Tanıl Bora, “bozkurt” sevincini yorumladı: “Çok sayıda kişinin takımla özdeşleşme duygusunun eridiğini görüyoruz”
Merih Demiral’ın Türkiye-Avusturya maçı sonunda yaptığı “bozkurt” işaretiyle ilgili tartışmalar sürüyor. UEFA, Demiral hakkında “uygunsuz davranış” iddiasıyla soruşturma başlattığını açıkladı. Demiral’ın yaptığı gol sevinci ve UEFA’nın başlattığı soruşturma belki haftaya unutulacak ama bu tartışma, birçok kişinin “milliyetçilik” hakkında düşüncelerini paylaşmalarına yol açtı. “Milliyetçilik geçmeyen ergenliktir” diyen Tanıl Bora ile yaşanan bu tartışmaları konuştuk. Bora, “Ben milliyetçi olsam, ‘birlik-beraberlik’ adına, bundan memnun olmazdım” diyor.
Milliyetçilik ile ilgili araştırmaları, yazıları ve kitapları ile tanınan Tanıl Bora’ya Merih Demiral’ın yaptığı bozkurt işaretinin ardından başlayan tartışmaları hatırlatarak, “Hareketi savunanların, bozkurt işaretini eleştirenleri, mevzu zafer işareti veya sol yumruk olsaydı farklı tepki verecektiniz şeklinde özetlenebilecek eleştirileri ne kadar anlamlı? Bu doğru bir kıyaslama mı? Bu olası ikiyüzlülük suçlamasının altı ne kadar dolu?” diye sordum.
Bora’nın yanıtı şöyle:
“İlk hesaba katılması gereken sanırım, uluslararası futbol müsabakalarının, hele böyle turnuvaların, bir yanıyla, bir milliyetçilik sahnesi olduğu bütün milliyetçilikler için, bir kurtlarını dökme sahası. Milliyetçi ideoloji burada bir avantaj ya da haksız rekabetten de yararlanıyor: başka ideolojilerin tezahüratı ‘spora siyaset karıştırmak’ sayılırken, milliyetçilik ‘ideolojiler üstü’, ‘doğal’ addedildiğinden, masumiyet karinesinden yararlanıyor. Bütün milliyetçilik’ler’ derken, her ülkenin milliyetçiliği için de çoğul kullanıyorum. Her ülkenin toplam milliyetçiliği içinde de farklı söylemler var; milliyetçilik dilinin farklı lehçeleri.”
Merih Demiral’ın yaptığı bozkurt işaretiyle “Türk milliyetçiliği içinde bir lehçeyi ‘konuştuğunu’ ve tezahüratını yaptığını’ vurgulayan Bora, “Bozkurt işareti, adı üstünde, ‘bozkurtçuların’ yani bozkurtu milli totem bilen ülkücülerin işareti” dedi ve şunları söyledi:
“Onların, hafif ve nesnel biçimde tabir edelim, kendi milli kimlik tanımlarını benimsemeyenlere karşı tehdit olarak da salladıkları bir işaret. Nitekim, maçın oynandığı gün Madımak katliamının yıldönümüydü, o katliamda linççilerin saflarında bu işaretin bol bol görüldüğünü hatırlayan, hatırlatan çok insan oldu.”
Merih Demiral’ın maç sonu açıklamasında geçen “Bir gol sevinci vardı aklımda onu yaptım, Türklükle alakalı. Türk olduğum için çok gurur duyuyorum” ifadelerini de yorumlayan Bora, Demiral’ın yaptığı bu hareketle ekran başında A Milli Futbol Takımı’nın galibiyeti için kenetlenen birçok insanın Millî Takım’la olan özdeşleşme duygusunun eridiği görüşünde:
“Merih Demiral ‘Türklükle alakalı bir işaret’ diye izah etmiş, Türklüğüyle gurur duyduğunu söylemiş. Ülkücülüğe bir bağlılığı ya da sempatisi var mı bilmiyorum, olması gerekmez, en azından ülkücülerin, bozkurt’un her Türk’ün doğal olarak benimseyeceği milli sembol olduğu propagandasından etkilendiği, ona razı geldiği anlaşılıyor. Türklüğü, etno-kültürel bir ‘olay’ olarak anladığı anlaşılıyor. ‘Türkiye’de hepimiz Türküz’ gibi bir cümle de kurmuş.
Milli takımı sevinçle izleyen, galibiyetlerine sevinen, tribünde ve televizyon başında destekleyen epey çok sayıda insanın, bu işaret ve işaretçilerden ötürü soğuduğunu, tadının kaçtığını, bazılarının bu takımla özdeşleşme duygusunun eridiğini görüyoruz. Ben milliyetçi olsam, ‘birlik-beraberlik’ adına, bundan memnun olmazdım!”