Öğrencileri Prof. Aziz Sancar’ı anlattı: Nobel’i alacağını 2008’de söylüyorduk, neden gecikti anlamış değiliz
Prof. Aziz Sancar, bilim alanında büyük başarılara imza atmış ve UNC, Chapel Hill gibi ABD’nin başta gelen üniversitelerinden birinde kıdemli bir profesör. Bulunduğu konuma dişiyle, tırnağıyla kazıyarak gelen bir bilim insanı. Nobel Kimya Ödülü almadan önce de ismini gerek çalışmaları ile gerekse Türkiye’deki öğrencilere kendi laboratuvarında fırsatlar sunması ve Chapel Hill’deki (Türkiye’den gelen öğrenciler ücretsiz kalsın diye eşi ile birlikte açtıkları) ‘öğrenci evi’ dolayısı ile duymuştuk.
Gelelim Profesör Sancar’ın Nobel’e layık görüldüğü çalışmaya. Kısaca özetlersek, Excision Repair Mechansim, DNA hasarının onarılması için gereken temel mekanizmalardan biri. Örneğin sigara dumanı ya da UV radyasyonu hücrelerimizdeki DNA’ya sürekli olarak zarar veriyor. Eğer bu zararlar “excision repair mechanism” ile onarılmasaydı, bütün hücrelerimiz hemen ölürdü ya da kansere (hücre ölmesinin tersi, hücrelerin kontrolsüz çoğalması) dönüşürdü. Bizim de ömrümüz 10 yıl civarı olurdu.
Nobel Kimya Ödülü haberleri sonrası, “Sancar laboratuvarı”nda çalışma şansı yakalamış Profesör Aziz Sancar’ın üç öğrencisi ile iletişime geçtik. Bakın, hocaları hakkında T24’e neler dediler:
‘Muhtemelen Aziz Hoca sayesinde Brown Üniversitesinde doktoraya kabul edildim’
Dr. Aslı Şahin: Kendi hikayem aslında Aziz Hoca’nın bir Türk öğrencinin hayatında neleri değiştirebileceğine bir örnek. Ben Boğaziçi Üniversitesi’nde genetik okurken, bir dönemimi yurt dışında değişim öğrencisi olarak geçirmeye karar verdim. Danışmanlarım UNC, Chapel Hill’e git, orada Türk profesör Aziz Sancar var sana yardımcı olur, dediler. Bu şekilde üçüncü sınıfın bahar dönemini Dr. Sancar’ın lab’ında geçirdim. Lab’ta benimle yaşıt Amerikan lisans öğrencileri temizlik, pipet ucu dizme gibi ufak işleri yaparken, Aziz Hoca bana dördüncü sınıfların alabildiği bitirme projesi yaptırdı ve lisans tezi yazdırdı. Bu olanağı hak edecek birikimim henüz yoktu. Muhtemelen bu bitirme tezi sayesinde sonradan Brown Üniversitesi’nde doktoraya kabul oldum ve mezun oldum. Şimdi çalışmalarıma Harvard Tıp Fakültesinde doktora sonrası araştırmacı olarak devam edeceğim. Tüm bunlar Aziz Hoca’nın hayatında ilk kez Amerika’ya gelen bir Türk öğrenciye güvenmesi ve yardım etmesi ile mümkün oldu.
Şunu da belirtmeliyim: Aziz Hoca, çok disiplinli idi. Her gün sabah 7’de lab’ta olmamı istedi, “çok çalışıp kendini göstermelisin” diye öğüt verirdi. “Eğer sen kendini göstermezsen, peşinden gelecek Türk öğrencilerin geleceğini etkilersin” derdi. Bunun yanında yanlış yaptığım her şeyi bir bir söylerdi ki kendimi düzeltip geliştirebileyim. Ders notlarımı bile bir bir takip ederdi. Odasına gelirseniz zaten görürsünüz, iç içe geçmiş iki ofisten oluşur odası. Duvarları sırf öğrencilerinin resimleri ile doludur.
‘Sadece bana değil tanıdığım eski laboratuvar üyelerine de halen desteğini esirgemiyor’
Gebze Teknik Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümünden Doç. Dr. Nuri Öztürk:
Aziz Hocam’dan üç önemli şey öğrendim. Bence en önemlisi, hiçbir zaman sorunlar karşısında panik yapmamak. Laboratuvar çalışmalarında bilimsel çatışmalar hatta kişisel çatışmalarda taraf tutmadan meseleleri kişileştirmeden problemin çözülmesini sağlamak. İkinci olarak, laboratuvar deneylerine hiç bir zaman bu deney çalışmıyor diye yarıda kesmemek diyebilirim. Birçok defa Aziz Hocamız’ın rehberliğinde gördüm ki azmederseniz ve nerede hata yapıldığını her deney sonunda sorgularsanız mutlaka güzel sonuçlar alınıyor.
Laboratuvarda çalışırken her yaptığımız deneyin asıl projenin hedefine hizmet edecek nitelikte olması, diğer bir deyiş ile iyi planlanmamış bir deney yapmak yerine tüm olasılıkları önceden tartıp deney sonucunda elde edilen bulguların sorumuza net cevap oluşturacak şekilde dizayn edilmesi üçüncü öğrendiğim bilgi. Bunun bir uzantısı olarak her proje sonunda elde edilen çalışmaların bilimsel yayına dönüştürülmesi diye ekleyeyim.
Aziz Hocam’ın laboratuvarından ayrılıp Türkiye’ye döndükten sonra hocamızın değerini daha iyi anlıyorsunuz. Ben Türkiye’ye döndükten sonra da hem laboratuvar hem de fikir bakımdan desteğini hiç eksik etmedi. Sadece bana değil tanıdığım eski laboratuvar üyelerine de halen desteğini esirgemiyor.
‘Nobel’i alabileceğini 2008’de konuşuyorduk neden bu kadar gecikti anlamış değiliz’
Medical Science and Discovery’nin baş editörü, Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyofizik Bölümünden Doç. Dr. Zafer Akan: Aziz Hocam deyince aklıma, beklenmedik biçimde çalışılan deneye ait detayları bilmesi geliyor. Örneğin bağlanma reaksiyonunda kullandığınız solüsyon içerisindeki EDTA’da yaptığınız konsantrasyon hatasını bile size söyler, düzeltirsiniz ve bağlanmayı görürsünüz. Aziz Hocam; baba insandır ve memnuniyetini asla anlayamazsınız, bakışlarıyla size çalışmak zorunda olduğunuzu hissettirir. Kendisinden dinlediğim ve Aziz Hocam’ı özetleyen bir olayı aktarmak isterim; Laboratuvardan geç ayrıldığı bir saatte kendisini Chapel Hill’de silahlı bir soyguncu durdurur ve kredi kartını ister. Aziz Hocam, “benim kredi kartım yok” der cüzdanında da nakit 100 doları olduğunu söyler. Soyguncu biraz şaşırır, “sen ne biçim birisin? kimin bu zamanda kredi kartı olmaz?” der ve 100 doları alır uzaklaşır. Bilim adamı olmak için kredi kartına ihtiyaç yok sonuçta. Nobel’i alabileceğini 2008’de konuşuyorduk neden bu kadar gecikti anlamış değiliz.