12 Eylül kurbanı İlhan Erdost’un kızı Alaz: Kenan Evren’in kanla dolu yattığı yerde çiçek açmayacak

Alaz Erdost


12 Eylül 1980 darbesi ardından gözaltına alındıktan sonra dövülerek öldürülen İlhan Erdost’un kızı Alaz Erdost, Kenan Evren’in ölümü sonrası, “Babamın küçük bahçesinden çiçekler fışkırırken, onun mezarı olmayacak. Kanla dolu yattığı yerde çiçekler açmayacak. Ziyarete gelenlere çikolata dağıtılmayacak, çünkü giden olmayacak. Ve o hiç bir zaman “kendi mezarında kendi açan bir gül” olmayacak asla. Bu da bana yeter” dedi.

Yayıncı İlhan Erdost’un kızı Alaz Erdost, 12 Eylül darbesinin mimarı Kenan Evren’in ölümüyle ilgili T24’e şunları söyledi:

“Benim babam bir küçük bahçe. Hep çok çiçekli, hep yeşil. Bir de yanımda olan babam var. Çok sever beni. Benim annem hep ağlar. Türkü dinler ve ağlar. Bir annem daha var. Yemeklerimi o yapar, beni o yıkar. Bir babam hep duvarda duruyor. Kalın kara bıyıkları var. Değişmez. Öbür babamınkiler beyazladı zamanla. Annemin saçları da. Ablam utanmış , o yüzden boyadılar bir gece öbür annemle beraber. Boyarken de ağladılar.

Okumayı yeni öğrenmiştim. Evde bir dergi buldum. Kapağında kalın kara bıyıklı babam vardı. İki annem karşımda, battaniyenin altında beni izlediler. Ben sesle okudum. “İşkencede öldürülen yayıncı İlhan Erdost..” O gün öğrendim ölen babam, kalan amcam. Ağlayan annem, bana bakan teyzem.

Çok sevdiğim bir dostum var. Babası babamın arkadaşı. Annesini tanımıyor olmamın sebebiyle, onun benim babamı tanımıyor olma sebebi aynı. Aynı kişi. Dün öldü o. Babamdan 35 yıl sonra. Babamdan 62 yaş fazla. Nevin Teyze’den çok çok daha fazla. Ben arkadaşımın hikayesini dinlerken ağlıyorum, arkadaşım benim hikayemi. Beraber başkalarının hikayelerini dinliyoruz, kendi hikayelerimizi unutarak. O kadar çok ki. 35’ten, 62’den, 98’den çok çok fazla. Rakamlarla ölçmüşler. Yazmışlar da. Örtülemez, yazılamaz da.

Geçen sene, bir mahkeme salonunda oturuyorum. Karşımdaki ekranda. Yatağında yatıyor. İfadesiz. Salon çok sıcak. Anneler var ağlayan ve saçları beyaz. Su içiriyorlar ona bir ara. Bir anne bağırıyor. “Anaların göz yaşlarını içiyorsun, zıkkım iç.” Bizi gördüğünü, duyduğunu varsayıyorum. Biraz rahatlıyorum. Ona bakarken düşünüyorum. Ölse sevinir miyim acaba?

Karşıyaka’ya gidiyoruz sıklıkla. Artık biliyorum. Babamın küçük bahçesi değil, babamın mezarı orası. Gitmişken herkesi dolaşıyoruz ama. Bir anne var, her hafta orada. Gidince çikolata veriyor, kolonya ikram ediyor. Ben anneler gününde anneme gidiyorum, o anne ise oğluna. Karşıyaka Mezarlığı’na ikimizin Karşıyaka’da tanışıyor olmamızın sebebi aynı. Dün öldü o. 98 yaşında.

İstanbul’a her gittiğimde uğruyorum, Galatasaray Meydanı’na. Anneler oturuyor. Gidecek bir çocukları yok. Kemiklerini arıyorlar. Utanıyorum. Benim babamın mezarı, bahçesi var hatta.

Arada sırada okuyorum. 17 yaşında bir çocuk yazmış, annesine bir mektup. “Elleri titrememiş.” Ben olsam, korkudan yazamazdım. Bırakın o cümleleri kurabilmeyi. Annesini tanıyordum. Yaşlı gözlerini kapattı geçenlerde. Dünü göremeden. Görse iyi olur muydu bilemiyorum. Gözlerindeki yaşın sebebi dün öldü. Dökmeden bir damla.

Fazla uzatmamayım. Sevinmek değil bu asla. Hatta hesabını soramamanın verdiği utanç var. Bir insan değil o benim gözümde. İsmini de anmayacağım o yüzden. Babamın küçük bahçesinden çiçekler fışkırırken, onun mezarı olmayacak. Kanla dolu yattığı yerde çiçekler açmayacak. Ziyarete gelenlere çikolata dağıtılmayacak, çünkü giden olmayacak. Ve o hiç bir zaman “kendi mezarında kendi açan bir gül” olmayacak asla. Bu da bana yeter.”

‘Yeni bir soydandı yepyeni

Kendi mezarında kendi açan bir güldü ilhan

Sabah da kırmızı akşam da kırmızı

Hep kırmızı kalacak solmadan’

Turgut Uyar, Gülün Kanından

İlhan Erdost kimdir?

İlhan Erdost (d. 17 Aralık 1944 Tokat – ö. 7 Kasım 1980 Ankara). Türk yayıncı.

17 Aralık 1944’te Tokat, Artova’da doğdu. Ailesinin geçim sıkıntısı ve II. Dünya Savaşı yüzünden ilkokulu bitirdikten sonra çalışmaya başladı. Daha sonra ağabeyi Muzaffer İlhan Erdost ile birlikte Ankara’ya yerleşti. Burada tekrar okula başladı. Lise yıllarında Atatürkçü düşünceyi benimsedi. 27 Mayıs Darbesi’nin olduğu sıralarda, 16 yaşındayken, düşünceleri bu darbenin çerçevesinde sola yakın bir çizgiye oturdu.

Erdost, liseden sonra Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girdi. Aynı zamanda Muzaffer Erdost’un kurduğu Sol Yayınları’nda da çalıştığı için okulu bitiremedi. Muzaffer Erdost’un 12 Mart 1971’de hapse girmesinin ardından, Sol Yayınları ve Onur yayınları’nın sorumluluğunu üstlendi. Bu sırada eşi Gül Erdost ile evlendi.

12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası, yasak yayın basmak ve bulundurmak iddiasıyla gözaltına alındı. 7 Kasım 1980’de Mamak Cezaevi’nde görevli erler tarafından dövülerek öldürüldü.

Become a patron at Patreon!