Sihirbaz Kubilay Tunçer’e dünyanın en prestijli ilüzyon ödülü
Türkiye’de sahne sanatlarına katkısıyla dikkat çeken Kubilay Tunçer, tiyatroyla sihiri birleştiren yenilikçi üslubu ile Uluslarası Sihirbazlar Derneği tarafından, David Copperfield, Chris Angel, Jeff McBride gibi dünyaca ünlü sihirbazların aldığı en prestijli ödüle layık görüldü.
Sihirbaz ve senarist Kubilay Tunçer, dünyanın en prestijli ilüzyon ödüllerinden Merlin ödülünün sahibi oldu. Dünya çapında 36 binden fazla üyesi bulunan uluslarası sihirbazlar derneği ‘International Magicians Society’, 2009’un en iyi sahne ve kabare sihirbazı olarak Tunçer’i seçti. Ödülün gerekçesi olarak Tunçer’in sihirbazlık sanatına uluslararası anlamda katkıları, tiyatroyla sihri birleştirmesindeki yenilikçi uslubu ve genç sihirbazlara verdiği destek gösterildi.
Tunçer, David Copperfield, Chris Angel, Jeff McBride ve Penn and Teller gibi sihirbazlara verilen Merlin ödülünü alan ilk Türk sanatçı oldu. Ödül, Zati Sungur Ödülü dahil olmak üzere Türk sihirbazların şimdiye dek aldığı en önemli ödül olma özelliğine de sahip. Ödül, bugün İstanbul’da yapılacak törenle IMS Genel Başkanı Tony Hassini tarafından sunulacak.
Tunçer: “Bu alanda verilen çok özel bir ödül olduğu için beni sevindirdi. Bu ödülü önemsiyorum çünkü, burada bu işle uğraşan gençler, amatörler belki de “Vay be! bu ödülü QB aldıysa, daha iyisini yapabileceğiz” diyebilecekler, benim kariyerimden çok, bu onlar için önemli, gururluyum.”
Psikoloji lisansı ve bilim felsefesi yüksek lisansı (ODTÜ) yapmış olan Kubilay Tunçer, sahne sanatları deneyimleriyle akademik çalışmalarını harmanladığı konferanslar veriyor ve şirket eğitimleri / yönetim danışmanlığı faliyetleri sürdürüyor. Tunçer, İstanbul Bilgi Ünivesitesi MBA programında öğretim görevlisi. Akademik çalışmalarını “Kaos Yönetimi” konusunda sürdüruyor. Ekonomist’e göre, “Türkiyen’in en çok aranan üç konuşmacısından biri” o
Merkezi Londra’da bulunan ve dünyanın en prestijli konuşmacı ajansı olarak kabul edilen Celebrity Speakers’ın tek Türk üyesi.
Tunçer, sahne sihirbazlığına ABD’de başlamış. Çalışmalarını Türkiye’de Prof. Metin And’la sürdürmüş. Las Vegas, Londra, Sydney, Paris gibi birçok dünya kentinde gösteriler yapıyor ve Türkiye’de uzun soluklu turneler düzenliyor. Birçok sahne şovu, canlı sihir gösterileri ve özellikle bir kanalda gösterilen sihir şovunda dünyaca ünlü yetenekleri Türkiye’de ağırlaması ile dikkatleri üzerine çekti. O bir senarist, yazar ve oyuncu ayrıca… Tunçer, şirketler için özel gösteriler ve sahne şovları da gerçekleştiriyor.
Sahnede otomobil kaybetme ya da bir ilacın lansmanını sihir üzerine inşa etme gibi yaratıcılık gerektiren sayısız projede büyük şirketlere çözüm ortaklığı sunmayı sürdürüyor.
Tunçer, Lale Mansur ile oynadığı ‘Olağan Mucizeler’ adlı oyunuyla dünyada ilgi çekmeyi başarmış ve bu oyunla ‘Afife en iyi oyun yazarı’ ödülünü almıştı.
1993’ten beri ilüzyonla uğraşıyor… ABD’de bulunduğu bir devre tesadüfen sihirbazlarla tanışmış ve tiyatroda bu efektleri nasıl kullanırım diye düşünüp bu konuya merak sarmış. O gün bugündür de sihir dünyasının içinde. Sihirbazlığı, “Dünyanın en popülar şeyi değil belki ama neşeli birşey, insan neşesini paylaşmak istiyor” diye tanımlıyor…
Amerika macerasının nasıl başladığını merak ediyorum…
İlk olarak, 1986’da burslu, asistan olarak ABD’ye geldiğini öğreniyorum. Minesota’da kalmış. Sonrasında defalarca gidip gelmiş… Senede bir kere gösteri için ABD’ye geliyor.
“Türkiye’de sihirbaz olmak astronot olmaya benziyor”
ABD’deki sahne sanatları çalışmaları ile Türkiye’dekini kıyaslamasını istiyorum…
“ ABD’de Vegas, Los Angeles, Atlantic City, Reno, Aristokrat klüp ve tiyatrolar çok zengin. Her şehirde amatör sihirbazlar örgütlenmiştir. ABD sihirbazların bir numaralı merkezi ve sihirbaz olmak zor değil. Türkiye’de sihirbaz olmak astronot olmaya benziyor” diyor.
