“Türkiye modeli” ne kadar inandırıcı?
Amerika hükümetinin Türkiye’yi, Arap dünyasına bir “rol model” olarak sunma çabasıyla başlayan tartışmalar sürüyor. Biçilen rolün politik gerçeklerle ne kadar örtüştüğü tartışma konusu.
ABD ve Türkiye’den konuya hakim birkaç isime bu konudaki argümanlarının ne olduğunu sordum…
Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi, Karşılaştırmalı Siyaset Uzmanı Prof. Dr. Ersin M. Kalaycıoğlu, “Bir “Türk modeli” olduğu varsayılıyor ama siyaset bilimi litaretürüne geçmiş böyle bir tanım yok. Türkiye, iktisadi mi, siyasi mi, toplumsal mı, yoksa kültürel bir model midir? Bunun adının konulması gerek… ” diyor.
Her alanda ayrı ayrı, “Türkiye’nin ortaya koymuş olduğu, örnek alınacak bir performansı var mıdır?” diye sorunca da yanıtı net: “Böyle bir şey yok.”
Türkiye iktisadi bakımdan örnek olabilir diyenler çıkacaktır…
Dünyanın krizde olduğu bir dönemde, Türkiye bu krizden fazla etkilenmedi. İktisadi bakımdan başarılı gibi gözüküyor. İşsizlik yüksek düzeyde ama bunun toplumsal, siyasi bir sonuca yol açmadığını görüyoruz. Türkiye’nin iktisadi olarak başarısından ve örnek olmasından bahsediliyor; ancak bu konuda önemli sorunlar olduğunu hatırlayalım. Mısır, bizim 24 Ocak 1980’de liberal piyasa ekonomisine geçmemizden daha önce piyasa ekonomisi modelini seçmişti ve o dönem sonrası yaşanan sorunlar ve yolsuzluklar toplumun bu tip bir modeli algılayışını çok olumsuz etkiledi. Bu açıdan Türkiye’nin içinden geçtiği ekonomik sürecin benzer bir dönemi büyük sıkıntılarla yaşamış bir topluma cazip gelmesi beklenmemeli. Ayrıca, Arap ülkelerinin yarısının ekonomilerinin tamamen petrol gelirlerine dayanması Türkiye’nin ekonomik model olma iddiasını anlamsız kılıyor. Bu ülkeler için piyasa modelinin bir manası yok.
Türkiye’nin uygulamada farkı yok mu?
Farkı Gümrük Birliği ve Avrupa Birliği ile olan ilişkileri ve bunun yaratmış olduğu sermaye ve bilgi akımı. Bunun Arap dünyasında bir karşılığı yok.
Türkiye, siyasi olarak model olabilir mi?
Türkiye, seçimlerini yapabiliyor, kısmen de başarılı oluyor. Ama seçildiği halde meclisin dışında tutulan milletvekilleri varken, Türkiye sorunsuz seçim yaptığını iddia edecek durumda değil. Seçimlerin ötesinde insan hakları, hukuk devleti, adaletin işlemesi, medyanın özgür çalışması, genel olarak dernekleşme ve bu derneklerin faaliyetlerinin özgürce sürdürülmesi alanlarının hepsinde, Türkiye uluslararası indekslere girmiş olan çalışmalarda bugünkü Tunus’un bile gerisinde. Türkiye’nin siyasi olarak örnek olma şansı yok,. Kadınların siyasetteki pozisyonlarına bakınca bile Tunus, Türkiye’den yanılmıyorsam 15 basamak daha ileride. Arap ülkelerinin bizi örnek alacaklarına Tunus’u örnek almaları daha mantıklı.
Peki, Türkiye’nin model olarak sunacağı şey nedir?
Türkiye’nin, demokratikleşme sürecine girmiş Mısır, Tunus gibi Ortadoğu ülkelerine sunabileceği tek şey, eksikleri de olsa laiklik anlayışı ve bunun Türkiye’yi getirmiş olduğu nokta. Bu, Arap ülkelerinin hiç birinde görülen bir özellik değil. O sebeple Türkiye, din esası olmayan siyasal partilerin de iktidara gelebilmesi, ülkeyi rahat yönetebilmesi açısından bir alternatif teşkil ediyormuş gibi görülüyor. Başbakanın Mısır’da laiklik konusundaki açıklamasına Müslüman Kardeşler’in verdiği tepki, laiklik vurgusunun bazı Araplar için bir önem taşımadığının göstergesi. Arap dünyasında İslamcılık hareketinden gelen siyasi partiler demokrasiye geçişte çok çabuk bir şekilde ön saflara geçtiler. Bizde 50-60 sene alan bu süreç, özellikle seçmen ve devletten gördüğü tepkiyle siyasal islami hareketi evrilmeye ve radikal özelliklerini törpülemeye zorladı. Araplarda böyle bir durum yok. Bunun dışında, Türkiye’nin demokrasi ve laiklik konusundaki her türlü girişimi, özelikle Suudi Arabistan ve Körfez’deki zengin devletler tarafından reddedilecektir. Bu devletlere bu fikirleri cazip hale getirme ihtimali yok. Karmaşık ve zor bir süreç. Atılacak adımlar iyi hesaplanmalı.
