“90’ıncı 19 Mayıs gençlere veriliyor”
“Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı” Türkiye genelinde bir şenlik havasında kutlanacak…
Milli Mücadelenin başlangıcı 19 Mayıs 1919 bu topraklardaki insanlara ulus devletinin armağan edildiği tarih… “Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı”, 1939’’dan bu yana yetmiş yıl resmi formatta, lise düzeyindeki gençlerin katılımıyla kutlanıyordu. 19 Mayıs, bugüne kadar birçok resmi ve dini bayramlarımızda olduğu gibi uzun yıllardır tatil olarak geçen bir gündü.
Ankara Üniversitesi Rektörlüğü’nden aldığımız bilgiye göre bu yıl üniversite 19 Mayıs’a özel konferans ve konser programı ile fark yaratacak. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası rocktan caza farklı formatta bir konser hazırlamış. Evrensel müzikle gençlere hitap edecek etkinlik herkese ücretsiz. Hakkari Üniversitesi’nden gelen gençler konuk olarak bugün Ankara’ya geliyorlar. Türkiye genelinde bir şenlik havası hakim olacağa benziyor…
“19 Mayıs’ı gençlere verin!”
Bu etkinlik haberleri, Can Dündar sayesinde haberdar olduğum 2000’den bu yana “alternatif 19 Mayıs bayramı” kutluyan “Genç Siviller” (http://www.gençsiviller.net/) hareketinin de önemini gösteriyor. 19 Mayıs 2003’te yayımladığı “19 Mayıs’ları Stadyumlardan Kurtaralım” başlıklı bildirisi bu yıl hayata geçirilmeye başlandı.
Bildiri şöyleydi: “İlgililerin Dikkatine, 19 Mayıslar taşıdığı anlamdan çok uzak olarak gençliğe heyecan vermeyen, aksine zaman ve kaynak israfına yol açan rahatsızlık verici etkinliklerle kutlanmaktadır.
Milli bayramlarda stadyumlara gençleri doldurarak, onların çokluğu, çevikliği, disiplinleri, birliktelikleri ile dünyaya ne kadar güçlü olduğunu gösterdiğini düşünen otoriter devlet zihniyetinin yansıması olan bu tören biçimi demokratikleşen modern Türkiye’de artık terkedilmelidir.
Bayramın adında gençlik ve spor kelimelerinin birlikte anılması gençlere biçilen rolü göstermesi açısından anlamlıdır. Gençlik, kas ve sporla eşitlenmekte, gençler rejim ve devlet için kasları ve çevikliği ile düşmanlarını korkutacak hazır kıtalar olarak düşünülmektedir.
Gençler kendilerine adanmış bu bayrama bir aylarını yoklama tehditleriyle, derslerini aksatarak, öğretmenlerinin bağırış çağırışları eşliğinde toz toprak içinde hazırlanmaktadırlar.
Gençler kendilerinin olduğu söylenen bayramının organizasyonunda, gösterilerin hazırlanışında hiçbir söz hakkına sahip değildir. Zaten bütün tören de protokol tribününe doğrudur ve tören boyunca en çok onlar eğlenirler. Ama bu törenlerin, gençler için can sıkıcı olması gerçeğini, anlamsız spor hareketleri yapılırken fonda çalınan Tarkan bile değiştiremez.
Gençler kutlamaların nesnesi, hatta kuru kalabalıklarıdır. Askerler gibi düzenli yürüyemediği için azarlanırlar, Kaldırdıkları panolarda ne yazdığını bilmezler, yaptıkları hareketlerin koreografisi onlara söylenmez, bedenleriyle yazdıkları hamaset dolu yazıları görmezler.
19 Mayıs Stadyum törenlerinde bir gencin anlamı bazen çimenlere yazılan bir sloganın harflerinden birinin küçük bir parçası olmaktır, bazen ise yıllardır söylenmekten aşınmış marşları söyleyen seslerden yalnızca biri. Bu törenlerin ruhunda tek başına bir gencin hiçbir anlamı yoktur. Gençlik aynı kıyafetleri giymiş, aynı anda hareket eden, gür seslerle marşlar söyleyen bir kalabalığın adıdır. Gençlik, kıyafetleri ile tektipleştirilmiş ve düzenli yürüyüşleriyle disipline edilmiş hazır kıtalardır.
Ama unutulmaktadır ki gençlik insan hayatının böyle kalıpların içine sokulamayacak en dinamik ve en devrimci, en cesur dönemidir. Yakın tarihimiz göstermiştir ki bu kalıpların içine sokulmaya çalışan gençlik ya tamamen depolitize olmuştur ya da şiddete tapacak ölçüde marjinalleşmiştir.
