!