Las Vegas’ta sahneye çıkan ilk Türk sihirbazı sizsiniz sanıyorum. Türkiye’deki seyirciye kıyasla burada farklı bir kitle ile karşılaştınız mı?
ABD’de hazır seyirci var. Ben geçen onbeş yıl içinde Türkiye’de kendi seyircimi yaratmaya çalıştım. Tepkiler açısından sihirin evrensel bir dili olduğunu düşünüyorum, müzik gibi. Sihirbaz sanatının evrensel özelliklerini anlayan sihirbaz için seyirci değişmiyor. Ülkesi yok bunun.
Psikoloji, bilim felsefesi eğitimi almanız seyircinin algısını tayin etme konusunda size yardımcı oluyor mu?
Mutlaka, ya eğitimini alırsın ya da sahne sanatları ile uğraşırken kafa göz yara yara yöntem öğrenirsin. İnsan algısının temel dinamiklerini anlamak gerekiyor, bilmiyorsan zor. Sihirbaz, eğlendirmek ve düşünmek üzere kandırır insanları. Algısal olarak izleyicinin kendi kendilerini nasıl kandırdıklarını bilmeli ve koşul yaratmalı. İzleyicinin hayat bilgisiyle çelişen birşeyler yapacaksınız ki, izleyiciyi kandırabilesiniz.
Peki sahne sanatlarındaki deneyimlerinizin avantajlarını akademik kariyerinizde görüyor musunuz?
Hayatın tamamını bütün olarak görüyorum. Sanatçı, insanı anlamaya ve anlatmaya çalışır. Niyet buysa bunu parça parça yapamazsın. İstesen de istemesen de o bir bütündür.
“Sinemanın kökü sihir”
Sizin hakkınızda bilgi toplarken aklıma Orson Welles geldi. Sinema ve sihir arasındaki ilişkiye değinmenizi istesem cevabınız ne olurdu?
Sinema, sihirden çıkmış birşey. Hareketli fotoğraflardan ilk sinemanın temellerini kurdular. Birçok sanatta, teknolojide sihirbazlıkla uğraşan insanların ufuklar açtığını görürsün. Sinema baştan sona zaten ilizyona dayalıdır. Sanat da öyle… Bir tablo iki boyutludur, sen üçüncü veya onlarca okuma katmanı görürsün. Sinema da bir hayaldir, baştan sona ilizyondur. Karagöz’e hayal perdesi denmesinin sebebini düşün. İlizyonu anlamadan sinema yapmak çok zor. Sihir, bütün sanatların içinde olan, neşeyi, coşkuyu paylaşmakla ilgili bir şey.
Peki hayat ve sihir?
Gerçek sihir hayattır. Hayatta olmak kozmik bir mucize. Hayatta olmayacağınız zamanı düşün, olmadığın zamanı düşün. Trilyon yıldır yoksun yok olacaksın, sonra az bir zaman geçireceksin, bu bir mucize. İnsanları eğlendirmek, mutlu etmek çok önemli bu hayatta. Ben de bunu sadece şaşırtma yoluyla yapmaya çalışıyorum aslında.
“Keşke bu projede ben de olsaydım” dediğiniz bir çalışma var mı?
Sosyal sorumluluk projeleri dışında yok. Öyle projelere çağırılmayı severim. Gidemediklerime üzülürüm. Profesyonel olarak dilediğim projeleri gerçekleştirme şansım oluyor.
İşinizi yaparken bir felsefeniz var mı?
En önemlisi, insan kendini ciddiye almadan da yaptığı işi ciddiye alabilir, asık suratlı olmadan, bayalaşmadan komik olabilir.
Bir sihirbazın işini iyi yapabilmesi için gerekenler nelerdir?
Arzu, akıl, çalışma, yetenek, insan sevgisi.
Sahne sanatlarında yol almak isteyen genç yeteneklere önerileriniz var mı? Sadece zeka ve yetenek yetmiyor sanırım, ne dersiniz?
Kitap okusunlar, internetten bir kaç bilgi edinince öğrendiklerini sanmasınlar… Dünyada o kadar çok sayıda ikinci sınıf sihirbaz var ki bir yenisine gerek yok bence. Birinci sınıf sihirbaz olmak istiyorsanız bol bol kitap okuyacaksınız.
Bir ara çocuklar için “Herkes Sihirbaz Olacak” adlı bir kitap yazdınız ama erişkin birçok kişinin ilgisini çekti bu kitap… Bunu neye bağlıyorsunuz?
Amatörleri özendirecek bir kitaptı o. Gündelik eşyalarla yapılan oyunları anlatır. Erişkinlerin ilgisini çekmesi normal; çünki insanları büyük küçük diye ikiye ayırmıyorum ben. Benim bütün işlerim öyledir.
Son olarak “Kubilay Tunçer kimdir?” diye soruyorum… “Şaşkın bir adamdır” diyor ve ekliyor: “Galiplerin hayatı böyleyse, biz de iktidarı reddeden sanatçılar olarak gülüyoruz, güldürüyoruz işte. Dünyayı yönetenler çok biliyorlar, yaptıkları şeyler ortada… Günün sonunda onlar bize muhtaç.”
(Turkish Journal)