Yale Üniversitesinden immünolog Dr. Esen Şefik: “Toplumun yüzde 70’i düzenli maske takarsa, aşıya benzer bir etki sağlanır”
Yale Üniversitesinden immünolog Dr. Esen Şefik ile koronavirüs salgınının seyri ve aşı üzerine konuştuk. Esen Şefik, koronavirüs aşısının nasıl bağışıklık sağlayacağını anlattı:
En son haberleştiğimizde, “virüsün kontrolden çıkması kolay” demiştiniz. Geldiğimiz noktayı nasıl yorumluyorsunuz?
Geldiğimiz nokta üzücü de olsa hiç şaşırtıcı değil, ülke genelinde ısrarla uygulanmayan önlemler, ilerleme olsa da yapılan testlerin azlığı, hastaların yakın temaslarının belirlenmesindeki gecikmeler maalesef Amerika Birleşik Devletleri (ABD) gibi ülkeleri pandeminin merkezine oturttu. Florida, California, Texas gibi eyaletlerde günlük vaka sayısı pandeminin erken merkezi olan New York’u geçti. Bunun üzerine hala maske takmalı mıyız tartışmasının devam etmesi kara mizahla korku filmi karışımında bir durum ortaya çıkardı.
Çok kişi maske takmama konusunda ısrarlı, maskenin bağışıklık sistemini zayıflattığını düşünenler var. Böyle düşünenlere ne dersiniz?
Maskenin bağışıklık sistemini zayıflattığına dair tek bir veri ve mantıklı açıklama yok. Ama aksini gösteren ve maskenin önemini vurgulayan sayısız çalışma var. Şu anki modellemeler, geniş anlamda sokağa çıkma yasakları veya düzenlemeleri olmadan güvenli bir şekilde yaşamanın tek yolunun maske takmak ve sosyal mesafe kuralı olduğunu gösteriyor. Yani herkesi tekrar evlere kapatmak istemiyorsak maske takmamız gerek. Hem kapalı ortamlarda hem de yakın temasın olduğu açık ortamlarda. Toplumun yüzde 70-80’i sürekli ve düzgün bir şekilde maske takarsa aşının etkisine yakın bir etki görülüyor. Yani virüsün yayılımı engelleniyor ve tıbbi nedenlerle maske takamayan azınlık da korunuyor. Bu kadar basit ve güçlü bir önlemi hala niye tartışıyoruz ben anlayamıyorum.
Maske kullanımı nasıl ve neden politize oldu ve kişilerin özgürlük kapsamına nasıl girdi, şaşkınlıkla izliyorum. Kanımca sağlık organizasyonlarının ve liderlerin ilk dönemlerdeki net olmayan, çelişen açıklamaları maskeye olan güvensizliği tetikledi ama artık elimizde maskenin koruduğuna dair yeterince veri var.
Koronavirüs aşısı çalışmalarında ve hayvan deneylerinde şimdilik ADE riski görülmemesi birçok bilim insanını sevindirdi. Kısaca ADE hakkında bilgi alabilir miyiz?
Antikorun yapısı “V” ve “I”nın birleşiminden oluşan “Y” harfine benziyor. “V” kısmı antijeni tanıyor ama “I” kısmında çeşitli bağışıklık sistemi hücreleri ile iletişim kuruyor. “V” kısmı virüsten korunmak için şart ama “I” parçası da nadir de olsa “Antibody dependent enhancement” denilen patolojiye sebep oluyor. Makrofaj gibi çok gerekli ama çok da zarar verebilecek “PacMan”e benzeyen hücreleri aşırı derece de aktif hale getirip bağışıklık sistemini kontrolsüz ölüm makinesine çevirebiliyor. Her aşı maalesef hayvanlarda yeteri ve belki de gerektiği kadar denenmedi henüz. Aşıyı geliştirmek için zaman çok büyük bir baskı. Şu an bildiğimiz neredeyse popüler tüm aşılar gönüllülerde, aşıda verilen antijene karşı antikor ve T hücresi sonucuna varıyor. Ama bu kişiler gerçek virüsle hasta olduğunda ne kadar korunuyor ve düşük de olsa ADE riski hala var mı bilmiyoruz. ADE riskinin ne kadarı antikorun “I” kısmı, ne kadarı zamanlaması (enfekte olduktan sonra gelen geç antikor), ne kadarı miktar ve ne kadarı tüm bu özelliklerin birleşimi bilmiyoruz. Koronavirüs araştırması yapan herkes bu soruları soruyor ve yavaş yavaş cevaplarını alıyoruz.
Bir yayında mevsimsel insan koronavirüsleri ile enfekte olanlarda SARS-Cov-2’ye karşı T hücre tepkisi olabildiği söylendi. Sizce COVID-19’daki semptom farklılıklarına bu bir mekanizma oluşturabilir mi? Öncelikle T hücre nedir?
