4 Nisan 2012 tarihinde ilk kez bir kapı aralanacak…
Doğan Öz, Abdi İpekçi, Cavit Orhan Tütengil ve İlhan Erdost’un aileleri, 12 Eylül davasına katılma talebinde bulunmak üzere dilekçe verdiler
Çeşitli katliam dönemleri arasında, “darbe öncesi katliamlar” adıyla anılan bir süreçte, can kaybına uğramış Doğan Öz, Abdi İpekçi ve Cavit Orhan Tütengil’in aileleri bu cinayetlerin hangi koşullar içinde kimler tarafından azmettirildiğini sormayı, ailelerin müdahillik görevi dışında bir yurttaşlık görevi olarak da gördüklerini belirtiyorlar:
“Ülkenin geçmişine ve geleceğine damgasını vuran, darbe öncesi cinayetler bağlamında, doğrudan müdahil olma hakkımızı bir görev olarak sayıyoruz. Biz hem tanık hem de kanıtız.
Bunca yıldır yok sayılanın, üstü örtülenin görünür kılınması için 4 Nisan 2012 tarihinde ilk kez bir kapı aralanacak.
Bu kapının açık tutulması ve içinden gerçeklerin çıkması talebimizi, toplumsal bir görev olarak algılıyoruz.
Yaşananların, zaman içinde kulağımıza fısıldanan sözler, rivayetler ve efsaneler ile değil adli soruşturma ve yargılamayla, bir gerçeğe oturtulması gerekir. Böylece suçsuzların da yok yere suçlanmasının önüne geçileceğinin bilincindeyiz.
İki kişinin yargılanmasının yalnızca, yolun başlangıcı olduğunun da farkındayız. Bu simgesel başlangıçtan sonra açılacak yollardan ilerlendikçe Özel Harp Dairesi gibi oluşumların, dönemin Milli İstihbarat Teşkilatı gibi kurumlarının sorumluluklarının soruşturulmasını ve bütün bu konuların aydınlatılıp kamuoyuyla paylaşılmasını bekliyoruz.
Yurttaşlarının yaşama hakkını korumayıp canlarını alan devlet görevlilerinin olduğunu bildiğimiz gibi, yakınları öldürülen ailelerin yaşama dirençlerini ayakta tutan, bu tür bir beklentiyi yerine getirebilecek devlet görevlilerinin, savcıların, yargıçların da olduğunu biliyoruz. Sorumluluklarını yerine getirmelerini bekliyoruz.”
Dilekçe’nin tam metni için tıklayın…
Darbe sonrası öldürülen İlhan Erdost’un kızı Alaz Erdost ise davaya neden müdahil olacaklarını şöyle açıklıyor:
“Babam, Onur Yayınları’nın sahibi İlhan Erdost, 5 Kasım 1980’de, amcam Muzaffer Erdost’la birlikte Ankara Sıkıyönetim görevlileri tarafından yasak kitaplar listesinde yer almadığı halde, Engels’in “Doğanın Diyalektiği” isimli kitabından iki adet bulunması neden gösterilerek gözaltına alınmış, Mamak Askeri Cezaevine’ne götürülmüşlerdir. Burada saatlerce dövülmüşler ve babam İlhan Erdost öldürülmüştür. İlhan Erdost davasında 4 er ve 1 astsubay ceza almıştır. Ancak hukuki süreç tamamlanmış gibi görünse de kamuoyu vicdanında dava henüz bitmemiştir. Olayların arkasındaki emir-komuta ortaya çıkmadıkça ve gerçek sorumlular yargılanmadıkça adalet yerini bulmuş sayılmayacaktır.
Nitekim iş bu davaya ilişkin olarak Soruşturma Makamı’nın hazırlamış olduğu iddianamede de“12 Eylül askeri darbesi öncesi ülkede yaşanan terör olaylarında, halkı kışkırtmak ve karşı karşıya getirmek için çoğunlukla aynı argümanların kullanılması, olaylarda herkes tarafından görülen asıl faillerin olaylardan sonra bir türlü yakalanamaması, yakalanarak yargılananların ise birbirlerine karşı kışkırtılarak çatışmaya sürüklenen kişiler olması, olaylara ya hiç müdahale etmeyen ya da geç müdahale eden güçlerinin tutum ve davranışları, bazı olaylarda bizzat güvenlik güçlerinin kullanılması, hususları gözetildiğinde, olayların, ülke yönetiminin askeri otoritenin eline geçmesini isteyen güçler tarafından çıkarıldığı, şüphelilerin denetiminde bulunan askeri yönetiminse, ülkenin kaosa sürüklenerek darbe şartlarının oluşmasını bekledikleri sonucuna varılmaktadır.“ denmek sureti ile yukarıda anmış olduğumuz hukuk dışı yapılanmalara ve eylemlere işaret edilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti tarafından kabul edilen ve iç norm kuralları bakımından bağlayıcı özelliği bulunan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. maddesinde yer alan yaşama hakkına yönelik kararlarında, “yaşama hakkını ihlal ettiği iddia olunan, işkence ve kötü muamele iddialarıyla suçlanan kamu görevlilerinin af ve zaman aşımından faydalandırılmaması’ gerektiği yünündeki hükümleri dikkate alınarak sanıklar hakkında ikame edilen davada da zaman aşımının işletilmemesi gerekmektedir.
Nitekim bu konuda son olarak kamuoyunda Sivas davası olarak anılan davada yargılanan şahıslar hakkında verilen kararda da bu nokta sarih olarak anılmış, kamu görevlilerinin işlemiş oldukları suçlarda zaman aşımının işlemeyeceği hüküm altına alınmıştır.
Sanıkların üzerilerine atılı suçların babam İlhan Erdost’un öldürülmesi ile şüpheye yer bırakmayacak şekilde bağlantısı nedeni ile iş bu davaya müdahale talebinde bulunma zorunluluğu hasıl olmuştur.”