İlhan Erdost’un kızı Alaz’dan 8 Mart’a dair…
Yarın, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü.
“8 Mart kutlanır mı? Bizler kutlayalım mı?” diye soruyor Alaz Erdost.
Alaz, 12 Eylül 1980 darbesi ardından gözaltına alındıktan sonra dövülerek öldürülen İlhan Erdost’un kızı. Elinin değdiği, gözünün gördüğü, kokularını bildiği, acılarını hissettiği, gözyaşlarını öptüğü kadınları anlattı bugün. Kuzeni Özüm demiş ki, “acılarını isimleri gibi taşıyan, ama kendi isimlerini kendileri bile unutan kadınlar onlar.”
“Biçer idik, biçildik biz” diyor Alaz Erdost. Sayacakları, eşler, kardeşler, çocuklar:
“Emine Ocak’ın “gençleri çıkarın topraktan” çığlığı,
Fadime Göktepe’nin sabun kokulu beyaz tülbentiyle sardığı çocukları,
Fadime Ayvalıtaş’ın alelacele gidip yerleştiği oğlunun yanıbaşında açan çiçekler,
Emel Korkmaz’ın “keşke vursalardı oğlumu, dövmeselerdi” acısı,
Gülsüm Elvan’ın haykıran fotoğrafı,
Nevin Yağcı’nın papatya kızına bıraktığı mektuplardaki satır satır hasreti,
Adviye Aysan’ın “sen olsaydın Behçet’i sen de severdin” cümlesi,
Füsun Akatlı’nın birikimi,
Birsen Tekiner’in anne kucağı,
Ülkü Ekinci’nin zarafeti,
Berfo Ana’nın oğlu ya gelirse diye açık bıraktığı kapıdan sızan umut,
Rakel Dink’in çutağına seslenişi,
Kiraz Şahin’in vazgeçmeyişi,
Yasemin Cebenoyan’ın gülümseyişi,
Şadan Eren’in özlemi,
Türküler’in babamdan kalma saç lülesi,
Özge Mumcu’nun minik bebeğiyle babasına tekrar hayat verişi,
Zeynep Altıok ve Eren Aysan’ın is kokusundan doğurdukları kardeşlik,
Ayşe ve Aylin Tekiner’in dimdik duruşu,
Sera ve Delal Dink’in gözyaşları,
Şevin Ekinci’nin güzelliği,
Sevgi Can Yağcı’nın tükenmez sevgisi,
Nükhet İpekçi’nin babasının kanlı gömleğine sarılıp ders verişi,
Meryem Göktepe’nin yadigar kalan “gökte turna alayı kaşları”,
Maside Ocak’ın kınalı saçları,
Canan Kaftancıoğlu’nun birleştiriciliği,
Rahşan Anter’in kahkahası,
Filiz Kutlar’ın sanatı,
Alev Özgüner’in samimiyeti,
Şengül Hablemitoğlu’nun bıçak gibi cümleleri.
Ve teyzemin “Güven” verişi,
Ve annemin “Gül” kokusu…
Soyadlarını ezbere bildiğimiz kadınlar onlar. İsimlerini de ezberlediğim kadınlar. Siz de ezberleyin. İyi ki varlar hepsi. İyi ki varız. Elele tutuştuğumuzda eti yakılan kadına rüzgarız, birbirimizi sardığımızda çıplak bedeni örteriz, biz birlikteyken kurşun yarasına pansuman, morarmış göze merhem, kilitlenmiş kapıya anahtarız. Yan yana durunca laf atan ağza tıpa, bakan göze kepenk, kötü söze cevap, karanlığa ışık, yollarda yoldaşız.
Bu kadınlar “kutlamak” nedir bilemediler. Ama birlikte, diğer kadınlara öğretecekler.”
“Hay anam hay emem bibim
Mor seccade mavi kilim
Yanmış buğday gök ekinim
Biçer idik biçildik biz”
Muzaffer İlhan Erdost
İlhan Erdost kimdir?
İlhan Erdost (d. 17 Aralık 1944 Tokat – ö. 7 Kasım 1980 Ankara). Türk yayıncı.
17 Aralık 1944’te Tokat, Artova’da doğdu. Ailesinin geçim sıkıntısı ve II. Dünya Savaşı yüzünden ilkokulu bitirdikten sonra çalışmaya başladı. Daha sonra ağabeyi Muzaffer İlhan Erdost ile birlikte Ankara’ya yerleşti. Burada tekrar okula başladı. Lise yıllarında Atatürkçü düşünceyi benimsedi. 27 Mayıs Darbesi’nin olduğu sıralarda, 16 yaşındayken, düşünceleri bu darbenin çerçevesinde sola yakın bir çizgiye oturdu.
Erdost, liseden sonra Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girdi. Aynı zamanda Muzaffer Erdost’un kurduğu Sol Yayınları’nda da çalıştığı için okulu bitiremedi. Muzaffer Erdost’un 12 Mart 1971’de hapse girmesinin ardından, Sol Yayınları ve Onur yayınları’nın sorumluluğunu üstlendi. Bu sırada eşi Gül Erdost ile evlendi.
12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası, yasak yayın basmak ve bulundurmak iddiasıyla gözaltına alındı. 7 Kasım 1980’de Mamak Cezaevi’nde görevli erler tarafından dövülerek öldürüldü.