Karen Weintraub: Bilim insanları otizm hakkında çok az bilgi sahibi

page_otizm-ile-basa-cikma-teknikleri_150523691

Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Uzmanı Yard.Doç. Dr. Martha Herbert ve Gazeteci Karen Weintraub’ın  birlikte kaleme aldığı, yenice yayımlanan “The Autism Revolution” kitabından daha önce bahsetmiştik: Tıklayın

Nihayet Karen Weintraub’a ulaştım ve T24 için kendisi ile söyleşi yapma şansı yakaladım…

İlk olarak, kitap üzerinde çalışmaya başladığında kendisini şaşırtan bir bilgi olup olmadığını sordum. “Benim için en şaşırtıcı şeylerden biri,  bilim insanlarının otizm hakkında çok az  bilgi sahibi olduklarını görmek oldu” dedi ve Dr. Herbert’in bağışıklık sistemi, metabolizma, genetik, beslenme, psikiyatri ve nöroloji dahil  birçok farklı alanda araştırma yaptığına değindi:  “Otizmin  tutarlı bir resmini çıkarmak  için çok yönlü çalışmak şart. Genellikle sınırlı bir bakış açısı mevcut. Bu güne kadar otizmin , tüm vücudu ve beyni etkilediği, çevresel ve genetik faktörlerin bir “toplam sonucu” olarak ortaya çıktığı düşünüldüğünden, tedavi yöntemleri de o yönde gelişmekteydi.  Temel davranış terapisi ve ilaç tedavisi tek başına yeterli değil. Konuya geniş açıdan yaklaşarak, vücudun kendi içindeki dengesine, mikrop ve toksinlere maruz kaldığı andaki durumuna bakmak gerekiyor. Araştırmalarımız sonrası gördük ki, otistik insanların, besin ihtiyaçlarını nasıl giderdiklerine ve uyguladıkları diyetlere bakmak çok önemli.  Eğer otizm değişik faktörlerin kişiye özel bir sonucu ise, biz de bu faktörlerle başa çıkacak adımlar atmalıyız.

Bu araştırma sırasında, sizi en çok etkileyen durum nedir?

Anne ve babaların, çocuklarının otizm ile başa çıkmaları için her gün verdikleri mücadele gerçekten etkileyici. Ayrıca otistik çocukların sezgi ve yeteneklerine şahit olmayı da eklemeliyim.

ABD’de çocuklarda görülen otizm vakalarının sayısının son on yıl içinde yüzde 78 arttığı ilan edilmişti. Nedir bu artışın sebebi?

Otizm sorunu yaşayan bireylerin sayısındaki artış, geniş ve de tartışmaya açık bir konu. Bu artışın büyük kısmı son yıllarda sayımların daha doğru yapılmasından kaynaklanıyor.  “Bir çok eyaletin, sayımlara özen göstermeye başlamasının etkisi var” diyebiliriz. Bunun yanında, bilim dünyası, otizmin gerçek artışını kabul etmekle birikte bunun toksik kimyasallar gibi çevresel etkenlerden mi, yoksa sosyal koşullardan mı kaynaklandığını hala tartışıyor. Geç yaşta çocuk sahibi olmak ile otizm arasında net bir bağ olması sosyal etkenlere bir örnek. Araştırmalar, herhangi bir toksik maddenin doğrudan otizme yol açtığını ortaya çıkarmış olmasalar da kurşun gibi ağır metallere maruz kalmanın otizmin gelişiminde rolü olduğu düşünülüyor.

Hamilelik döneminde alınan hormonların otizme etkisi konusunda bir araştırma gördünüz mü?

Hayır, rastlamadım.

Peki, aşılar ve otizm arasında doğrudan bir bağ var mı?

Aşılarla ilgili yapılan geniş araştırmalar sonucu otizm ile aşılanma arasında doğrudan bir bağ görülmedi.

Çocuklarının bağışıklık sistemini güçlendirmeleri için ailelere ne önerirsiniz?

Bağışıklık sistemini zayıflatan en önemli nedenin kötü beslenme olduğunu biliyoruz. Amerikan toplumunun, işlemden geçirilmiş besinleri ve şekeri bolca, meyve ve sebzeyi  ise çok az tüketen beslenme alışkanlıkları, bağışıklık siteminin zayıflaması için davetiye çıkarıyor.

Yakında yayımlanacak olan “Fast Minds” adındaki kitabınıza da değinmek isterim. Sanırım dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu üzerine bir çalışma.

Evet, ilginiz beni şaşırttı. Fast Minds’ı dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu (DEHB) konusunda uzman iki kişi ile yazıyorum.

DEHB hakkında, duymadığımı düşündüğünüz bir bilgi var mı?

Çok detaya girmem zor ama önceleri DEHB tanısı konulan çocukların büyüdüklerinde bu rahatsızlıklarının geçeceği düşünülüyordu.  Ama şimdi, çocukların yarısının yaşam boyu aynı sıkıntıda olacaklarına  dair veriler var.  Amerikalı yetişkinlerin yaklaşık yüzde 3-4 oranında DEHB olabileceği söyleniyor. (Bu istatistiğin genel olarak tüm yetişkinler için geçerli olup olmadığı açık değil.)

Her insanda  hastalığın etkileri farklı olsa gerek?

Evet, derecesi de farklı görülüyor. Temelde kişilerin bir şeye odaklanma ve dağınıklık sorunu yaşadıkları biliniyor. Yetişkinlerde hiperaktif olma belirtisinden ziyade, ciddi hafıza problemi ve dağınıklık gözlemleniyor. Hatta beyinlerindeki etki daha dikkat çekici. Toplumsal problem yaşadıklarını ve kendilerini ifade etme de güçlük çektiklerini biliyoruz.

Tedavi süreci?

Özellikle yetersizlik duygularını ve dağınıklığa çözüm olması için önerilen ilaçlardan söz edebiliriz.  Bazı ilaçların problemle savaşma da yararlı olduğu söylenmiş olsa da   ilaçların tüm zorlukların üstesinden gelmesi imkansız.  Egzersiz, başta olmak üzere, düzenli uyku ve diyet ile daha iyi hissedeceklerini düşünüyorum.  Evlerinin anahtarlarını koymak için bir yer belirleyip bu hareketi sürekli hale getirmeyi denemeliler. Bilişsel Davranış Terapisi ve alışkanlıkları değiştirmeyi hedefleyen konuşma terapisinin son derece yararlı olduğu görülmüş.

Sizce önümüzdeki 20 yıl içinde, bilim muhabirleri en çok ne hakkında konuşacak?

Bence  mikrobiyom ana konumuz olacak.  Tüm vücut üzerindeki canlı bakterilerin sağlığımız için ne kadar önemli olduğu daha da anlaşılacak. Umarım, kök hücre araştırmaları önümüzdeki 20 yıl içinde olgunluğa ulaşır ve bizler de bu konuda işe yarar haberler yapma şansı yakalarız.  Diyabet ve felç gibi yıkıcı hastalıkların tedavisi için yararlı bilgilere ulaşabilmeyi de diliyorum.

(T24) 

Become a patron at Patreon!