10 yıllık hayalin ve emeğin ürünü: Esaret Günlüğü

‘Esaret Günlüğü – I. Dünya Savaşı’nda Türk Esirler’ adlı belgesel dizisi yayına hazır.  Belgesel 24 Kasım Cumartesi gününden itibaren altı hafta boyunca NTV’de yayınlanacak: Esaret Günlüğü

Belgeselin yönetmenliğini yapan Cem Fakir’den T24 için bilgi aldım.

(Fotoğraf esir Türk askerleri İngiliz gemisindeyken çekilmiş...)

İlk soru: Esaret Günlüğü belgeseli neyi anlatıyor?

Birinci Dünya Savaşı, Anadolu toprakları için tam bir yıkım oldu. Silah altına alınıp Sarıkamış’a, Gelibolu’ya, Süveyş Kanalı’na gönderilen yüzbinlerce insan bir daha evlerine dönemedi. Bu kayıp kuşağın en talihsizleri ise esirlerdi. Uzun yıllar memleketlerinden ve ailelerinden uzak kaldılar. Dönebilenlerse hor görüldü ve kaderlerine terk edildi. “Esaret Günlüğü” belgeseli bu insanların dramlarını dile getiriyor.

-Böyle bir belgesel yapma fikri nasıl doğdu?

Her şey 10 yıl kadar önce gördüğüm bir fotoğrafla başladı. İngiltere’deki Imperial War Museum arşivinde bulunan Irak’ta çekilmiş yaralı bir Türk esirinin fotoğrafıydı. İşte bu fotoğrafın peşine düşerek başladığım yolculuk, zamanla bir tutkuya hatta takıntıya dönüştü. Arada başka belgesel projeler yapmakla beraber son on yılım esirlerle ilgili görsel malzeme aramak, hatıratları okumak ve fırsat buldukça esir kampı coğrafyalarını ziyaret etmekle geçti.

-Projenin hayata geçmesi neden bu kadar uzun sürdü?

Projenin hakkıyla yapılabilmesi için yabancı arşivlerde bulunan Türk esirlere ilişkin görüntülerin yayın haklarının satın alınması gerekiyordu. Bu telif hakkı ücretleri de oldukça yüksek. Saniyesi 15 paund civarında desem açıklayıcı olur sanırım. Ayrıca bu konuda bir belgesel çalışması yapmak için esirlerin gönderildiği coğrafyaları da görmek gerekiyordu. Esareti anlamak için, esir düşenlerle aynı yollardan geçmek, aynı havayı solumak şarttı. Bu da en az 10 ülkeye gitmek demekti. Bu iki sorunu halledebilmek için maddi destek lazımdı. Ancak Türkiye’de belgesel sektörünün durumunu anlatmak gereksiz sanırım. Bu destek uzun yıllar sağlanamadı ta ki 2011 yılına kadar. Projeyi TMC Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Karahan’a anlattım. Kısa süre içinde projenin yapımcılığını üstlendiler ve başladık. Daha sonra Petline firmasının da desteğini aldık.

-Toplam esir sayısı kaç?

135 binden fazla İngilizlere verilen esir var. Doğu Anadolu ve Galiçya’da 60-65 bin kadar Ruslara verilen esir var. Fransızlara esir düşen 2 binden fazla asker var. Ayrıca Romenlere verilen esirler var. Bunları topladığınızda esir sayısı 200 bini geçiyor.

-Nerelerde çekim yaptınız?

Türkiye içerisinde İstanbul, Ankara, Çanakkale, Erzurum ve Sarıkamış’ta çekimler yaptık. Yurt dışındaysa Korsika’dan Sibirya’ya, Kanada’dan Mısır, Hindistan ve Burma’ya kadar esaretin izini sürdük. Sadece Hindistan –Burma seyahatinden 20 bin km yol yaptık desem açıklayıcı olur herhalde.

-Çekimler esnasında yaşadığınız ilginç olaylar vardır elbet…

Hindistan’da çok sevindirici bir olay yaşadım. Bellary’de hayatını kaybeden Türk esirlerin mezarlarını bulan ve Türk yetkililere haber veren kişi bölgedeki müslüman cemaatinden 105 yaşındaki Şeyh Hacı Adem. Kendisiyle ilgili ilk makaleyi 10 yıl kadar önce “The Hindu” gazetesinde okumuştum. Yıllar sonra Bellary’e gidebilmek ve dönemin tek tanığını hayatta bulmak beni çok mutlu etti.

Benzeri bir olayı Rusya’da yaşadık. Varnavin kasabasında esaret günlerini geçiren Teğmen Mehmet Arif (Ölçen) “Vetluga Irmağı” adlı hatıratında, günlerini resim yaparak geçirdiğinden söz ediyordu. Kendisiyle birlikte Yüzbaşı Hilmi Bey isimli bir subayın da resim yaptığından bahsediyordu. Varnavin’deki çekimlerimiz sırasında kasaba müzesinde Yüzbaşı Hilmi Bey’in yaptığı tablolardan birini bulduk. Bizim için hoş bir sürpriz oldu. Tablolardan biri de kasabanın en yaşlısı Viktor Aleksandreyeviç’in evinde duruyordu. Ondan da Türk esirlerin Varnavin günlerini dinledik.

-Belgesel ekibinde kimler vardı?

Belgeselin yapımcısı Mustafa Karahan. Araştırma, metin yazımı ve yönetmenliği ben üstlendim. Danışmanlığımızı Prof. Dr. Azmi Özcan yaptı. Belgeselin görüntü yönetmenliği Ömer Denizer yaptı. Kanada ve İngiltere seyahatlerini ise Cengiz Tapan ile gerçekleştirdik. Belgeselin kurgusunu Tekin Barak, seslendirmesini Suat Yeğen, jenerik müziğini Kıraç, bölüm müziklerini Ediz Hafızoğlu yaptı. Bunun dışında çok sayıda tarihçi, gazeteci arkadaşımızdan da destek gördük. İsimlerini buraya sığdıramasam da kendilerine teşekkürü borç bilirim. Teşekkürlerin en büyüğünü ise uzun seyahatlerin çilesini en az benim kadar çeken eşim Burcu hakediyor.

-Bir sonraki projeniz ne?

TMC ile birlikte yakın tarihimizle ilgili belgeseller yapmaya devam edeceğiz.

(T24)
Become a patron at Patreon!