Her müzisyenin en az bir defa gelmesi gereken bir fuar: The NAMM
Müzikal ekipman ve aksesuar üreticileri bayiler ile birlikte Anaheim’da The NAMM (The National Association of Music Merchants)’da buluştu. Dört gün süren The NAMM, müzik ürünleri endüstrisi için en büyük fuar olma özelliğini koruyor.
Endüstrinin yükselen markalarının tanıtıldığı şovda müzikle haşır neşir olma, dünyaca isim yapmış sanatçıların performanslarını izleme şansınız da oluyor. Ticari amaçlı ve halka açık olmayan etkinlik katılımcılar için bir prestij diyebiliriz.
The Doors’un gitaristi Robbie Krieger’ı ana sahnede, Deep Purple’dan tanıyabileceğiniz Steve Morse’u Music Man standında dinleme gibi, her standda, firmaların anlaştığı birçok sanatçı ile ayrı ayrı görüşme şansı yakalayabiliyorsunuz. Şov boyunca tanıtım standları ayrı, paneller ayrı, akşam süren konserler ayrı ilgi gördü.
Kar amacı gütmeyen, John Lennon Eğitim Otobüsü de şovda yerini almıştı. Lennon Bus Amerika’nın dört bir yanında çeşitli yaş grubundan öğrencilere ulaşıp, onlara müzik sevgisini aşılamayı amaçlayan gezici bir proje. Öğrencilere sekiz-on saatlik bir zaman diliminde şarkı sözü yazma, kayıt yapma, müzik videoları, belgesel çekme ve yayınlama konusunda kendi yaratıcılıklarının ortaya çıkması için ön ayak oluyorlar. İlgilenenler için: http://www.lennonbus.org/about_the_bus
‘Türkiye, The NAMM’da zilleri ile temsil ediliyor’
1623’te İstanbul Samatya’da küçük bir atölye ile başlayan Avedis Zildjian zillerinin serüvenin yankılarını bugün The NAMM’da dahi duyuyorsunuz. İstanbul Agop’u temsilen The NAMM’a katılan Arman Tomurcuk’tan, ilk defa 1680’de batılı bestecilerin zili keşfetmesi ile orkestraya giren enstrümanın, 1851’de Avedis II Zildjian’ın zilleri Avrupa’da fuarlarda tanıtması ve oğlu, bugünkü Zildjian K serisine adını veren Kerope Zildjian’ın Avrupa üzerinden yurt dışına satışlara başlaması sonrası piyasada zilin yerinin sağlamlaştığını öğrendik. Ustanın çırakları Agop Tomurcuk ve Mehmet Tamdeğer bu efsaneyi devam ettirmişler. Bu iki isim, 1981’de bir el tezgahında zil yapımına başlamış. Bildiğimiz İstanbul markasına imza atmışlar. Agop Tomurcuk’un 1996’daki talihsiz ölümü sonrası İstanbul Mehmet ve İstanbul Agop olarak ikiye ayrılan marka ve yeni başka firmalar ile Türkiye zilleri dünyada tanıtılmaya devam ediyor.
Günümüzde el yapımı ziller dünyada sadece Türkiye’de üretiliyor diyen firma sahipleri ile tek tek görüştük. İstanbul Agop, İstanbul Mehmet, Turkish, T-cymbals, Anatolian, Amedia ve Bosphorus’un standlarına uğradık.
Zilin Türkiye’den çıkma ve 600 senelik bir hikayesinin olduğunu söyleyen firma sahiplerinin ortak görüşleri şöyle: “ABD pazarı zor olsa da, Zildjian’ın gücünü nasıl etkisiz hale getiririz, pazarda nasıl daha güçleniriz diye çalışıyoruz…”
‘Zilde Zildjian gerçeği’
Zildjian’ın ABD’nin en iyi bateristlerini, davulcularını alıp, sahneye çıkartma şansı ve tanıtımda Türkiye firmalarından önde olduğu gerçeğini kabul eden firma sahipleri, “Zildjan’ın burada dağıtım ağları olması, avantajları ama biz de varız demek için buradayız ve pazarı zorluyoruz” dediler. Ez cümle: “The NAMM’da varsan, müzisyenler bu firma ayakta duruyor, geleceği var diye bakıyor. Gelmezsek yokuz. Bu bir prestij olayı.”
Zildjan’ın reklamda el yapımı zil diye tanıtım yapmasının asılsız olduğunu, otomatik çekiçler ile çalıştıklarını dile getirdiler. “Bizde hala el yapımı, geleneksel, eski metodla iş yapılıyor.”diye eklediler: “Artık Çinliler de zil yapıyor ama kalite ortada. Biz lahmacun fırını kullanıyoruz. Zildjan’ın el yapımı zilleri el değmeden yapılıyor.”
İstanbul Mehmet’in daveti üzerine şova katılan Zildjian’ın yeğeni, Michael Zildjian (Zilcan) da The NAMM’daydı. Vaktiyle, amcasının atölyesinde Agop Tomurcuk ve Mehmet Tamdeğer ile çalışan Zilcan, son Türkiye ziyaretinde, Türkiye’dekilerin hala eskiden çalışıldığı gibi çalıştığını gördüğünün, tek farkın kendi zamanlarında kömür kullanılması şimdi ise elektrikli fırınların varlığı olduğunun altını çizdi. Zildjian’dakilerin ise elektrikle metali erittiklerini ama fırınlarının hava gazı ile ısındığını, önce press yapıp otomatik çekiçle bakıra vurup zili sertleştirdiklerini söyledi. “Türkiye’de zile çekiçle vurarak şekil veriyorlar, metali serpip bombe yapıyorlar. Mutluyum, zanaatimiz hala yaşıyor” dedi.
Firma sahipleri, Türkiye’nin reklamını yaptıklarının da bilinmesini istediler.
Türkiye’de, tanınan fuarlara para olduğunu ve devletin katılımcı firmaları desteklediğini söylediler.
Turkish’in ortağı Nusret Özevin’in şu sözleri dikkat çekici idi: “ “Türkiye nerede?” diye soranlar oluyor. “Türkiye savaş içinde, insanlar köşe başında öldürüyor” diyen var, “Biz ölmedik, bildiğiniz gibi değil, gelin gezdirelim” diyoruz. Türkiye’nin Afrika’da olmadığını öğretiyoruz. Türkiye’nin müziği tanınmıyor, sufi müzik dışında müziğimizden haberdar değiller. ”
Turkish zilleri ile şova katılan maNga’nın bateristi Özgür Can Öney ile de görüşme şansı yakaladık. Öney, The NAMM’ın dünyadaki en önemli müzik enstrümanı fuarlarından biri olduğunu yineledi. Türkiye’deki zilleri kendisinin nasıl değerledirdiğini merak ettiğimizde, el yapımı üretimi sürdüren firmaların, dünyada rağbet görmelerinin normal olduğunu, sanatçıların o zillerde kendilerine has bir parmak izi bulunduğunu, istediğiniz ses rengi aralığına sahip olmanın bir avantaj olduğunu söyledi. The NAMM için, “her müzisyenin en az bir defa gelmesi gereken bir fuar” diyen Öney, gerek hızla gelişen elektronik ekipmanlara dair bilgilenme gerekse konserler sonucu çok keyifli zaman geçirdiğini belirtti.
The NAMM’dan bazı kareler şöyle: