Weirdness

Uzun yıllardır bilim felsefesine merak saran fizik profesörü Taner Edis, yenice bir kitaba imza attı: WE!RDNESS! Prof. Dr. Edis ile kitabına dair yaptığımız söyleşi şöyle:

Kitabınızın adı WE!RDNESS! Türkçe karşılığı ne olurdu? “Gariplik”, “Acayiplik”, “Tuhaflık”?                                             

Hepsi olabilir ama doğrudan çevirisi zor. “Tuhaflık” ama bilimsel bakış açısına göre bir tuhaflık: Evrim karşıtlığı ya da büyüyle hastalık iyileştirmeye kalkmak gibi. İngilizce konuşan ülkelerde bu gibi bilim-dışı görüşlerin eleştirilerini yapan kuşkucu çevrelerde “weirdness” ile ne demek istediğim anlaşılıyor. Ama Türkçe bunun karşılığı ne olabilir tam bilmiyorum.

Bu kitap bize ne anlatıyor? 

Yaratılışçılık gibi bir düşünce, bilimsel çevrelerde kabul görmüyor, hatta çok zaman bilim-dışı sayılıyor. O zaman akla gelen, bilim içinde olan nedir, dışında kalmayı nasıl belirliyoruz gibi sorular. Bilim dediğimiz nedir sonuçta? Niye bilimsel bilgi güvenilirdir? Bilimsel düşünceyi başka, örneğin doğaüstü güçlere dayandırılan bilgi kaynaklarından ayıran nedir? Bunlar gibi, bilim felsefesi alanına giren sorulara yaklaşmak istedim. Bilim ve tuhaf bilim karşıtı düşünceleri karşılaştırarak böyle sorulara yaklaşmak, doğrudan teknik bilim felsefesi ile boğuşmaktan daha eğlenceli.

Kitapta hangi sorulara yanıt aradınız? 

Gerçek bilim ile sahte bilimi keskin olarak ayıracak bir çizgi, bir bilimsel yöntem var mı? Fizik yasaları nedir ve neden bu yasaların dışında çıkıldığı söylenen mucize gibi iddialara güvenmemeliyiz? Bilim ve din birbirinden nasıl ayrılır? Doğal bilimler ile öteki bilgi üreten dallar arasındaki bağlantılar nedir? Rasyonelliği bir ideal değil de sınırlı ve maliyeti olan bir yetenek olarak değerlendirdiğimizde bilim-dışı görüşlere yaklaşımımız nasıl değişir? Günümüz siyasetinde önemli yer tutan sağ popülizmin bilim ve uzmanlık karşıtlığına nasıl karşı koyabiliriz?

Kitabı hazırlamak ne kadar sürdü? 

35 yıldır bu konularla ilgileniyorum. 20 kadar yıldır “Weird Science” denen, bilim-dışı iddialar üzerinden öğrencilere bilim felsefesinin ilgilendiği soruları tanıtan bir ders veriyorum ve son 15 yıldır akademik çalışmalarım fizikten çok bilim tarihi ve felsefesine yöneldi. Yani kitap uzun bir birikimi yansıtıyor. Ama ilk yazmaya başladığımdan kitabın basılmasına kadar olan süre iki yıldan az. Salgın süresinde eve ve ofise kapanıp en çok bu kitapla uğraştım. 

Yıllar önce The Amaz!ng Meeting’te, “Zırva bir fikrin başarılı olması için ne gerekir?” sorusuna verdiğiniz yanıtı bu kitapta daha derinlemesine açma şansı bulmuşsunuz desek, yanılmış mı oluruz?

Evet; dediğim gibi, bu kitap neredeyse tüm çalışma yaşamımda üzerinde durduğum birçok soru üzerinde düşüncelerimi bir araya getiriyor.

Bir söyleşimizde, “Zırva fikirlerin ardında düşünsel olarak oldukça ilgi çekici sorular bulunabiliyor” demiştiniz. Yine sormak isterim, zırva gibi gözüken bir iddia nasıl başarılı olabiliyor?

Zırva bir düşüncenin başarılı olması için tek bir neden yok. Bazı saçma düşünceler, diyelim tuhaf bir diyet, birden moda olur ama kısa sürede aynı hızla gözden düşer. Daha kalıcı olan tuhaflıkların bazılarının normal insan psikolojisinde derin kökleri var. Örneğin hayalet ya da ruh gibi inançlar normal insan beyninin işleyişine çok yatkın; üzeri eğitimle bastırılabilse bile her zaman bir düzeyde böyle inançların olmasını bekleyebiliriz. Bazı tuhaflıkların başarısı ise kurumlaşmalarıyla ilgili. Örneğin ayrıntılı bir yaratılışçılık inancı böyle. Başarısını anlamak için toplumsal derinliğini ve kurumlarla bağlantılarını görmek gerek.

