“Bir saldırının faili olduğundan şüphelenilen kişilerin yakalanmasına yönelik operasyon böyle acemice mi olur?”
Gazeteci Ahmet Şık, Tahir Elçi cinayetinin görüntülerini değerlendirdi. Şık, “Bir saldırının faili olduğundan şüphelenilen kişilerin yakalanmasına yönelik operasyon böyle acemice mi olur?” diye sordu.
Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin katledildiği olay anı kameralara yansıdı. Ahmet Şık, görüntüler sonrası Twitter’da paylaştığı açıklamada, Tahir Elçi’nin öldürüldüğü olayın başladığı yerin Balıkçılarbaşı Caddesi yani Diyarbakır’ın en işlek yerlerinden biri olduğunu belirtti. “Güvenlik kameraları görüntülerine bakılırsa ve ortalıkta dönen kirli mi temiz mi olduğunu bilmediğimiz bilgilere göre, polisler Diyarbakır’da bir gün önce polislere yönelik saldırının zanlılarının bulunduğu bir ticari aracı takip ediyorlar. Araç Balıkçılarbaşı Caddesi’nin oraya geldiğinde kendiliğinden duruyor ya da polisler tarafından durduruluyor. Görüntülerden bu net olarak anlaşılmıyor. (10. saniye) Aracın durmasıyla birlikte 3 sivil polis koşarak araca yaklaşıyor. Birisi şoför koltuğunun bulunduğu kapının yanında, ikincisi yolcu tarafında üçüncüsü de arabanın önünde duruyor. (13. saniye) İddiaya göre aracın içinde bir gün önce polislere yönelik saldırı düzenleyen zanlılar var. Bu iddia doğru ise, bir saldırının zanlıları olduğundan şüphelenilen kişilerin yakalanmasına yönelik operasyon çevre güvenliği alınmadan, çelik yelekleri bulunmayan ve kişisel güvenliğini de düşünmeden üç sivil polis tarafından yapılmış. Uyuşturucu operasyonunda bile özel timler görev alırken, bir saldırının faili olduğundan şüphelenilen kişilerin yakalanmasına yönelik operasyon böyle acemice mi olur?” dedi.
Şık’ın Twitter’da paylaştığı yazının devamı şöyle:
“Aracın sağ tarafındaki polis kapı açılır açılmaz vuruluyor. Polisin arkasındaki aracın camına da kurşun isabet ediyor. Polis memuru zaten olay yerinde ölüyor. Yani AKP trollerinin sosyal medyada yaptığı yaygaranın aksine, Tahir Elçi’ye kendisini siper ettiği için öldürülen bir polis yok. Aracın ön tarafında duran kişiye de taksinin içinden ateş açılıyor. Şoförün bulunduğu yerin sol alt köşesinden camı dışarı doğru patlatarak çıkan mermi ikinci polise isabet ediyor. Polis memuru yaralanarak yere yığılıyor. Şoför kapısının yanındaki polis ise meslektaşlarının vurulmasıyla birlikte aracın arkasına doğru kaçmaya başlıyor. Aracın şoförü kendini dışarı atıp kaçıyor. (18 – 21. saniyeler arası) Saldırganlar da Tahir Elçi ve gazeteciler ile basın açıklamasını takip eden polislerin olduğu Dört Ayaklı Minare’nin bulunduğu sokağa doğru ellerinde tabanca ile girip koşarak kaçmaya başlıyorlar (21-24. saniyeler arası). Mobese kayıtları şuradan (Tahir Elçi cinayeti Mobese’de) izlenebilir.
Saldırganların kaçış anına ilişkin görüntülere baktığımızda, silah seslerinin duyulmasıyla birlikte Tahir Elçi ve beraberindeki kişiler ile gazeteci ve polislerin şaşkınlığı belli oluyor. Olayın başladığı Balıkçılarbaşı Caddesi ile Tahir Elçi’nin bulunduğu yere kadar olan mesafe maksimum 100 metre. Basın açıklamasını takip eden polislerin önünden elinde silahıyla kaçan saldırganın kolayca geçip gitmesi, tahmini olarak söylüyorum var olan şaşkınlık halinden.
Bu fotoğrafta saldırganın silahı tutuş biçiminden kaçarken ateş etmediğini söylemek mümkün. Sokağı da bilen birisi olarak söylüyorum; fotoğrafta saldırganın bulunduğu yer ile Tahir Elçi’nin daha sonra cansız bedenini gördüğümüz yerin arası birkaç adım. Fotoğrafın solundaki polis, olayın başlangıç yeri olan Balıkçılarbaşı Caddesi’ne doğru nişan almış durumda. Polislere yönelik ilk saldırıda duyulan silah seslerinin kaçış sırasında da devam ettiği sokak içindeki video kayıtlarında duyuluyordu. Polis kaçan saldırganın elindeki silahı fark etmemiş olabilir. Duyduğumuz silah sesleri kaçanların arkasından ateş eden başka polisler olduğunu düşündürtebilir. Aynı MOBESE kayıtlarından ‘saldırganların kaçmasından sonra sokağın başına gelen ya da saldırganlara doğru ateş eden birileri var mı?’ sorusunun yanıtı kolayca bulunabilir. Eğer var ise olayı anlamayan fotoğraftaki polis(ler) silah sesinin geldiği yöne doğru nişan almış olabilirler.
