Tüleylioğlu: Madımak “Yak ula yak!” diye ateşe verildi
Orhan Tüleylioğlu’nun ‘Yüreklerimiz Hâlâ Yangın Yeri, Sivas 2 Temmuz 1993’ kitabı Sivas olaylarının öncesine dair ayrıntılı bilgiler sunup, olay sonrası, dava süreci ve Meclis çalışmalarına ilişkin kapsamlı belgeleri göz önüne seriyor. Sivas davasının altı firari sanığının zamanaşımından faydalanıp faydalanmayacağını belirleyecek olan Sivas davası duruşması öncesi bir kez daha alınıp okunmalı bu kitap, Sivas neden kanamaya devam ediyor anlamalı.
Duruşma öncesi kısa da olsa Orhan Tüleylioğlu’dan bilgi alma şansım oldu.
2 Temmuz 1993’te kuşatılan Madımak’ta yaşananları aktaran Tüleylioğlu’nun söyledikleri ile yeniden yandı içim: “Oteldekiler tam 8 saat kurtarılmayı beklediler. Saat 20.00 sıralarında, saldırganlar “Yak ula yak!” çığlıklarıyla oteli ateşe veriyor, alevler, otelin giriş ve alt katlarını sarmaya başlıyor, dumanlar hızla otelin diğer bölümlerine yayılıyordu. Oteli ateşe veren güruh, keyif içinde alevlerin yükselmesini seyrediyordu. Bazıları, “İşte cehennem ateşi. Kafirler yanıyor. İtfaiye arabalarını sokmayın” diye bağırıyordu.”
Sanıklar için DGM’nin gerekçeli kararında ne söyleniyordu?
Sanıklar, yanan kişilerin ölüm çığlıkları karşısında kıllarını bile kıpırdatmamış, ölmelerini şeriat yanlısı sloganlar atarak zevkle izlemişlerdir.
Her şeyin, polislerin, askerlerin, devletin ve tüm dünyanın gözleri önünde olup bittiğini bilen Tüleylioğlu soruyor: “Neden sayıları 15 bine ulaşan göstericilere müdahale edilmedi? Olayın gerçek sorumluları neden yargı önüne çıkarılmadı? Bir başka değişle, oteldekiler neden kurtarılmak istenmedi? Yaşamlarını bilime, sanata, daha güzel bir dünyanın yaratılmasına vermiş insanların yakılarak öldürülmesinden kimler, ne için ve kim için fayda sağladı?”
Ve daha birçok soru havada asılı dururken zamanaşımı ile karşı karşıya olduğumuzu yineliyor.
“Maraş’taki piyango satıcıları, Sivas’ta “atlet” olmuştu”
“Şenliklerden birkaç gün önce, Sivas’ın RP’li Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu, “Hicret Koşusu” adı altında bir spor etkinliği düzenlemişti. Sivas Belediyesi, düzenleyeceği “Hicret Koşusu” için çevre illerden gelen çok sayıda “sporcu”yu, okulların ve gerici vakıfların yurtlarına doldurmuştu. “Sporcu” kimliğiyle çevre illerden getirilenler “Hicret Koşusu” bittikten sonra da kentten ayrılmıyorlardı.
Hicret Koşucuları akla ilk olarak, 1978 yılında Kahramanmaraş’ta yaşanan ve resmi rakamlara göre 111 kişinin öldürüldüğü katliamı akla getiriyordu. Maraş katliamından birkaç gün önce kentte kimsenin tanımadığı Milli Piyango satıcıları görülmüştü. Maraş’taki piyango satıcıları, Sivas’ta “atlet” olmuştu.”
Sivas davasının zamanaşımı riskinin bulunduğu 13 Mart 2012 günü aynı zamanda Gazi Mahallesi olaylarının 17. yılına denk geldiğini hatırlatan Tüleylioğlu, “1978 yılının aralık ayında gerçekleştirilen Maraş katliamının temel taşları aslında aynı yılın nisan ayında atılmıştı. 3 Nisan 1978 günü Alevi dedesi 81 yaşındaki Sabri Özkan öldürülmüştü. Aynı yöntem bu kez 1995 yılında Gazi Mahallesinde kullanıldı. 12 Mart 1995 günü saat 20.45’te Gazi Mahallesi İsmetpaşa caddesi üzerinde bulunan çoğunluğu Alevilerin gittiği 4 kahve ile bir pastane otomatik silahlarla tarandı. Bu saldırı sonucunda 61 yaşındaki Halil Kaya adındaki Alevi dedesi yaşamını yitirdi. Halil Kaya’nın öldürülmesiyle başlayan ve Ümraniye’ye sıçrayan olaylar sonucunda 23 kişi öldü, yüzlerce kişi yaralandı” bilgisini veriyor ve soruyor: “Kahramanmaraş katliamından önce kentte dolaşmaya başlayan Milli Piyango satıcıları kimlerdi? Sivas’ta “Hicret Koşusu”na katılan “atletler” kimlerdi? Gazi Mahallesi’nde kahveleri tarayanlar kimlerdi?”
Son söz: “Ne yazık ki bu soruların yanıtları bugüne değin verilmedi. Sivas katliamının ardındaki gerçekler tam anlamıyla günyüzüne çıkarılmadan “Zamanaşımına Hayır!”
(T24)