“Bu oylama geçersiz!”
TBMM’deki anayasa değişikliği teklifinin maddelerinin görüşmelerine geçilmesi, 338 oy ile kabul edildi.
Bazı milletvekillerinin kullandıkları oyu göstermesi sebebiyle tartışmalı geçen oylama sonrası, insan hakları, insancıl hukuk, uluslararası ceza hukuku, anayasa ve idare hukuku konusunda çalışmaları olan, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak, “Gizli oy kullanma milletvekilinin vazgeçebileceği bir kişisel hak değil. Oylamanın geçerliliğini sağlayan bir yükümlülük. Bu oylama geçersiz.” dedi.
Altıparmak’ın yaptığı açıklama şöyle: “Bir kişi kendisine ait olan bazı hakları kullanmaktan vazgeçebilir. Örneğin ben, “kitap yazmayacağım” diyebilirim. Ya da, “ibadet etmeyeceğim” diyebilirim. Sorana da, “sana ne” diyebilirim. Ancak, gizli oy kullanmak milletvekiline tanınmış bu tipte bir hak değil. Yani, “sana ne, ben gizli oy vermiyorum” diyemez vekil. Gizli oy vermek, vekil için bir yükümlülüktür. Buna uymak zorunda. Uymazsa gizli oyla yapılan seçimin bir anlamı kalmaz çünkü. O halde gizli oy kuralına uyulabilmesi ancak vekillerin gizli oy kullanma yükümlülüğünün olduğunun kabulü ile mümkündür. Bu yükümlülük de kişisel hakların bir kısmında olduğu gibi vekilin kendi iradesine göre vazgeçebileceği bir şey değildir.”
Peki, oylamanın geçersiz olduğuna kim karar verecek?
“Herkes kadar bunun pek de mümkün olmadığının farkındayım. Siyasi anlamda kimse buna cesaret edemeyecektir. Ancak teknik olarak mümkün olduğunu düşünüyorum. Anayasanın 148. maddesi Anayasa Mahkemesi’nin Anayasa değişikliklerini sadece şekil bakımından denetleyebileceğini belirtiyor. Bundan ne kastedildiği ise 2. fıkrada belirtilmiş. Buna göre Anayasa değişikliklerinde şekil denetimi teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususları ile sınırlı. Ben bu oylamada oylama çoğunluğunun gizli oy kullanmayan üyeler sayılmayacağı için sağlanamadığı kanaatindeyim. Bu nedenle, şekil denetimi yapılıp Anayasa değişikliği de iptal edilebilir. Bunların hiçbirinin gerçekleşmeyecek olması hukuken durumun bu olduğunu saptamamıza engel değil.”