ABD Ulusal Harp Akademisi (NWC) Başkanı ve Ortadoğu Uzmanı Prof. Dr. Kemal Beyoghlow ise, Türkiye’yi özgür ve demokratik bir ülke olarak nitelendiriyor. Arap coğrafyasındaki halkların, özgürlük, adalet ve demokrasi için mücadele ettikleri bir ortamda, Türkiye’nin bu konuda kat ettiği mesafeyi örnek gösteriyor. Türkiye’nin bir zamanlar bu derece takip edilmemesini, ülkede demokrasi uygulamalarının yetersizliğine ve Araplar tarafından batı yanlısı, İsrail dostu model olarak algılanmasına bağlıyor. Başbakan Erdoğan sayesinde bugünlere gelindiğini belirtiyor. AKP’nin siyasi stratejisinin Orta Doğu, Kuzey Afrika ve ötesinde komşuları tarafından parlak bulunduğunu ve bir çok Arap hükümetleri tarafından model olarak seçildiğini söylüyor…
Prof. Dr. Beyoghlow, Tunus, Mısır ve Fas örneklerini veriyor ve yeni siyasi partilerin AKP’yi model aldığını yineliyor ve ekliyor: “Arap dünyası, Türkiye’nin deneyimlerini ve başarılarını ilgiyle izliyor. Türk iç ve dış politikalarını yakınen takip ediliyor. Türkiye, bir gelişim modeli olarak yurtta, bölgede ve uluslararası alanda refah ve istikrarı çağrıştırıyor. Araplar, Türkiye’nin başarılarını gıpta ile izliyorlar ve onu örnek olarak görüyorlar.”
Gazeteci-yazar Ece Temelkuran’ın argümanı ise şöyle: “Türkiye, Arap dünyasına model olamaz; çünkü Arap dünyasında Türkiye’nin benzeri bir modern tarih yoktur. Hiçbir Arap ülkesi Türkiye’nin son 80 yıldır yaşadığına benzer bir devlet zoruyla modernizm ve laiklik tecrübesinden geçmemiştir. İkinci olarak, Türkiye modeli diye bir şeyden söz edilebileceğini sanmıyorum. Olsa olsa AKP hükümeti döneminde yaratılan neoliberal politikaların ılımlı İslam’la soslandığı bir politikalar bütününden söz edilebilinir. Bu da bir demokrasiden ziyade Zizek’in sözünü ettiği geleneksel otoriteryen değerlerle birleştirilmiş neoliberal bir düzendir. Öte yandan Arap dünyasında demokrasi ve ifade özgürlüğü için yola çıkmış milyonlarca insan varken ve seslerini uluslararası düzeyde duyurabiliyorlarken Türkiye’deki içler acısı demokrasi ve insan hakları tablosunun orada bir model oluşturabileceğini söylemek sanırım biraz aşağılayıcı olur. Bonne Pour Orient damgalı bir demokrasi anlayışı ne bizim ne de Arap dünyası için yeterlidir. Siyaset pazarında böyle bir “ürün” imal edildi, “Türkiye modeli” diye; ama sanırım artık sadece bu ürünle milliyetçi duyguları okşanan Türklerin, bölgesel çıkarlar için bu ürünün peşinden koşan hükümet destekçilerinin dışında kimse için inandırıcı değil bu pazarlama.”
Son olarak, son dönem Türkiye’de yapılan keyfi tutuklamalara akademisyenler olarak karşı duran ve bu vakaların Batılı basına bir türlü yansımamasını, tam tersine, Türkiye’nin “Arap ülkelerine demokratik örnek olsun” niyetleriyle gündeme getirilmesini eleştiren GIT-Kuzey Amerika adına Dr. Evren Savcı ile konuştuk.
“Öncelikle, bizim durduğumuz yerden Türkiye’nin bugün kimseye “demokratik” örnek gösterilecek bir hali olmadığı ortada…” diyor Dr. Savcı. Fakat bundan öte, Batılı ülkelerin herhangi bir ülkeyi bir diğerine “örnek gösterme” tavrının da şuursuz, ve Orta Doğu bağlamında oryantalist bir yönü olduğunun altını çiziyor.
“Batılı, veya Batı’yı en iyi kopyaladığı öne sürülen örneklere bakarak mı demokrasinin ne olduğunu öğreneceğiz?” diye soruyor ve ekliyor: “Bugün Amerika’da da barışçıl protestolar polis şiddetiyle karşılanabiliyor; bunun örneklerini hem Occupy hareketinde, hem de California Üniversiteleri’nde harçların yükselmesini protestoedenöğrenciler örneğinde gördük. O yüzden “örnek gösterme” daha çok aba altından sopa göstermeye benzeyen bir jest gibi duruyor. Sonuç itibariyle, hem Türkiye’nin kendini örnek göstermesi, hem de Türkiye’nin örnek gösterilmesi Türkiye’yi örnek gösteren zihniyeti çok şüpheli bir konuma düşürüyor. Arap ülkelerinin “Türkiye”leşmesine kimin ne gibi bir yatırımı var, biraz bunu düşünmek lazım.”
(T24)