COVID-19’daki semptom farklılıklarını T hücre tepkisi açıklamada kesinlikle yardımcı olabilir. Puzzle’ın bir parçası olsa da bence önemli bir parçası. T hücreleri antikorlarla beraber antijene özel cevap veren ve koruma sağlayan “ninja” gibi savaşçı hücreler. Antikorlar gibi onların da “Y” şeklinde antijen tanıyan ve hücrenin tepkisini kontrol eden yapıları var ama bunlar antikor gibi salgılanmıyor, hücreye yapışık kalıyor. T hücrelerinin sağladıkları diğer proteinler de bir enfeksiyonun gidişini tamamen değiştirebiliyor. T hücreleri, antikorlar gibi bağışıklık sisteminin hafızasını oluştururlar. Aylar yıllar sonra aynı virüsle karşılaştıklarında saatler içinde tekrar savaşa hazırlanıp, virüsü biz hastalandığımızı bile hissetmeden yok edebilirler. İyileşen veya ciddileşen koronavirüs hastaları arasında ciddi T hücre farklılıkları gözlemlenmişti. Hem tandıkları antijen hem de sayıları bakımından. Çok ciddi hastalarda T hücreleri adeta yok oluyor vücuttan (lymphopenia). T hücrelerinin bilinen bir özelliği de bazı durumlarda cross-reactive olmaları. Yani bir tip koronavirüsün çok ana bir yapısına karşı gelişen bir T hücresi tepkisi, bu yapıyı paylaşan başka bir koronavirüse karşı koruma sağlama olasılığı var. Sette Grubu’nun önderliğinde yeni araştırmalar bu yönde. SARS-CoV-2 pandemiğinden çok önce (2015-2018) toplanan kan örneklerinde, hasta olmayan kişilerde SARS-Cov-2’yi tanıyan ve kontrol eden T hücreleri bulundu. Bu T hücreleri SARS-Cov-2’nin çeşitli yapı taşlarını tanıyor.
Bu mevsimsel koronavirüsler ile SARS-Cov-2 virüsünün ortak genetik kısımlarına karşı T hücreleri bağışıklık geliştirebiliyorsa, aşı virüsten tamamen koruma sağlamasa bile ciddi COVID-19 semptomlarını önleyebilir değil mi? Peki aşının koruyuculuğu uzun ömürlü olabilir mi?
Gördüğümüz kadarıyla T hücresi tepkisi, bir veya iki antijenle limitli değil ve aşı çalışmaları için aday olabilecek yapıların sayısı ciddi olarak arttı.
Ayrıca, iyileşen koronavirüs hastalarında T hücre sayısı ve özgüllüğü antikor miktarıyla doğru orantılı. T hücrelerinin antikor tip ve miktarını şekillendirdiği biliniyor. Koronavirüs açısından iyi başka bir haber de çoğu T hücre tipinin Tip1 yani ADE’yi tetiklemeyen tip olması. Yani koronavirüslerin kontrol edilebilmesi için T hücresi tepkisi önemli. Her aşı çalışması maalesef T hücresi cevabını ölçmedi ama bu yeni çalışmaların etkisiyle odakları değişebilir.
Uzun ömürlü koruma hala tartışılacak bir konu ama veriler umut verici. Bahsettiğimiz çalışmadaki kan örnekleri 2015-2018 yılları arasında toplanmış. Eğer bu kişiler koronavirüsü hafif geçiren gruptalarsa en azından 1-2 yıllık bir koruma olası. Ama daha çok çalışmaya ihtiyacımız var.
Aşıyı aceleye getirmemek, tüm verileri ve çalışmaları ödün vermeden yapmak gerek. Zaman alsa da doğru olan bu. Bu süreçte herkes maske takarsa, güvenli bir şekilde hayatlarımızı normale yakın bir şekilde sürdürerek aşıyı bekleyebiliriz.
Röportajda bahsedilen çalışmanın tamamını buradan okuyabilirsiniz.
Esen Şefik kimdir?
Robert Kolej mezunu olan Esen Şefik, ABD’de Yale Üniversitesinde moleküler, hücresel ve gelişimsel biyoloji okudu. İmmünolojiye ilgisi Yale Üniversitesinde başlayan Esen, Dr. Susan Kaech’in laboratuvarında T hücrelerinin kalıcı koruma özelliğini çalıştı. Sonra çalışmalarına doktorasını da aldığı Harvard Üniversitesinde Dr. Diane Mathis ve Dr. Christophe Benoist ile birlikte devam etti. Şimdi Yale Üniversitesinde Dr. Richard Flavell’in danışmanlığında Damon Runyon Fellow olarak bağırsak bağışıklık sistemi üzerine yoğunlaşıyor. 2019 yılında Işıl Berat Barlan Kadın Bilim İnsanı Ödülü’ne layık görüldü.