Günümüz bilim felsefesinde bilimsel yöntem algısını savunmanın zor olduğunu düşünüyordunuz, nedenini uzun uzun anlatın isterim. 

Eğer yöntemden aradığınız ayrıntılı bir listeyse, yani güvenilir bilgi edinmek için bir reçeteyse, bu olacak bir şey değil. Yanlışlanabilirlik gibi felsefe tarihinde ortaya sürülen bazı prensipler var ama hepsi bir noktada çöküyor. İstatistiksel yöntemler var ama bunları da reçete gibi uygulayamazsınız. Bilimsel bilgi edinmek için yaptıklarımızı bilimsel gözle değerlendirdiğimizde bulduğumuz tek bir prensip ya da yöntem değil, birçok örtüşen bilgi alanı ve çoklukla örtüşen, ama yine de en çok belirli alanlarda işe yarayan bir sürü karmaşık prensip ve yöntem. Eskiden kalma bir felsefi alışkanlık, bilimsel yöntemi bilimlerin dışında, daha temel felsefi bir düzlemde, bilimin güvenilirliğini garanti altına alan bir reçete olarak görmek. Böyle bir yaklaşım bir sürü içinden çıkılmaz teknik problemi ortaya çıkarıyor. Bence en iyisi, yöntemlerin de bilimlerin öteki sonuçlarından o kadar farklı olmadığını görmek. Hangi yöntemler işe yarar, hangi yöntemler güvenilmezdir, bunlar da dünyanın gerçekleri arasındadır.

Gerçek ve sahte bilimleri kolayca birbirinden ayıracak prensipler var mı?

Yok. İşin ayrıntılarına girmeden, eldeki açıklamaların başarılı olup olmadığını değerlendirmeden, kestirmeden bir şeyin gerçek bilgi olup olmadığını anlamanın yolu yok. Ama bu her şeye her zaman temelden yeniden başlamak zorunda olduğumuz anlamına gelmez. Örneğin birisi “dış güçler” ile ile ile bir senaryo anlattıysa, bu senaryonun bildiğimiz komplo teorilerine benzemesi tabii ki kuşku uyandıracaktır. O senaryo ile ilgili bilginin nereden geldiğini doğru düzgün açıklayamıyorsa mutlaka kuşkumuzun derinleşmesi gerekecektir. Ama pratik olarak işe yarayan kolayca uygulanabilir kuralları kesinleştirmemek gerek; yanılıyor olabiliriz. Geceyle gündüz arasında bir fark var ama hangi saniyede gündüzün aniden gece olduğunu bize söyleyecek kurallar da gerçekçi değildir.

Peki, bilimin nasıl işlediğinin ve niye esas olduğunun anlaşılması, güvenilir olarak görülmesi neden önemli? 

Bilim yalnızca bir akademik çalışma alanı değil, toplumsal, siyasal, ve kültürel olarak önemli bir alan. Örneğin, salgın sırasında bilim kurumlarına güvenecek miyiz? Fizik-ötesi güçleri olduğunu söyleyen bir tarikat şeyhine inanacak mıyız? Hangi bilgi kaynaklarına güvenebileceğimiz hepimiz için pratik önemi olan bir soru. 

Son olarak, WE!RDNESS! bir gün Türkçe de yayımlanır mı dersiniz? 

İsterim, ama olasılık düşük. Türkiye’deki bir yayıncı, satıp satmayacağını soracaktır ve herhalde riski göze almayacaktır. Olur da İngilizcesi çok satarsa belki ama bundan önceki kitaplarımın da satışları yüksek olmamıştır.  

Taner Edis kimdir?

Truman Eyalet Üniversitesi’nde fizik profesörüdür. Lisans derecesini Boğaziçi Üniversitesi Fizik ve Bilgisayar Mühendisliği bölümlerinden, fizik alanında yüksek lisans ve doktora derecelerini Johns Hopkins Üniversitesi’nden aldı. Edis, yaratılışçılık, din ve bilim üzerine birçok kitabın yazarıdır. Şüpheci Soruşturma Komitesi için bilimsel ve teknik danışmandır.

Become a patron at Patreon!