“Son üç gün hayatımda üç yıl gibiydi”

San Diego’daki ‘pedi-cab’ kazasında, suçsuz olduğu kanıtlanan Türk öğrenci Şükrü Safa Çınar, olayın hemen ardından ilk defa konuştu. 

4 Temmuz Cumartesi günü San Diego’da bir Amerikalının hayatını kaybettiği bisiklet-taksi (Pedi-cab) kazasının ardından, 23 yaşındaki Türk sürücü Şükrü Safa Çınar, salı günü göz altına alınmıştı. 9 Temmuz’da Çınar’ın mahkemeye çıkmasına bile gerek kalmadan, dava avukat tarafından düşürüldü. Çınar’ın suçsuz olduğu kararı verildi. Çınar, aynı gün akşam saatlerinde serbest bırakıldı. Suçsuz olduğu kanıtlanır kanıtlanmaz kendisi ile iletişime geçtim. Çınar ile Turkish Journal için görüştük. Çınar, dün akşam Türkiye’ye döndü.

Öncelikle, ikiyüzden fazla telefon görüşmesi yaptığını, tanıdığı, hatta tanımadığı bir çok insanın telefon numarasına ulaşıp Türkiye’den Amerika’dan geçmiş olsun dileklerini ilettiklerini söylüyor. Herkese çok teşekkür ediyor.
İlk dile getirmek istediğı şey, olaydan sonraki üç gün boyunca tamamen özgür olduğu, kendisini toparlamaya çalıştığı ve bir çok insanın kendisine ülkene dön demesine rağmen, olay anındaki diğer kişiye, dedektife, sağlık ekiplerine, bisikleti kiraladıkları patronu Danny’e ve birçok kişiye Miller’in ailesini görmek istediğini ve bunu gerçekleştirdikten sonra ülkesine dönmek istediğini söylemesi oluyor.

“Bu üç gün hayatımda üç yıl gibiydi”

“Olaydan hemen sonra gelen dedektif, dört saat incelemelerde bulunup hem benim, hem etraftaki şahitlerin ifadelerini aldıktan sonra bana sürücü lisansımı, çalışma lisansımı hatta pedicabımı geri vererek, “Sen suçsuzsun, hayatta kazalar hep olur, bu da onlardan biri…” diyerek çalışmama izin verdi ve “Bugün cumartesi etrafta çok insan olur git ve para yap” dedi. Sonrasını siz de biliyorsunuz. Tutuklandığım ilk günden serbest bırakıldığım ana kadar gerçekten benim için çok farklı ve çok zor üç gün geçirdim” diyor.

Buz odalar

“Hapse ilk girdiğiniz andan sonra “buz odalar” denilen odalar da yer değiştiriyorsunuz. Bunların ilk ikisinde dışarıyı arayabileceğiniz “free local” telefonlar var ondan sonra bu telefonlar bitiyor ve sadece ev telefonunu arayabileceğiniz karşı taraftan ücreti alınan telefonlar kalıyor. Bunlarla da cep telefonlarını arayamadığınızdan ve tabii ki yanınızda size telefonunuzu vermediklerinden, ev telefonu bilmiyorsanız dışarıyla ilişki kurmanız imkansız hale geliyor.”

“İki mahkumla bir hücreyi paylaştım”

“Bu üç günlük zaman diliminde 4-5 metrekare bir hücrede, suçum kesinleşmemesine rağmen, hatta mahkemeye dahi çıkmamama rağmen, biri 99 yıl, diğeri 100 yıl almış iki mahkumla bir hücreyi paylaştım. 25 yaşlarında olan bu iki mahkumla iyi bir dostluk kurduğumu belirtmek isterim. Öyle ki ilk başta temkinli karşılamalarına rağmen içeride namazlarımı kılmama izin verdiler, bu konu hakkında çok muhabbet etme şansımız da oldu, hatta sonrasında şahit olduğum bir hareket gözlerimin yaşarmasına sebep oldu. Dray adındaki mahkum namaz kılacağım diye yeri siliyordu.”

Çınar’ı, bir gün Downtown’daki hapishanede tuttuktan sonra Meksika sınırındaki George Belly hapishanesine transfer etmişler. Çınar, “George Belly’e transfer edildikten sonra, dışarıdaki hiç kimseye buraya transfer edildiğimi söyleyememek gerçekten kötü hissetmeme sebep oldu” diyor ve George Belly hakkında kısaca bilgi veriyor: “Amerika’daki mahkumların ne kadar zor durumda tutulduklarını belirtmek isterim. Kısa ve net olarak 3-4 metrekare bir hücrede üç katlı bir ranzanız (aradaki boşluklar o kadar yakın ki oturabilmeyi bırakın, uyanma sebebiniz bir üsttekinin yatağına çarpmanız oluyor), yanında çok küçük bir boşluk ve bir klozet sizin eviniz. Bu hücrede 23 saat kilitli kalıyorsunuz, 1 saat ise hücrenizin önündeki mahkumların stüdyo dediği salon tarzı bir yere çıkma şansınız oluyor. Dışarıya, yani güneşin olduğu bir yere çıkmak diye bir şey zaten yok.”