İşte bu nedenlerden dolayı Atatürk’ün Türkiye gençliğine hediye ettiği 19 Mayısların kutlanış şeklinin tamamen değiştirilmesini, birçok gencin gönülsüz olarak katıldığı modası geçmiş, hamaset dolu, militarize, stadyum gösterilerinin ve geçit törenlerinin sona erdirilmesini talep ediyoruz. Bunların yerine 19 Mayıs’larda Gençlerin içeriğini kendilerinin belirleyeceği etkinlikler yapabilmelerine imkan verilmelidir.
Her ilde kurulacak gençlik komiteleri kendi organizasyonlarını kendileri gerçekleştirmelidirler. Gençler 19 Mayısların yeniden öznesi olmalıdır. 19 Mayıslar bahar şenlikleri havasında gençlerin yaratıcılıklarını ortaya koyabilecekleri gerçek bir gençlik bayramı şeklinde kutlanmalıdır.”
Son olarak Bünyan Atatürk İlköğretim Okulu 8.sınıf öğrencisi Sude Bozkurt’un bugüne özel yazdığı kompozisyonu sizinle paylaşmak istiyorum…
Samsun’da Doğan Güneş
Mustafa Kemal’e yöredeki halkın isyanını bastırmak için bir ‘görev’verildi. O’nun bunu tersine çevirip, ulusal direnişi başarıyla örgütleyerek sonuçlandırdığı, bir tarihsel gerçek ortaya çıktı. Bir milletin esaretini resmileştiren, daha doğrusu resmileştirmek isteyen Mondros Ateşkes Anlaşması’nın 7.maddesine göre İtilaf devletleri, “güvenliklerini tehdit eden stratejik noktayı” işgal edebileceklerdi. Tabii bu madde sadece işgaller için bir bahaneydi. Bu stratejik noktaları karıştırma görevi ise; azınlıkların kurduğu zararlı cemiyetlere verilmişti.
Samsun’da bahsedilen ‘karışıklık’ çıkmıştı işte…
Orada çıkan kargaşayı gidermek üzere Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a Padişah Vahdettin’in verdiği görevle gönderilmişti. “İngilizler ya yola çıkışınıza engel olacaklar ya da vapurunuz Karadeniz’de batırılacak” uyarısını dikkate alan Mustafa Kemal Paşa, bekleyip yakalanmaktansa bir an önce denize açılmayı kararlaştırmış. 28 yıllık deniz deneyimi olan geminin kaptanı İsmail Hakkı Bey’in kontrolundeki çift pusulalı bir gemi ile “Bir geceyarısı gizlice” değil, güpegündüz ve Saray’ın bilgisi dahilinde yola çıkmış. Açıkta avlanmamak için Bandırma’nın kaptanına kıyıdan gitmesini söylemiş. 3 gün 3 gece süren bu maceralı yolculuk sonunda 9.Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa ve 18 silah arkadaşı, 19 Mayıs 1919 sabahı Samsun’a çıkmış ve milli mücadeleyi başlatmış.
Daha önceden Anadolu’ya geçen komutanların da öncülüğünde Anadolu’da milli mücadele çoktan başlamış, yerel kongreler, Cumhuriyet ilan edecek kadar iddialı bir savaşa girişmişler. O ve arkadaşları Vahdettin’in verdiği görevi tersine çevirmeyi ve halkın isyanını bir potada eritmeyi başardılar. Bu milli mücadelenin de başlangıcı olmuştu. Kurtuluş Savaşı’nın yol haritası; Havza, Samsun, Amasya, Erzurum ve nihayet Sivas ile çizilmişti. Daha sonrada anlaşıldığı üzere buradaki karışıklıkların azınlık cemiyetler tarafından çıkarıldığını Mustafa Kemal Paşa anlamıştı ve İstanbul’a bunu belirten bir rapor göndermişti.
Samsun raporu…
Bu rapor aynı zamanda Mustafa Kemal Paşa’nın görevinden alınmasının da sebebi olmuştu. Kendisine bu haber verildiğinde o zaten görevini bıraktığını ifade etmişti. Artık o bir sivildi. Zaten onun görevi; askerlik de olsa, sivil de olsa milletin içindeki ‘Kuvay-ı Milliye ruhunu’ harekete geçirmekti. Öyle de olmuştu. Yapılan mitinglerle, kongrelerle Türk Milletinin vatanını kolay kolay vermeyeceğini anlamıştı. Milli mücadele ruhu uyanmıştı. Birgün Mustafa Kemal’e doğum tarihi sorulduğunda, “Neden 19 Mayıs 1919 olmasın” dedi. Yani Mustafa Kemal, Cumhuriyetin doğum tarihiyle kendi doğum tarihini özleştirmek istemişti. Samsun Türk milletine bir umut ve Cumhuriyetin doğuşu olmuştur.
Bir Cumhuriyet çocuğu olarak, ulusal mücadeleye omuz vermiş insanları birkez daha saygı ile anıyorum… Cumhuriyetin kurucu felsefesinden ve ona yön veren ideallerden kopmayacağıma söz veriyorum…
(Turkish Journal)