Türkiye’de ilk kez; ‘Yaratıcı Okurluk Atölyesi’
Türkiye’de ilk kez gerçekleştirilecek olan Yaratıcı Okurluk Atölyesi, yazmak için okumak gerektiğini düşünenleri; iyi okurun kötü yazardan daha önemli olduğunu bilenleri Arnavutköy’e, Gümüşlük Akademisi’ne bekliyor. Projeye imza atan isim Onur Caymaz. “Çünkü okumak anlamanın ilk adımıdır.” diyor Caymaz, “Dünya, anlam üzerinde durur. Anlamadığımız şeyler hayatı zorlaştırır. İçinden edebiyatın, tarihin, dinin, hatıranın ve şarkıların geçtiği bu programa dünyanın en tanınmış yazarı da, yazmayı hiç denememiş bir okur da sadece okur olarak davetli.” diye ekliyor.
Caymaz, Nabokov’un edebiyat derslerinden, “Halihazırda edebiyat yeteneğine sahip olmadığı takdirde birisine kurmaca yazmanın öğretilebileceğine inanmıyorum.” cümlesini alıntılayarak devam ediyor: “Bu yaratıcı okurluk meselesinde beni yola çıkaran ya da yoldan çıkaran hep bu yargı oldu: Yazı yazmanın öğretilebileceğine inanmamak.
Doğuştandır yetenek, bir nevi bahşedilmiştir ya da ne bileyim lanet gibi üzerinize yapışmıştır, her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır der Dostoyevski. Yeteneği olmayan birine yazı yazmayı öğretebilmek beyhude çabadır. Sözü edilen yetenek, bu yüzyılda yazar olma konusunda hiçbir zaman yetmez üstelik; insan bir milyon yıldır nefes alıp veriyor, sadece altı bin yıldır yazıyor, bu geç kalınmış tarihte yazdığınız her harfin altında altı bin yıl var…
Yazı, dil, edebiyat kültürü, teknik, üslup, bunlar öğretilebilir; denecek bir şey yok ama içerde ışıyan cevher para karşılığı alınıp satılamaz ne yazık ki… Fakat zaten herkes yazı yazmak zorunda da değildir, gerçek edebiyat okurunun çok az olduğunu biliyoruz, iyi edebiyatın sundukları, bu çağın “değer” silsilesi içinde pek parlak sayılmaz; bir “başarı öyküsü” falan anlatmıyorsanız tabii. Çünkü iyi edebiyat, sizin başarınızın, bir başkasının başarısızlığı olduğunu da öğretir.
Son hesaplaşmada yazmayı öğretmekten çok daha önemli bir şey olduğu inancındayım. Nasıl ki bugün yeni bir şey okumak istediğimizde eşe dosta, arkadaşa “iyi yazarlar” sorarız, yani nasıl ki iyi yazar diye bir şey bekleriz, işte onun tam karşısında bir de iyi okur vardır. Yazarlık bir meslek olduğu gibi okurluk da meslektir ve iyi yapılması gerekir. Son ütücünün elinde ütü, terzinin elinde makas, manavın elinde terazi; okurun elinde de dil, harfler, kelimeler var. Buradan hareketle bir içerik oluşturdum. Adını yine Nabokov’un derslerinde geçen bir kavramdan buldum: Yaratıcı Okurluk.
Latife Tekin, sağ olsun projeye Arnavutköy’deki Gümüşlük Akademisi şubesinde yer verdi. 5 Nisan’da başlıyoruz. Kelimeleri, cümleleri, harfleri, romanları, şiirleri, hikâyeleri, yazarları, tarihi, dini, şarkıları, masaya yatıracağız. Elimizden geldiğince, dilimiz döndüğünce, katılımcı dostlarla birlikte okumayı yeniden, birlikte öğreneceğiz. Cemil Meriç’ten Homeros’a, Handke’den Balzac’a, Nâzım’dan Füruzan’a bir kazı çalışması, kitapların tozunu alacağız… Başlarken bize Borges’in kelimeleri eşlik edecek: “Okumak yazmaktan öte bir iştir, daha uysal, daha uygar, daha entelektüeldir…””
Gümüşlük Akademisi – Arnavutköy’de “Yaratıcı Okurluk” ders programı şöyle: http://onurcaymaz.com/?p=2130
(T24)