Şu linkteki (Diyarbakır’da çatışma: Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi öldürüldü, 2 polis memuru şehit oldu) videoda görüntülerin hemen başında kaçan saldırganı görüyoruz. İkinci saniyeden itibaren de arabanın arkasında silah tutmuş eli görünen polisin birkaç kez kaçan saldırgana ateş ettiği görülüyor. Yedinci saniyeye kadar devam eden görüntülerde aracın önünde bulunan iki polisin de diğer meslektaşları gibi kaçan saldırgana ateş ettiği görülüyor. En az üç polis kaçan saldırganı hedef almış durumda. Herhangi bir yara almaması ya da yaralandıysa bile kaçabilmesi ilginç tabi.
Diyarbakır’daki meslektaşlarımın verdiği bilgiye göre Tahir Elçi’nin vurulduğu yerin 30 metre kadar ilerisinde hendekler bulunuyor. Silah sesleri üzerine hendeklerin bulunduğu yerden de, muhtemelen milisler tarafından ateş edilmeye başlanıyor. Videonun devamında görünen kargaşa ve duyulan silah sesleri bunlar. 23’üncü saniyeden itibaren ise Tahir Elçi’nin cansız bedenini yerde yatarken görüyoruz.
Otopsi raporuna göre ölüme yol açan kurşun Tahir Elçi’nin ensesinden girerek sol gözünden çıkmış. Tahir Elçi’nin bedeninin düşüş pozisyonundan olayın başladığı Balıkçılarbaşı Caddesi’ne sırtının dönük olduğu ortada. Dolayısıyla hendeklerin bulunduğu yerden değil, tam tersi istikametten isabet eden bir kurşundan söz etmek mümkün.
Bu kurşun kimin silahından çıktı? Çeşitli ihtimaller var.
Silah tutuş pozisyonundan, koştuğunu da hesaba katarak ve Tahir Elçi ile aralarındaki mesafenin kısalığı da göz önünde tutulduğunda, görüntülere yansıyan ilk saldırganın ateş etmediğini düşünmek olası. Sokağın içindeki görüntülerde olmayan ancak aynı yöne doğru gelen ikinci saldırganın ateş açarak geldiğini düşünürsek, onun silahından çıkan bir mermi olabilir. Görüntülerden ikinci saldırganın da ateş etmediğini anlıyoruz. Hatta Tahir Elçi’nin cenazesinin yanında gördüğümüz silahın da ikinci saldırgana ait olduğu ve kendisine ateş eden polise doğru fırlattığı net olarak görülüyor. Bu görüntülerin kafalarda oluşturduğu bir diğer soru ise, bir polisin birkaç metre mesafeden üzerine doğru gelen, hedef aldığı kişinin defalarca ateş edilmesine rağmen nasıl olup da herhangi bir yara almadığı ya da yaralandığı halde olay yerinden kaçabildiği.
Bir diğer ihtimal, saldırganların sokağa girdikleri andan itibaren Balıkçılarbaşı Caddesi’nden arkalarından açılan bir ateş sırasında Tahir Elçi’ye mermi isabet etmiş olabileceği.
Diğeri de, kaçan saldırganların arkasından ateş ettiklerini görüntülerde de izlediğimiz polislerin silahlarından çıkan bir mermi olabileceği.
Herkesi şüpheye sevk eden seçenek ise önceden mevzu tutmuş bir suikastçı olması ihtimali.
Hepsi de mümkün ihtimaller.
Tahir Elçi’nin otopsi raporunda yazan uzak atış mesafesi kavramı kafaları karıştırmasın. Bitişik atış, yakın atış ve uzak atış mesafeleri bellidir. Bitişik atışın ne olduğu adından belli zaten. 30 cm’ye kadar olan mesafeler yakın, 40 cm ve üzeri mesafeler ise uzak atış olarak tanımlanıyor. Yanılıyorsam konunun ilgilileri düzeltsinler. Yani uzak atış denildi diye elinde kanas tüfeği ya da benzeri silahı olan bir suikatçi ifadesi akıllara gelmesin. Tahir Elçi’yi öldüren silahın kime ait olduğunu tespit etmek mümkün olabilirdi, eğer elde ölüme yol açan mermi çekirdeği olmuş olsa idi. Ancak Tahir Elçi’yi öldüren kurşun gözünden çıktığı için muhtemelen civardaki duvarların birine saplanmıştır ya da yere düşmüştür. Yani silah tespiti yapmak için o çekirdeğin bulunması şart. Ancak olay yerinde yapılacak keşif sırasında düzenlenen o garip saldırıyla o an için bunun da imkanı yok edilmiş oldu.”