Göz altında bulunduğu zaman diliminde kendisini her saniye güçlü tutan, ümidini kaybetmemesine yol açan şeyin “dua”nın gücü olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Orada gördüğüm ve yaşadığım daha bir çok olaydan dolayı o ortamda isyana girmeyip şükretmek, her daim daha güzel kapıları bana açtı.”

Güvenilir suçlu! 

“Gardiyanların, mahkumlarla muhattap olmasının neredeyse imkansız olduğu bir ortamda Mr. Chaplen denen bir gardiyan benle teftiş sırasında üç dakika kadar konuşup, bana içerdeki bir telefondan dışarıyı arama fırsatı, arkadaşlarıma transfer edildiğim haberini verme şansını sağladı. Başka bir gardiyan, buz odalar arasındaki geçişte sadece iki dakikalik ayak üstü bir konuşma sonrasında, “Sen burada olmayı hak etmiyorsun” diyerek kolumdaki mavi bantı sarıya çevirip; beni güvenilir suçlu konumuna getirip, 40 kişilik bir soğuk odadan tek başıma bir odaya koyarak, “Sana yapabileceğim tek şey bu!” deyip, üstüne de kuzeyi ve saati söyleyip bana namaz kılmamda yardımcı olmasını da bu kapılardan biri olarak görüyorum. Bunun gibi şu anda, aklıma geldikçe heyecanını yaşadığım fakat içimde kalmasını istediğim bir çok olaya şahit oldum.”

Bisiklet taksicilik yapan kişilere bir mesajı olup olmadığını soruyorum, cevabı şöyle: “Tavsiyem, oranın halkını biraz anlayışla karşılamaları olayları sukunetle karşılamaları çünkü San Diego basınının büyük bir medya kışkırtmasıyla halk korkutulmuş olabilir. İnsanlarla iletişim içinde olarak, gerçekleri anlatmaları ve pedicablerin güvenilirliğini göstermeleridir.”

Ailen bu olaylar karşısında nasıl hissetti?

23 yaşındayım, babam bir çok olay yaşadı; fakat şimdiye kadar hiç ağladığını duymamıştım, telefonda sesimi duyduğunda göz yaşlarını tutamadı. Ailem, suçsuz olduğum kanıtlanınca, tabii ki çok sevindi, onu burada kelimelerle dile getirmem imkansız.

Bütün bu yaşananları geride bırakıp, geleceğe dair planlarını soruyorum… “Gebze Üniversitesi Elektronik Mühendisliği mezunuyum. Amerika’ya, buradaki üniversitelerle tek tek görüşüp, yüksek lisansımı yapmak için gelmiştim. “Pedicab” işine fazla çıkmıyordum bile cuma-cumartesileri daha çok işe çıkıyordum, fakat bu talihsiz olay sonucunda master düşüncemi gerçekleştiremedim. Nasip değilmiş…
Ben yine alanımda kendimi geliştirmeyi düşünüyorum tabii, fakat yaşadığım bu deneyim ve gördüklerimden sonra hayatımdaki amaçların en başında gelecek olanlardan biri de hapishane de yaşayan insanların hakkını aramak ve onların da her ne kadar suçlu olsa da oradaki yaşama haklarını gözetmek olacağından eminim. Ne olursa olsun insan hala insandır…”

Son olarak dile getirmek istediği birşey olup olmadığını merak ediyorum … “San Diego’daki toplam gelirin büyük bir kısmının Türklerin elinde bulunduğu bu işi piyasadan silmek için böyle talihsiz bir olay bekleyen başta motosikletli polis memuru S. Thomson ve çoğu San Diego basınının, günah keçisi olarak beni seçip, bunun üstüne gitmesine karşın beni kurban ettirmeyen her daim yanımda olan koruyan, gözetleyen, yardım eden, bunun için maddi manevi fedekarlıklardan kaçınmayan başta Suzan Hanım’a, Tuba Hanım ve dostlarım Ebru, Esat, Yavuz, Burcu, Hasan, Erdinç, Mehmet Can’a, Türkiye’de aileme destek olan rektörümüze ve hocalarıma, bütün arkadaşlarıma, facebookta grup kurup arkadaşlarımı doğru bir şekilde biliçlendirip desteğini eksik etmeyen Ayşen’e, tutuklu bulunduğum zaman boyunca gösterdiginiz ilgi için size ve her saniye dualarını, maddi, manevi desteklerini esirgemeyen en özel abilerime çok teşekkür ederim” diyor.

(Turkish Journal) 

Become a patron at Patreon!